Basına ve Kamuoyuna
24 Nisan, karanlık ve unutturulmaya çalışılan bir tarihin hatırlatıcısı pek çoğumuz için. 2007 ise geriye dönüp, o tarihe bakmak, vicdan muhasebesi yapmak için 19 Ocak Hrant Dink suikasti ve 18 Nisan Malatya’daki Zirve Yayınevi katliamı gibi yeni ve acı sebepler verdi. Kimileri katil veya katilleri ararken kimileri ülkenin uluslararası arenadaki imajının nasıl düzeltileceğinin derdindeydi, eee ne de olsa devir imaj devriydi. Oysa çok iyi biliyoruz ki tüm bu yaşananların sorumlusu bir kişi, kurum ya da kuruluş değil, bir zihniyettir. Sorgulanmalı ve mahkûm edilmelidir. Bu ideoloji iktidarını sürdürebilmek için kendisine sürekli yeni-hayali düşmanlar yaratmak zorundadır. Günümüzde ise hoşgörüsüzlük, kin ve nefret yavaş yavaş “dayatılmakta olan” olmaktan çıkıp, adeta bir çeşit “kültür” halini almaya başlamıştır. Hedeflenen şiddeti, ölümü ve savaşı kutsayan, hümanizmden ve evrensel değerlerden uzak, hak mücadelesi nedir bilmeyen, kolay yönetilir bir toplumdur ve iktidar odakları bu yönde ellerindeki tüm araçları kullanmaktadır. Tarih boyunca farklı olanı dışlayan, düşman olarak algılayan ve algılatanlar tüm bu yaşananların gerçek sorumlularıdır. Köklerini tarihin karanlık yüzüne salmış ve darbelerle palazlanmış olan bu ırkçı-faşist zihniyet, bugün en azgın haliyle bu ülkenin aydın, demokrat,”insan” yüzlerinin karşısındadır. Bizler Hrant’ın cenazesinde sanıldığı kadar güçsüz olmadığımızı gösterdik. Ama zafere giden yol tarihimizle hesaplaşmaktan, 19 Nisan’dan, Hrant’tan, Şemdinli’den, 12 Eylül’den, Maraş’dan, Varlık Vergisinden ve diğerlerinden geçiyor. Barıştan, kardeşlikten, dostluktan, “insanlık”tan yana bizim hala umudumuz var….
NOR ZARTONK