Agos Gazetesi
Türkiye’nin gündemi Ermenistan ile meşgul iken, medya kuruluşları Türkiye Ermenistan arasındaki açılımları tüm yönüyle ele almaya başladı. Ermenistan’dan sokak röportajları, siyasetçilerin ve akademisyenlerin görüşleri sık sık gazetelerin baş sayfalarında.
Türkiyeli Ermeniler de gelişmeleri yakından izliyor. Kimileri sınırın açılacağına ihtimal vermezken, kimileri 13 Ekim’den önce somut başka adımlar atılacağını düşünüyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin Türk ve Ermeni halkları arasındaki ilişkiyi de olumlu yönde etkileyeceği düşünülüyor. Ancak herkesin dileği aynı: “Açılsın artık şu sınır.”
Agos muhabirleri son gelişmeleri değerlendirmek üzere Türkiye Ermenilerinin nabzını tuttu…
Aykun Kasakyan (25, öğrenci)
Aslında Ermenistan ve Türkiye böyle bir anlaşma teşebbüsüne daha önce girmeliydi. Ama şartlar bu şekilde olmasına müsaade etti galiba. Bunu futbol diplomasisinin sonucu olarak da yorumlamak yanlış olmasa gerek. Bence gayet olumlu bir gelişme, en azından insanların ruhunu sakinleştirme, diyaloglar ve arkadaşlıklar kurma açısından faydalı olacağını düşünüyorum.
Zaten neden arkadaşlıklar kurulmasın ki? İnsanlar bunu bekliyor aslında. Ermenistan’a gidiyorum; insanların hiç de Türkiye’deki haber programlarında anlatıldığı gibi Türkiye’ye düşman olmadıklarını görüyorum. Türkiye’de de Ermenistan hakkında çok ılımlı düşünceleri olan, Ermenistan’ı çok merak eden ve oturup saatlerce muhabbet edebileceğim bir sürü insanla karşılaşıyorum.
Fakat bildiğim kadarı ile henüz kesinleşen bir şey yok. Hazırlık sürecinin sonunda anlaşma sağlanamayabilir. Türkiye’de insanların Türkiye Ermenilerine ve Ermenistan’a bakış açılarını düşünecek olursak, “İnşallah sağlanır” diyorum. İstanbullu bir Ermeni olarak, anlaşma sağlanmadığı takdirde bu durumun bizim açımızdan kötü sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Bu düşüncemi şöyle açıklayabilirim. Ben hem Türk televizyon kanallarını hem de Ermeni televizyon kanallarını izliyorum. Gördüğüm kadarı ile Türk televizyon kanalları gelişmeleri –yanlı demek istemiyorum ama– öyle bir aktarıyor ki, haberleri izleyen sanki bir tek Türkiye’nin fedakârlık yaptığını ve sanki anlaşmaya ulaşmak için tüm iplerin Türkiye’nin elinde olduğunu sanır. Haberin arka planında da bir aksiyon filminden alınmış stres dolu bir müzik, insanları tamamen havaya sokuyor. Zaten Türkiye’de insanlar pek okur-yazar değil ve olur olmaz her habere, haberi filtrelerinden geçirmeden inanıyorlar. Olayın böyle trajikleştirildiğini görünce, şahsen ben ürperiyorum. Sağlıklı bir yaklaşım değil bu. Kaldı ki, bildiğim kadarı ile ortada fedakârlık yapacak da bir şey yok, çünkü bu anlaşma Karabağ konusunu kapsamıyor ve soykırım konusu da bu imzalanan protokolle sonuca ulaşacak değil.
Öte yanda, Ermenistan televizyon kanalları, insanlara bu konuyu farklı yönleri ile ve gayet sakin bir tonda, daha çok halkın süreçten habersiz kalmaması için bir bilgilendirme havasında aktarıyorlar. Zaten bence de olması gereken bu. İlerde bir referandum yapılacak olursa insanlara bu tür bir yaklaşımın faydası olur, iki gün etrafı streslendirip sonra susan haberler değil.
Ermenistan açısından da bu anlaşmanın şöyle bir olumsuz sonuç doğurabileceğini düşünüyorum. Yüz yıla yakın bir süre Sovyet baskısı altında kalan, sonucunda da kültürünü, dinini ve birçok değerini unutma noktasına gelen; sağlam bir ekonomiye sahip olmayan Ermenistan’a eğer Almanya’ya Türk işçilerin akın ettiği dönemde olduğu gibi bir akın olursa, bunun Ermenistan için hiç de iyi sonuçlar doğuracağını düşünmüyorum.
