Markar Esayan
Agos Gazetesi
Nor Zartonk Platformu, Agos gönüllüleri ve SAM’ın (Sosyolojik Araştırmalar Merkezi) ortaklaşa gerçekleştirdiği ‘Türkiye’de Azınlık Olmak’ başlıklı araştırmanın sonuçları çarpıcı verileriyle birlikte gazetemizde yayımlanmaya devam ediyor. Türkiye Ermeni toplumundan yaklaşık 500 kişi ile gerçekleştirilen anket, Agos’un kurucusu Hrant Dink’in katledildiği 19 Ocak’la başlayan, Türkiye’nin çok kırılgan bir dönemden geçtiği bir süreçte hazırlandı ve özel bir anda, Türkiye Ermeni toplumunun geniş açı bir fotoğrafını çekmeyi hedefledi. Geçen hafta eğitim hayatına mercek tutan verileri sunmuştuk; bu hafta ise, Ermenilerin politik tercihlerini, bu tercihlerle 2002 seçimlerindeki tercihler arasındaki farkları ve bu değişimlerin ne anlama geldiğini inceliyoruz. Bu incelemeye göre, Agos’un 22 Temmuz seçimlerinde Ermeni toplumunun siyasi tercihleri hakkında yaptığı tahminler anket sonuçlarıyla uyum gösteriyor. Bağımsız adaylara ve AKP’ye yönelen oylar, Ermeni toplumunun hem Ermeni hem de vatandaş olma isteğinin bir tezahürü. Son seçimlerde rekor oranla sandık başına giden Ermeniler, ülkenin geleceğinin yapılanmasında aktif olarak yer almakta açık bir irade gösteriyor. Ermenilerin ankete yansıyan cemaat kurumlarına olan ilgisizliği ise, cemaat gömleğinin aslında sekülerleşme sürecinin içinde olan Ermenilere dar geliyor olmasının bir sonucu. Tüm cemaat yapılanması ve faaliyetlerinin Ermeni toplumunun %5’i ile %10’u üzerine yıkılmış olması, ömrünü tamamlamış gözüken bu arkaik yapının bir an evvel gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Sonuçta Ermeniler, 21. yüzyılın dünyasında, 2007’nin Türkiye’sinde, tüm zorluklara rağmen “Biz vatandaşız” diyorlar.
‘Türkiye’de Azınlık Olmak’ başlıklı araştırmanın sonuçları çok önemli bilimsel veriler sunuyor.
Ermeniler “Biz de Vatandaşız” diyor
Geçen hafta sunmaya başladığımız ‘Türkiye’de Azınlık Olmak’ anketinin sonuçlarını ve değerlendirmelerini okuyucularımıza duyurmaya devam ediyoruz. Öncelikle anketi gerçekleştiren Nor Zartonk platformunun çalışmayı ve amacını nasıl değerlendirdiğine bakmakta fayda var. Nor Zartonk’un internet sitesinde yayımlanan anket değerlendirmesinin başlangıcında şöyle deniyor: “Türkiye Ermeni toplumuna yönelik yapılan bu anket çalışması, rivayetler, varsayımlar, dedikodular üzerinden şekillenen ve ulusal basında sık sık haber malzemesi olan toplumumuzun gündemini biraz daha somut bir düzleme çekerek, toplumumuzun son dönemlerdeki genel eğilimlerini saptayabilmek amacıyla yürüttüğümüz ortak bir emeğin ürünüdür. Tüm anket çalışmalarında olduğu gibi bu ankette de Türkiye Ermeni toplumunu tamamen ve birebir yansıtma iddiası söz konusu değildir; fakat anket çalışmasını yürüten arkadaşların özverili çalışmaları sonucu iyi bir örneklem oluşturduğumuzu düşünüyoruz. Çalışmalarımız sonucunda farklı gelir, eğitim ve yaş gruplarından (tamamı 18 yaş üstü olmak üzere) beş yüzü aşkın Türkiyeli Ermeni bireyle gerçekleştirilen anket çalışmamız Agos’un ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin katkılarıyla tamamlanmıştır.”
