‘Tetikçilerin ifadeleri temel olamaz’

[ A+ ] /[ A- ]

hrantdink

Ömür Şahin KEYİF

Birgün

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün Yazarı Hrant Dink 19 Ocak 2007’de Agos’un önünde sırtından vuruldu. Katledilişinden sekiz yıl sonra, ilk kez kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verildi, iki polis tutuklandı ve dönemin Trabzon İstihbarat Şubesi Amiri; Cizre Emniyet Müdürü Ercan Demir hakkında da tutuklama kararı çıkarıldı. Davada yeni bir aşamaya geçildi. Dink Ailesi’nin avukatı Hakan Bakırcıoğlu’yla davanın seyrini konuştuk.

>>Soruşturma kapsamında ilk kez kamu görevlilerine tutuklama kararları çıktı. Peki soruşturmanın, cinayette sorumluluğu olduğu ileri sürülen MİT ve Genelkurmay’a doğru ilerlemesi sağlanabilecek mi?

6 Şubat 2004’te Agos gazetesi, Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğuna dair bir haber yayımladı. Aslıda bu haberin toplumda yankısı olmadı. 21 Şubat’ta Hürriyet bunu manşetine taşıdı. 22 Şubat’ta da Genelkurmay çok ağır ifadeler içeren bir basın açıklaması yaptı. 23 Şubat’ta Hrant Dink, İstanbul Valiliği tarafından görüşmeye çağırıldı. 24 Şubat’ta İstanbul Valiliği’nde iki MİT görevlisinin ve Vali Yardımcısı’nın da olduğu görüşme gerçekleşti. 25 Şubat’ta da Hrant Dink hakkında suç duyurusunda bulunuldu. 26 Şubat’ta Levent Temiz önderliğinde bir grup kişi Agos önünde eylem yaptı,  “Hedefimizsin” denildi. İstanbul Valiliğindeki görüşmenin Genelkurmay’ın talebi üzerine gerçekleştiğine dönük bir iddia da bulunmaktadır. Yaşanan olaylar ve süreçler soruşturulmalıdır.

‘CİNAYETİN İŞLENECEĞİNİ 11 AY ÖNCEDEN BİLİYORLARDI’

>>Tetikçi Ogün Samast, son ifadesinde, kamuoyunda Cemaatçi olarak bilinen polis şeflerinin adını verdi. Agos gazetesinde yer alan ‘Bu dava paralele sığmaz’ yazısında da belirtildiği üzere, cinayet AKP- Cemaat savaşında bir silah olarak mı kullanılıyor?

