Saadet ÖZEN
Vatan Gazetesi
Ermeni devrimci “Yoldaş Pançuni”nin hikâyesi II. Meşrutiyet döneminde Püzantion gazetesinde mektuplatının yayımlanmasıyla başlar. Kadınları, köylüleri örgütleyen bu ilginç devrimci aslında Yervant Odyan’ın yarattığı bir karakterdir, günümüz basınının gölge yazarlarını andıran. Ama onların çok ötesindedir, çünkü bir hayat hikâyesi ve felsefesi vardır.
1909’da sosyalizm henüz herhangi bir ülkenin yönetim biçimi haline gelmemişti. Keskin siyasi fikirlerin ve hareketlerin Avrupa’nın hanedanlarını ve haritalarını tehdit ettiği o yıllarda hiçbir dönüşüm ihtimal dışı sayılmazdı belki, fakat gene de Rusya’da 8 sene sonra bir devrimin gerçekleşeceğini ve bunun on yıllar boyunca dünyanın akışım etkileyeceğini kimse kesin olarak söylemezdi. Ne var ki sosyalizm bir alternatif olarak vardı, sosyalistler faaliyetteydiler, siyasi hayatın içinde bir yere sahiptiler\ ’85 Ve o kadar ki mizah da onları keşfetmiş, sivri bakışıyla edebiyata bir devrimci karikatürü bile kazandırmıştı: Osmanlı topraklarında sosyalizm mücadelesi veren Ermeni devrimci Yoldaş Pançuni.
Gerçekten var mıydı?
Türkiye’de Aras Yayınları sayesinde tanıdığımız Yoldaş Pançuni 1909’da, İstanbul’da, Püzantion gazetesinde yayınlanan mektuplarıyla doğdu 1911’de, Nişan Babigyan yayınevi ve matbaası tarafından kitap olarak yayınlanan bu mektupları, 1914’te yayınlanan ikinci bir parti takip etti. Son maceralar ise çok sonra, ancak 1923’te yayınlanacaktı.
Mektupların kimin tarafından kaleme alındığı okurlar arasında ilk başta tartışma konusu olmuştu: Yoldaş Pançuni diye biri gerçekten var mıydı, Arapkir köylerinde ya da Van’daki o olaylar başından gerçekten geçmiş miydi, yoksa hepsi Püzantion gazetesindeki tefrikanın başına Pançuni’nin bölük pörçük bir biyografisini yazan, hatta bir de önsöz ekleyen Yervant Odyan tarafından mı yaratılmıştı? Aslında sadece bir şaşkınlığı dile getiren bir soruydu bu, Yoldaş Pançuni’nin, Odyan’ın acımasız mizah anlayışının bir ürünü olduğu açıktı, fakat yılların Avrupa edebiyatında bir benzeri olmayan bu kahramanın hangi gerçeğin en sivri yönlerini kendinde cisimleştirdiğini anlamak için bu şüpheyi ciddiye almak gerekir.
Yervant Odyan 1869’da İstanbul’da, kalburüstü bir Ermeni ailenin oğlu olarak doğdu. 1887’den itibaren Ermenice basında yazılan yayınlandı, kendi de dergiler, gazeteler çıkardı. Entelektüel hayatı Osmanlı siyasetine bağlı olarak şekillenecekti: 1895’te, Osmanlı Bankası’nın Ermeni komitacılar tarafından basılmasından sonra cemaat üzerinde baskılar yoğunlaşınca Atina’ya gidecek, Paris, İskenderiye, hatta Bombay’da gazetecilik yapacak, nihayet 1905’de, II. Meşrutiyet’in ilanıyla gelen serbesti ortamında İstanbul’a dönecek, bir yıl sonra da Yoldaş Pançuni’nin mektuplarını yayınlamaya başlayacaktı. Aras Yayınları’nın büyük bir özenle yayma hazırlanmış olan, bugünlerde de ikinci baskısı yapılan “Yoldaş Pançuni” si, 1911 ve 1914 mektuplarını içeriyor temennim Aras’ın sürgündeki maceraları, dahası Odyan’ın diğer yapıtlarını, mesela Abdülhamit ve “Sherlock Holmes” gibi polisiyelerini de programına almış olması.
Trabzon Doğumlu
Odyan’ın “Yoldaş Pançuni”si Trabzon doğumludur, ağabeyinin desteğiyle yurtdışına okumaya gider, fakat okula pek uğramaz. Aileden gelen para kesilince devrimciliği keskinleşir, sonunda II. Meşrutiyet’le birlikte özgürlüğün geldiğine inanarak, örgütlenme çalışmaları yapmak üzere İstanbul’a döner. Fakat buradaki hatipler arasında tutunamayınca taşraya gitmeye karar verir ve mektuplarda uzun uzun anlattığı maceraları böyle başlar:
Önce Arapkir’in Dzabılvar köyünü kendine merkez beller. Proletarya namına burada bir tek nalbant vardır, köy muhtarı burjuvazi sınıfının temsilcisidir, köhnemiş fikirler ise köyün papazı tarafından yaşatılmaktadır. Burada köyün papazını rehin almak, komşu Kürt köyünde komiteler kurmak, sonunda iki köyün birbirine girmesine, birinin tamamen ortadan kalkmasına sebep olmak gibi faaliyetlerde bulunduktan sonra, mektupların ikinci bölümünde Van’da, kadınlar arasında genel grevi nasıl örgütlediğini, sonra hepsinin nasıl işsiz kaldığını, ayrıca işletmenin de nasıl battığını anlatır. Surp Vartan Manastırı’na da halk adına el konulmuş, adı da Kropotkin Manastırı’na çevrilmiştir. Fakat o memnundur, ona göre sınıflar arası çelişkiler derinleşmiş, yeterince kötü olmayan burjuvalar sert tavır göstermeye ikna edilmiş, böylece proletaryanın bilinçlenmesi hızlandırılmıştır. Yoldaş Pançuni, başta köyün delisi olmak üzere birilerini örgütlerken, biz Odyan’ın gözünden Osmanlı topraklarında Ermeni devrimcilerin vaziyetini izleriz: ona göre Ermeni halkı devrimcilere yardım edebilir, fakat öncelikle Hınçak’ın, Taşnak’ın ve daha nicelerinin kendi aralarında anlaşabilmesi gereklidir. İkinci önemli vurgu taşralı Ermeni ile İstanbul Ermeni’si arasındaki farktır ikisinin devletle olan mesafeleri bir değildir. Öte yandan devrimciler gerçeklere göre politika üretmek yerine hazır kalıplara göre hareket etmektedir, hatta hazır kalıpların gerçekleştirilmesi, ortamın isyan için olgunlaştırılması adına Ermenilerin zarar görmesinden de çekinmemektedir bazı epizotlarda devrimcilerin Kürt ya da Türk çetelerinin Ermenileri katletmesini teşvik ettiğini ima eder, çünkü bu çelişkileri derinleştirecektir.
1915 yılında İstanbul’dan Der Zor’a tehcir edilen Odyan sonradan İstanbul’a dönecek, fakat 1922’de Bükreş’e geçecek, bir daha da dönmeyecekti. Yoldaş Pançuni de onunla birlikte sürgüne gitti, son mektuplarını 1923’te yazdı, Odyan’la birlikte 1926’da Kahire’de öldü.