Türkiye’deki muhalif partilerin duruşunun da çok demode ve çağdışı buluyorum. İstedikleri nedir anlamıyorum. Amaç Ermenistan’ı bölgeden dışlamak mı? Halka düşmanlık mı aşılamak? Yoksa tüm bu patırtı sırf iktidar ile aynı fikirde olmamak için mi? Halbuki Türkiye’de her haberde her açık oturumda hakkından hep kötü bahsedilen Ermenistan’daki muhalefet partisi bile iktidar ile bazı konularda anlaşmaya vardı.
Sayat Serhan Didonyan (25, borsacı)
Ben, Türkiye Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesiyle insanlardaki Ermeni algısını değiştireceğini düşünüyorum. Kiminin aklında Ermeniler ‘öcü’ iken, kiminin aklında sevgili komşuları veya arkadaşları… Ermenileri, komşu veya arkadaşları gibi düşünen kitle açısından baktığımızda, “Neden sınır şu ana kadar kapalı ki” veya “Neden iki ülke de ticaretini geliştirip bunun ekonomik ve kültürel çıkarlarından faydalanmıyor?” dediklerine tanık oluyorum. Diğer taraf açısından bakıldığında da, sınır açıldığında bizim ‘öcü’ olmadığımızı görecekler. Paylaştığımız o kadar çok şey var ki, dedelerimiz ve anneannelerimiz aynı toprağın altında yan yana…
Vartkes Hergel (43, finans sorumlusu)
Ben, Türkiyeli bir Ermeni olarak çok umutlu olmamakla birlikte, güzel bir başlangıç olarak görüyorum bu protokollerin imzalanmasını. İki ülkenin statükocuları, ayak diremelerine rağmen, iki halkın yakınlaşmasına engel olamayacak- lardır. Hrant Dink’in büyük adımlar attığı bu yolda ilerlemeye devam edilecekler. Benim hayalim Türk arkadaşım Şafak ile beraberce, belki de el ele sınırı geçmektir bir gün. Ben ve Şafak başaramazsak da çocuklarımız başaracaktır bunu.
Tabita Toparlak (18, öğrenci)
Açın, sınırları açın. Havalansın iki ülke de. Küflendik kapalı kala kala. Atın silahları da, herkes alsın eline bir çiçek… Hatta kaldırmışken bütün sınırları kaldırın. Büyük amcalara zahmet vereceğiz; ceplerine giren banknot sayısı azalacak belki ama olsun. Sınır mınır kalmasın etraf tarafta.
Aren Selvioğlu (26, reklamcı)
Aslında şimdiden bir şey söylemek zor, biraz zaman gösterecek. Bu şekilde girişimler geçtiğimiz yıllarda da yapıldı ama daha sonra bu girişimlerin yüzeysel ve göstermelik olduğunu gördük. Bence Türkiye ve Ermenistan’ın diplomatik veya yönetimler bazında değil, daha halk seviyesinde yakınlaşılması gerekiyor. Öyle diplomatik protokollerle, başka ülkelerin araya girip “Haydi, ilişkiler normalleşsin” demesiyle olmaz. Şahsen biraz ümitsizim. Dolayısıyla bu protokollerin İstanbullu Ermenileri etkileyeceğini söylemek zor. Belki eğer sınır açılırsa Ermenistanlı Ermenileri etkiler.
Lerna Kuyumcu (67, ev hanımı)
Bu protokolün imzalanması benim çok hoşuma gitti. Biz çok mutluyuz durumumuzdan. Zaten şu an Silivri’deyim komşularımızla aramız çok iyi. Bu protokol iki ülke için de çok iyi oldu. Benim hiç partilerle işim olmaz.
Herman Gürciyan (59, mali müşavir)
Barış protokolünün imzalanmasının hem Türkiye hem de Ermenistan için çok iyi olacağını düşünüyorum. Bu protokolün İstanbul’daki Ermeni toplumunu etkilemesi hakkında aklımda bir soru işareti bulunuyor. Muhalif partiler ise çağdaş ilkelere uymuyorlar. Her iki parti de, gerek CHP gerekse MHP aşırı bir milliyetçilik gösteriyorlar. Bu milliyetçilik hem insanlığa hem de ülkenin kendisine ciddi zararlar verir.