15 Şubat 2006’da Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri Hrant Dink’in Yasin Hayal tarafından öldürüleceğine dair bir evrak oluşturmuştur. 17 Şubat’ta Yasin Hayal’in daha önce Mc Donalds’ı bombaladığı ve 6 kişiyi yaraladığı, Ermenilere karşı büyük bir kin beslediği, İstanbul’a gelerek Hrant Dink’e dönük eylem yapmayı düşündüğü, bu eylemi yapabilecek yapıda olduğu belirtilen bir yazı da İstanbul İl Emniyet’ine gönderilmiştir. Bu evraklar aynı zamanda da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’na iletilmiştir. Dolayısıyla bu üç kurum cinayetten 11 ay önce Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisine sahiptir. 2004’ten itibaren Dink hakkında açılan davalar, Agos önünde ve yargılanması sırasında adliye önünde yapılan eylemler ve adliye binası içinde ve dışında fiziki saldırı girişimleri kamuoyunda geniş yankı bulmuştur. Hrant Dink’e yönelik olumsuz birçok yazı ve haber yapılmıştır. Hrant Dink hakkında ‘Türklüğe Hakarette’ bulunduğu iddiası ile haksız bir hüküm kurulmuş ve bu hüküm Yargıtay tarafından onanmıştır.  Adliye ve Agos önünde yapılan eylemler ve diğer tüm gelişmeler İstanbul İl Emniyet ve Valilik görevlilerinin de bilgisinin olduğu hususlardır. Dolayısıyla İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile İstanbul Valilik görevlileri Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nden herhangi bir yazı gönderilmese dahi Hrant Dink’e yönelik ciddi bir tehdit atmosferi olduğu ve Hrant Dink’in ölüm tehditeri aldığı bilgisine sahiptirler.
Ayrıca Hrant Dink hakkında yalnızca haksız şekilde hüküm kurulan dava haricinde de Reuters’e Temmuz 2006’da yaptığı bir açıklama sonrası Eylül 2006’da bir dava daha açılmıştır. 2005’te adil yargılamayı etkileme suçundan ayrı bir dava daha açılmıştır. 2006’nın Ekimi’nde Fransa Parlamentosu’nda Ermeni meselesine ilişkin bir yasa tasarısının gündemde olduğu dönemde İstihbarat daire Başkanlığı 81 il emniyet müdürlüğüne gönderdiği yazıda, bu yasa tasarısı sebebiyle eylemlerin olabileceği ve Ermenilere ait kişi ve kuruluşlara dönük de müteyakkız olunması gerektiğini söylemiştir. Türkiye Ermenileri Patriği Mutafyan yine Ekim 2006’da İstanbul Valiliğine başvurarak Ermenilere ait kişi ve kuruluşların korunması talebinde bulunmuştur, bütün bunlar bütün devlet birimlerinin bilgisi dahilindedir.
2006 Temmuzu’da Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileriyle ilişkide olan Coşkun İğci, Hayal’in Dink’i öldürmeyi tasarladığını İstanbul’a geldiğini, Dink’in yaşadığı ev ve Agos çevresinde keşifler yapıp krokiler hazırladığını, silah temin etmeye çalıştığını ve bu eylemi yapma konusunda kararlı olduğunu aktarmıştır.  Coşkun İğci’den elde edilen bilgiler Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’ndaki istihbarat değerlendirme toplantısında, albayların, yüzbaşıların, binbaşıların olduğu toplantıda konuşulmuştur.  Yani Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlileri de en geç 2006 Temmuzu ‘da bu cinayetin işleneceği bilgisine sahiptirler. Dolayısı ile bu kurumlarda görev yapan ve Hrant Dink cinayetinin işleneceği bilgisine sahip veya olması gereken tüm görevlileri Dink cinayetinden ötürü sorumluluk sahibidir ve Dink cinayetindeki sorumluluk bir grup kişiye yüklenemez. Müdahil taraf olarak bizler de Dink cinayeti soruşturması ve davasının bir iç çatışmanın argümanı olarak kullanılmasına izin vermeyiz.

‘YÜKÜMLÜLÜKLER YERİNE GETİRİLMEDİ’

>>Bu kurumların bu bilgiler karşısında yükümlülükleri nedir?

İstanbul Valilik Görevlileri ile İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri Dink’e dönük koruma tedbiri almak, Trabzon İl Jandarma komutanlığı ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri cinayeti tasarlayan örgüte operasyon yapma yükümlülüğü altındaydı. İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri hem koruma tedbiri alınması hem operasyon yapılma süreçlerini organize etmekle yükümlüydü. Hiçbiri yerine getirmedi.
Gelişmelerden MİT de haberdardı. Koruma Hizmetleri Yönetmeliği 11 Maddesi “Hayatının ciddi şekilde tehdit altına olduğu MİT ve diğer İstihbarat birimlerince bilinenler, talepleri olmaksızın koruma altına alınırlar” düzenlemesini içermektedir. MİT de işlem yapmamıştır. Dink cinayeti bütünsel sorumluluğun olduğu bir cinayettir. Eğer İstanbul Savcılığı düzenlediği iddianamede bütünsel sorumluluğu ve TCK m.83’ü esas alarak ve ayrım yapmaksızın cinayetten haberdar olan tüm kamu görevlileri hakkında iddianame düzenlerse düzenlenen yaşanan gerçeğe uygun bir iddianame olur ve bu türden bir iddianame Dink cinayetinin bir grup üzerinden düzenleneceğine yönelik kaygıyı da gidermiş olur.  Ancak iddianame bütünsel sorumluluğu göz ardı edecek şekilde, bir grup, kesim, kurum üzerinden düzenlenirse, evet, iddianamenin meşruiyeti tartışmaya açılır, bahsettiğiniz kaygı hayat bulmuş olur.