Kendini Tanıyamamanın Bedeli
Gerçekten de peşin hükümlerin ve sabit değişmezlerin sunduğu yapay bir algılar dünyasında neredeyse bir yüz yıl kaybetmiş Türkiye toplumunun en şanssız kesimlerindendir Ermeniler. Günlük yaşamlarını taşıdıkları kimliğin ezici yükü altında sürdürmek ve bu kimliğe sahip olmanın bedelini ödemek zorunda olarak hep aynı ikilemin içindedirler: Ya bu kimliklerinden vazgeçecekler, yani asimile olacaklar, ya da ‘ikili’ bir yaşama geçeceklerdir. Bu ikili yaşam, kendilerini saran ve her gün (iş, okul, mecburi hizmetler, askerlik, staj gibi) girip çıkmak zorunda oldukları büyük çevreyi ve aile – cemaat içinde yaşanan Ermenilik diyebileceğimiz küçük çevreyi ima eder. Tabii, üçüncü bir seçenek, yani ülkeyi terk etme ihtimali her zaman akıllarının bir köşesinde asla güncelliğini yitirmeyen bir olgu olarak varlığını sürdürecektir. Lakin başvurulan seçenek ne olursa olsun, ödenen bedel büyüktür. Hayatta kalmak üzere kimliğinden uzaklaşan veya bu kimliği taşımak için hayali ve dar bir dünyanın içine gönüllü hapsolunan bir yaşam biçimi… ‘Kutuplar’da yaşamanın bir bedeli de, tüm dünyanın kutup şartlarını taşıdığının varsayılması olabilir. Nitekim Hrant Dink’in o mükemmel deyimiyle “sahte cennetler”e göç eden Ermeniler ‘kutup’ şartlarını gittikleri her yere taşımışlardır.
Söylenti mi, Bilgi mi?
İşte böyle bol kutuplu bir algılar dünyasında, gerek Ermeniler hakkında konuşanların, gerekse Ermenilerin kendi kendilerini tahayyül ederken üzerinde durdukları zemin gerçeklerden çok iftiralardan, temennilerden, tahminlerden veya dar ampirik gözlemlerden oluşur. Resmi ideoloji ise Ermenileri gözler, gözlediğini onlara hissettirir, yeri geldiğinde onları mercek altına alır ve sık sık da cezalandırır. Bu nedenle Ermeniler dışa kapalı, içbükey bir yaşam sürdürürler. Kendi içlerinde de tüm bu baskıyı dengeleyecek, kendileri hakkında olumlu (Soyadı yan’la biten tüm ünlülerin Ermeni olduğu düşüncesi gibi) veya –aslında yine bir dengeleme çabası olarak– olumsuz (‘Ermeniler birbirini tutmazlar’ gibi) efsaneler, söylemler üretirler. Dolayısıyla, tüm bu temenni ve varsayımları objektif bilginin kendisi ile sınamak gerekmektedir.
Sevgili Hrant’ımızın katledildiği 19 Ocak, bu manada Ermeniler için de bir milat özelliği taşır. Nasıl olduğunu ancak bilginin kendisine başvurarak anlayabileceğimiz, ve bu bilgilerle anlamlı bir geleceğin planlamasını yapabileceğimiz bir değişimden geçiyoruz. Sadece böyle bir ankete ihtiyaç duyulması dahi Ermeni toplumunun en azından bir bölümünün 19 Ocak sonrası dışa, kendini tanıma ve ifade etmeye doğru bir reaksiyon içerisinde olduğunu gösteriyor. Şüphesiz, bu anket Ermeniler hakkında ciddi yargılarda bulunmayı hedeflemiyor. En geniş çaplı anketin bile soluğu buna yetmez çünkü. Ama şu an nerelerde bulunduğumuzu ve kim olduğumuzu, eğilimlerimizi ve nasıl bir gelecek tahayyül ettiğimizi anlamak için, bize geçmişte olduğundan çok daha anlamlı bir imkân sunuyor.
Ermeniler ve Siyaset
Ankete katılanların genel profilini geçen haftaki sayımızda sizlere sunmuştuk. Yaş ve cinsiyet açısından eşite yakın bir dağılım gösteren, görüşlerine başvurulan kişi sayısı bakımından oldukça güvenilir bir anket var karşımızda. (Yetmiş milyonluk Türkiye’de yapılan anket çalışmaları genellikle 1000 ile 5000 kişilik bir örneklem grubuna dayanırken, Nor Zartonk, Türkiye’deki Ermeni nüfusunun yaklaşık %1’ine tekabül eden 500 kişiyle görüştü). Bu nedenle, Nor Zartonk ve ankete emeği geçen herkesi kutlamak gerekir. Anket çalışması, 22 Temmuz seçimlerinden evvel, e-muhtıra süreci içerisinde ve Hrant Dink suikastından sonra yapılmıştı. Bu anlamda tüm bu çalkalanışların, insanların daha ‘normal’ bir hayat sürdükleri sakin dönemlere göre farklılıklar oluşturacağı da akılda bulundurulmalı. Lakin Agos’un tahminlerini de haklı çıkaracak şekilde, hem seçimlerde kullanılan oyların eğilimi, hem de toplumsal ve siyasi yarılmalara verilen tepkiler açısından Ermeniler Türkiye’nin genelinden çok farklı bir tablo sergilemiyorlar. 1980 darbesi sonrasında toplumun tüm siyasi dinamiklerinden arındırılmasıyla gözlenen politikadan uzaklaş(tırıl)ma süreci Ermenileri de etkilemiş. Ermenilerde siyasi partilere üye olan veya aktif olarak siyasetle uğraşanların oranı %1’in altında. Bu olumsuz tabloya rağmen, iş oy kullanmaya geldiğinde Ermeniler seçimlere %80’lik bir oranla “Ben de vatandaşım, benim de söyleyecek bir çift sözüm var” diyorlar. Buna karşılık, cemaat dernek ve vakıf seçimlerinde oy kullanmada oran yine düşüyor ve yaklaşık %50 olarak tespit ediliyor. Patriklik seçimlerinde yaşanan oy patlaması hatırlandığında, bunu heyecansızlık ve cemaat kalıplarına göre şekillenmiş ve artık kadük olmuş sistemlerin içinde yer almama eğilimine rahatlıkla bağlayabiliriz. Aynı tespite denk düşecek diğer bir sonuç ise, derneklere üye olan veya dernek faaliyetlerine katılan Ermenilerin oranının %37 olması. Bu aşağı yönlü ivme, dernek yöneticilerinin gelecek için önlemler alma zamanının geldiğini gösteriyor.