Hagop Can Hulyar (49, kuyumcu)
Protokolün imzalanması iki ülkeye de yarayacak diye düşünüyorum. Bu protokolün imzalanması Türkiye’deki Ermeni toplumunu biraz da olsa rahatlatacak. Muhalif partiler hakkında ise bugüne kadar CHP’ye hiç oy vermedim, bugünden sonra da vermeyeceğim. Aklı başında bir Ermeni’nin de zaten CHP’ye oy vermemesi gerekir kanaatindeyim.
Alber Keşiş (48, İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi)
Sınırın kapalı olması nereden bakarsak bakalım anakronik bir duruma işaret ediyor. Berlin Duvarı’nın yıkıldığı ve soğuk savaşın çoktan son bulduğu bir zamanda kapalı sınır olgusu zamandışı bir durum. Uluslararası ilişkiler uzmanı olmamakla birlikte, hatırlayabildiğim kadarıyla geçmişte Türkiye Yunanistan, Bulgaristan ve Suriye gibi ülkelerle çok daha ciddi ve somut sorunlar yaşamış, ancak bunların hiçbirinde sınırı kapatmak ya da diplomatik ilişkileri sıfırlamak gibi bir önlemi gündeme getirmemişti. Bu ülkelerle gelinen olumlu noktanın, sınırların her daim açık tutulmasının ve diplomatik ilişkilerin kesintisiz sürdürülmesinin payı olduğu inkar edilemez. Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinde gelinen durum açıkça göstermektedir ki ilişki kurmama ve konuşmamanın sorunların çözümüne katkısı olmamış, aksine iki ülkeyi birbirlerinden daha fazla uzaklaştırmıştır. Tüm bu nedenleri dikkate aldığımda yeni bir siyaset izlemenin zamanının çoktan geldiğini ve yapılan girişimlerden umutlu olduğumu ifade etmek isterim.
Son yüzyılda iki halk arasındaki uzaklaşmanın olumsuz önyargıları ve algıları beslediğini görüyoruz. Ancak son yıllarda çok yavaş da olsa bu durumun değiştiğine tanık olmaktayız. Ermenistan’a bir vesileyle giden Türk dostlarımız, gördükleri yakınlık ve hürmeti hayal bile edemeyeceklerini söylüyorlar. Hocası bulunduğum üniversitede benimle tanışan öğrencilerden bazıları, hayatlarında ilk defa bir Ermeni ile karşılaştıklarını ve Ermenilerle ilgili olumsuz yargılarının yerle bir olduğunu açıkça ifade ediyorlar. Ülkemizde yüz binlerce kişinin onlarca Ermeni’yle tanışması, iki ülke halkının her alanda iletişim ve işbirliği içinde olması, hiç şüphe yok ki büyük bir zihniyet devrimini beraberinde getirecektir.
Türkiye Ermeni toplumu bu açılımdan en çok etkilenecek kesimlerin başında geliyor. Ermenistan’la yakınlaşma ve diplomatik ilişkilerin kurulması toplumumuzu kültürel alanda zenginleştirecektir. Ermenistan’la ilişkilerin gelişmesinin toplumumuzda Ermenicenin gelişimine çok büyük bir katkıda bulunacağına inanıyorum. Öte yandan, doğrudan demiryolu bağlantısı gibi alternatif ulaşım imkanlarının oluşturulması, son derece zahmetli ve dolambaçlı mevcut karayolu bağlantısına ve mevcut haliyle çok pahalı olan havayolu bağlantısına ciddi bir seçenek oluşturacağını düşünüyorum.
Hermine Mısır (55, emekli)
Ermenistan-Türkiye sınırının açılıp açılmaması konusunda, açılmasın demenin herhalde mantıklı bir dayanağı yok. Bugün Türkiye’nin zaman zaman sorunlar yaşamasına rağmen hiçbir komşusuyla sınırları kapanmamıştır. Zannedersem dünyada da böyle bir model yok. Tabii ki sınır açılmalıdır. İnsanlarda olduğu gibi ülkeler de komplekslerinden kurtulmalı, hamasi değil gerçekçi politikalar uygulanmalı.