“AKP’NİN SİYASİ SORUMLULUĞU VAR ”

>>Cinayette Hükümet’in de sorumluluğu olduğunu sık sık dile getirdiniz. Soruşturma kapsamına dönemin başbakanı, adalet bakanı, cumhurbaşkanı da alınacak mı?

Bu cinayet AKP’nin iktidar olduğu bir dönemde işlendi, elbette siyasal sorumluluğu bulunmaktadır. Fakat hukuken, bahsettiğiniz hususun gerçekleşmesi mümkün değil. Bugün İstanbul Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada şüpheliler bellidir ve  soruşturma bu şüpheliler üzerinden yürütülmektedir.

‘GÖREVİ İHMAL’ SUÇLAMASI

>>Soruşturmanın Trabzon ayağı eksik kalmıştı. Hafta içi iki kişi tutuklandı, Ercan Demir’e tutuklama kararı çıktı. Trabzon ayağında nasıl bir ilerleme olacak?

Yalnızca Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri değil aynı zamanda İstanbul Valiliği ve İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri hakkında da açılmış bir dava henüz bulunmamakta. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen soruşturma tüm bu kesimleri kapsayan bir soruşturmadır. Tutuklanan Muhittin Zenit, Özkan Mumcu ile tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılan Ercan Demir Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nde istihbarat görevlisi olan kişilerdir ve bu tutuklama kararları soruşturma dosyasında gerçeklemiştir. Soruşturma tamamlanmış ve iddianame düzenlenmiş değildir.
Dink cinayetinde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinden yalnızca Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlileri hakkında davalar açılmıştır. Trabzon 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz ve Trabzon 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nde ise Albay Ali Öz’ün de içerisinde olduğu 8 jandarma görevlisi hakkında dava açılmıştır. Ancak açılan bu davalar ‘görevi ihmal’ suçlaması ile açılmıştır ve Trabzon 2.Sulh Ceza Mahkemesinde 8 jandarma görevlisi yargılanmış ve 6’sı hakkında ‘görevi ihmal’ suçu nedeni ile mahkûmiyet kararı verilmiştir. Yargılama sırasında işlenen suçun görevi ihmal suçu değil TCK m.83’te tanımlanan suçu (Kasten öldürmenin ihmalli davranışla yani hareketsiz kalınarak işlenmesi) oluşturduğunu beyan ettik ve verilen kararı da bu gerekçe ile temyiz ettik. Eğer Yargıtay, 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararını bozacak olursa bu dava, Trabzon 1 Ağır Ceza mahkemesi’nde  dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı olan Ali Öz hakkında sürmekte olan davayla birleştirilecektir ve müdahil taraf olarak bu kişilerin TCK m. 83 uyarınca  cezalandırılmasını talep edeceğiz.

“SABRİ UZUN’UN İDDİALARI HATALI”

>>Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un ‘İn’ kitabında yer verdiği iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dink cinayetini önleme yükümlülüğü olan görevlilerin tamamının, dolayısıyla da Sabri Uzun’un da yargılanmasına yönelik talebimiz bulunmaktadır. Kitabının tamamını değil ama özellikle Dink cinayetine ilişkin kısmını okudum ve Dink cinayetine ilişkin kısmında beyan ettiği hususlarda problemli gördüğüm birçok husus var. Görüşlerini dayandırdığı olguların bir kısmı da hatalı. Örneğin, kitapta Bahadır T. adlı kişiyle iki kişinin görüştüğünü Bahadır T.’nin de bu görüşme sonrası tahkikat çalışması yaptığı halde yapmadığını beyan etmek zorunda kaldığını iddia etmektedir.  Oysa ki Bahadır T. kitaptaki iddianın aksine tahkikat çalışmasını yaptığını söylemektedir.