Ermeniler CHP’yi Cezalandırdı
Nor Zartonk’un da tespit ettiği gibi, Ermeni toplumu da sınıflardan müteşekkil. Seçimlerden evvel tamamlanan ankete göre CHP, tıpkı Türkiye’nin geneli gibi gelir ve eğitim düzeyi yüksek, çoğunluğu kadınların oluşturduğu (%63), statükocu bir seçmene sahip. AKP ise eşit gelir, eğitim ve cinsiyet dağılımı ile bir merkez partisi olarak algılanmakla sağlam bir çizgi tutturmuş gözüküyor. Nitekim, yine Agos’un seçim sürecinde öngördüğü gibi, 2002 seçimlerinde AKP’ye oy verenlerin oranı 22 Temmuz seçimleri öncesinde %100’e yakın bir artış göstermiş. CHP ise 2002 yılında Ermenilerden % 36’ya yakın oy almışken, ankete katılanlardan 22 Temmuz’da oy kullanacağını söyleyenlerin sadece %13’ü CHP’ye oy vereceklerini belirtmiş. Bağımsızlar konusunda da ciddi bir Baskın Oran ve Ufuk Uras faktörü var: %17,4. 2002 seçimlerinde Ermeniler ÖDP’ye %8’le destek verirken, 22 Temmuz’da Oran ve Uras faktörleriyle bu oran %4,6’ya düşmüş, ancak yine de Türkiye ortalamasının epey üzerinde kalmış. Toplamı %30’u geçen kararsız ve cevap vermeyen katılımcıların oranlarının seçim arifesinde muhtemel yeniden paylaşımının, cemaat oylarını AKP ve bağımsızlara yöneltmiş olduğunu söylemek mümkün. Baskın Oran ve Ufuk Uras’a giden oyların oranı, patriklik seçimlerindeki katılım rekorunu geride bırakmışa benziyor; bu sonuç, Ermenilerin hem Ermeni hem de vatandaş olunabileceğini kavramaya başladıklarını gösteriyor. Anket verileri ışığında yapılan ortalama bir hesaba göre Ermeniler 30 bin civarında bir oy potansiyeline sahip.
Cemaatte Kabuk değiştirme
Bununla birlikte, her dönüşüm ve değişimin ilk evrelerinde olduğu gibi, Ermenilerde de Türkiye toplumunun genelindeki çalkalanış göze çarpıyor. Seküler ve demokratik toplum olma arzusu pek çok veride kendini gösterirken, bazı soruların cevapları bu kafa karışıklığını ele verir türden. Mesela Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili iptal kararını, katılımcılar %45 ile desteklemişler. Yine bir ulusalcı hezeyan ve darbe yanlısı kuvvacı derneklerin gövde gösterisine dönüşen Cumhuriyet mitinglerine de Ermenilerin sadece %23’ü karşı olmuş. Ermeniler AKP’li bir cumhurbaşkanı adayına %61 ile karşı çıkmış, askerin e-muhtırasına %22 onay vermişler – bu da madalyonun diğer yüzü.
Haftaya, araştırmanın, Ermenilerin Hrant Dink suikastını ve suikast sonrasında Türkiye’yi nasıl algıladıkları, AB hakkında neler düşündükleri ve Ermeni toplumunun sivilleşme ve temsiliyet sorunu ile ilgili sonuçlarını inceleyeceğiz.