‘HEPSİ GÖREVDEN EL ÇEKTİRMELİYDİ

>> “Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın neden Burdur’a tayini çıkarıldı?” diye soruyor Sabri Uzun…

Reşat Altay, Dink cinayetinin işlendiği tarihlerde Trabzon İl Emniyet Müdürü olan, Dink cinayetinde sorumluluğu olan şahıslardan biridir. Şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmıştır. Reşat Altay’ın da Trabzon İl Emniyet’in diğer görevlileri gibi yargılanması, hakkında iddianame düzenlenmesi gerekmektedir. Cinayetten birkaç gün sonra görevden alınıp başka bir yere tayin edilmiştir. Aynı tutum Trabzon Eski Valisi Yavuzdemir’e dönük de uygulanmıştır. Oysa ki cinayet işlendiği anda cinayette sorumluluğu olan tüm kamu görevlileri o tarih itibariyle görevden el çektirilmeliydi.

‘CİNAYETLE İLGİLİ SORUMLULUKLARI ORTAYA KOYAN ÇOK FAZLA BELGE VAR’

>>Birçoğu terfi ettirildi. Bu bir ödül müydü?

Bırakın terfi ettirilmelerini görevden el çektirilmelilerdi.  Ki bu şahısların birçoğu ciddi şekilde cinayetten sorumluluk sahibidir. Bugün kısıtlama kararı olduğu için bahsedemiyorum ama bu şahısların sorumluluğunu yeniden ve yeniden ortaya koyan çok fazla bilgi ve belge vardır dosyada, soruşturma tamamlanıp iddianame düzenlendiğinde bunlar kamuoyu tarafında da görülecektir.

>>Ercan Demir’in Cizre’ye atanması da çok tartışıldı. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu atamayı?

Ercan Demir Trabzon İstihbarat Şube’de amir konumunda olan ve Dink cinayeti soruşturmalarında ilk baştan itibaren ismi geçen, şüpheli olarak sorgulananlardan biriydi.  O gün itibariyle görevden el çektirilmesi gereken bir şahıstı. AİHM kararı sonrası, yeniden kamu görevlilerinin ifadesine başvurulurken şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırıldığı tarihte bu atama gerçekleşti. Büyük hatadır ve tutuklanmasına yönelik karar bu tutuklama kararı da bunu bir kez daha ortaya koymuştur.

‘ERGÜN ÇAĞATAY YENİDEN SORGULANMALI’

>>Yasin Hayal’in arkadaşı Ergün Çağatay, 2007’de ifade vermişti. Siz kendisinin tekrar mahkemede dinlenmesini ve telefon dökümlerini istemiştiniz. Bu konuda hiçbir işlem yapılmadı. Talepleriniz yerine getirilseydi, nelere, kimlere ulaşılabilirdi?

Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldüreceği bilgisi İstanbul Emniyeti ve Trabzon  Emniyeti’nde olduğu tarihten sonra, 2006 Ağustos’unda İstanbul Büyükçekmece’de bir inşaatta çalışırken Yasin Hayal’in yanında birkaç kişiyle beraber kendisini ziyarete geldiğini, sohbet ettiklerini, akşam Hayal’le buluştuklarını, Hayal’in kendisine “Sen mesela kendine Mehmet Ali Ağca’yı örnek alabilirsin, ben mesela sürekli olarak o kişiyi örnek alırım, sen gözünü kırpmadan tetiği çekebilirsin” deyip, ardından Orhan Pamuk’tan bahsettiğini söylemişti.

Anlaşılmaktadır ki cinayeti işleyebilecek şahıs arayışının parçası olarak bu görüşme gerçekleşmiştir. Yasin Hayal’in kendisine nasıl ulaştığı yanındaki kişilerin kimler olduğu soruşturulmalıdır.
Soruşturmanın ilk başında ifadesi alınmıştır fakat yargılama sırasında tüm uğraşlarımıza rağmen bu şahsa ulaşılamamıştır.

>>Kaçırıyorlar mı Ergün Çağatay’ı?

Neden ulaşılamadığını bilebilir durumda değiliz. Fakat İstanbul  5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bozma sonrası yeniden yargılama başlamıştır, Ergün Çağatay’ın bulunmasını ve yeniden ayrıntılı şekilde ifadesinin alınmasını talep edeceğiz.

‘ETKİN SORUŞTURMA YAPILMADI’

>>Hayal’in İstanbul’a geldiği ‘3-4 arkadaşı’ da tespit edilmedi. Yeni soruşturmada bu konuda bir ilerleme olmasını bekliyor musunuz?

2007’de Dink cinayetine ilişkin soruşturma başladı. İstanbul Savcılığı 20 Nisan’da iddianamesini düzenleyip dava açtı. Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ogün Samast, Ersin Yolcu, Ahmet İskender, Yaşar Cihan, Salih Hacısalihoğlu, Mustafa Öztürk ve diğer şahıslar hakkında bu iddianameyi düzenlediğinde aynı zamanda Dink cinayetine ilişkin gelişmeleri izlemek üzere soruşturma dosyasını açık tuttu. Bugün kamu görevlilerinin ifadesi de İstanbul Savcılığı tarafından o açık tutulan soruşturma üzerinden alınmaktadır. Etkin soruşturma yapılmadı. Biz cinayetin başından itibaren İstanbul Savcılığı’nın etkin soruşturma yapmadığını beyan ettik. Sekiz yıl geçti cinayetten bu yana ama halen açık olan bir soruşturma dosyası var ve halen İstanbul Savcılığı etkin soruşturma yapabilir. Etkin soruşturma yapılırsa Dink cinayetini işleyen örgütün İstanbul’daki bağlantıları başta olmak üzere bağlantılarına ulaşılabileceğini düşünmekteyiz.  Yine cinayet mahallinde Ogün Samast’ın yalnız olmadığı, cinayet mahallinde birçok kişinin Ogün Samast ile birlikte hareket ettiği kamera kayıtları ile de belirlidir.

‘DAHA ÖNCE SORGULANMIŞLARDI’

>> Ogün Samast’ın ifadeleri, davayı saptırmak için bir proje olabilir mi?

Ogün Samast çok uzun yıllar sonra bir beyanda bulundu. İfadesinde beyan ettiği şahıslar zaten olgularla sabit olduğu üzere Dink cinayetinde sorumluluğu olan şahıslar. Ogün Samast’ın bahsettiği şahısların ifadeleri şüpheli sıfatıyla zaten daha önce alınmıştı. Ogün Samast’ın beyan ettiği hususlar araştırmalıdır, ancak biz onun ifadesini baz almıyoruz, çıkış noktamız orası değil. İstanbul Savcılığı da soruşturmayı yürütürken Samast’ın ifadelerini esas alarak yapmadı bu soruşturmayı.

>>Ogün Samast yine son ifadesinde, cinayet günü Halasgargazi Caddesi ile Şafak Sokak’ta iki kişiyi net olarak gördüğünü belirtmiş hatta eşkâl vermişti. Ancak görüntülerin bir kısmı olmadığı için bu kişiler tespit edilemiyor. Görüntüler nerede?

İstanbul Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri o civardaki tüm kamera kayıtlarını toplamalıydı ama kayıtların tamamı toplanmış vaziyette değil. İkincisi cinayet mahallinin bir kısmını gören Akbank’a ait güvenlik kamera görüntülerinin sabah saatlerine ilişkin kısmı halen kayıp…

>>Cinayet gününde çevredeki tüm kamera kayıtları bir CD’ye kaydedilerek 2007’de kriminal polis laboratuvarına ve adli emanete teslim edildi. Hangi aşamada kayboldu görüntüler?

Bir kısmı toplanmadı. Kayıp olan kısımların hangi aşamada ve nasıl kaybedildiği halen belirsizliğini korumakta. Hem bu kayıp kısma ulaşılması ve hem de net olmayan görüntüler netleştirilmesi için uğraşılmalı.

>> ‘Bi Ermeni Var- Hrant Dink Operasyonu’nun yazarı Adem Yavuz, Dink’i Agos’un önünde vuran Ogün Samast’ın 500 metre yakınındaki Jandarma görevlisi Satılmış Şahin’den söz ediyor.  Bu kişi kimdir? Neden araştırılmadı?

Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinden biridir. Erhan Tuncel ve Tuncay Uzundal’ın da yakın arkadaşlarından biridir. Cinayet tarihlerinde de İstanbul’a  görevlendirmeyle geldiği açığa çıktı. Satılmış Şahin de Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’nın tüm görevlileri gibi mutlak surette soruşturulmalı. Kısmi bilgi toplandı ancak tam olarak bir sonuca varılamadı.

‘GERÇEK BİR İLERLEME OLUP OLMADIĞINI İDDİANAME GÖSTERECEK ’

>>Cinayetten sekiz yıl sonra, bu son gelişmelerle birlikte, dava sürecinde bir ilerleme olduğunu söyleyebilir misiniz?

İstanbul İl Emniyet, Trabzon İl Emniyet, İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin tamamı şüpheli sıfatıyla İstanbul Savcılığı tarafından dinlendi birkaç kişi kaldı yalnızca. Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinin dava açılmayan birkaç üyesinin daha şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması talebimiz olacak. Sekiz yıl dolmak üzere, 2014 Temmuz ayından itibaren ifadeler yeniden alınmaya başlandı. Bu bir gelişmedir. Ancak gerçek bir ilerleme olup olmadığını düzenlenecek iddianame ve yapılacak yargılamada hep beraber göreceğiz.

****

>>Soruşturma neden tekrar başladı?

AİHM, başvurumuz üzerine 2010 Eylül’ünde “Hrant Dink’e dönük açık ve yakın bir tehlikenin olduğunu, kamu görevlilerinin bu tehlikeyi bildiklerini ya da bilebilecek durumda olduklarını fakat harekete geçmediklerini” karara bağladı ve ihlal kararı verdi.  AİHM kararı 2010 yılı Aralık ayında kesinleşti ve müdahil taraf olarak 17 Ocak 2011 tarihinde kamu görevlileri hakkında o dönemki TMK 10.madde yetkili kısmı nezdinde suç duyurusunda bulunduk.
2013 yılı Nisan ayında Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. Maddesine “Etkin soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair bir karar verilmiş, AİHM ihlal kararı oluşturmuşsa, üç aylık sürede başvuru yapılırsa kişiler yeniden soruşturulur” şeklinde 3. bir fıkra eklendi. Bu düzenleme sonrası bu kez bu düzenlemeye dayanarak kamu görevlileri hakkında 1 Temmuz 2013 tarihinde İstanbul C. Başsavcılığının genel yetkili kısmı nezdinde suç duyurusunda bulunduk.

Trabzon İl Emniyet ve İl Jandarma Komutanlığı görevlileri hakkındaki dosya yetkisizlikle Trabzon Savcılığına gönderildi. İstanbul İl Emniyet görevlileriyle Vali Yardımcısı Ergun Güngör hakkındaysa Valiliğe başvurularak soruşturma izni verilip verilmemesinin karara bağlanması talep edildi. İtiraz ettik, fakat savcılık kararında rücu etmedi. İstanbul Valiliği yeniden soruşturma izni vermedi, itiraz ettik bu karara fakat İstanbul Bölge İdare Mahkemesi bu itirazımız reddetti. Soruşturma izni verilmemesine dair kararı AYM’ye taşıdık. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Valilik ve Bölge İdare Mahkemesi kararına dayanarak İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileriyle Ergun Güngör hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.  İtiraz ettik, itirazımızı inceleyen Bakırköy 8 ağır Ceza Mahkemesi,  21 Mayıs 2014’te İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileriyle Ergun Güngör’ün AİHM’in kararı dikkate alınarak soruşturulması kararı verdi. AYM başvurumuzu kabul etti, AİHM’e gönderme yaparak bu şahısların soruşturulması gerektiğini söyledi.
Trabzon Savcılığı Trabzon İl Emniyet ve Jandarma görevlileriyle ilgili dosyaya ilişkin HSYK’ya başvurmuştu. HSYK da 1 Temmuz 2014 tarihinde bahsi geçen tüm görevlilerin soruşturulması gerektiğine karar verdi.
Bütün bu kararlar bağlayıcı özellik taşımaktaydı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2007’den beri cinayetten sonra açık tuttukları bir dosya vardı. Kamu görevlilerine ilişkin yaptığımız başvuruların bir tamamı bu dosya ile birleştirildi. 2014 Temmuz’undan itibaren İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri başta olmak üzere kamu görevlilerinin ifadesini şüpheli sıfatıyla almaya başladı.