Zarife AKBULUT
Sendika.org
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Suriye’nin Rakka’dan başlayarak Kürt bölgesine doğru ilerleyen ve özellikle Eylül ayında Kobanê’ye yönelen saldırıların arttırması ile birlikte 200 bine yakın Suriye’li Kürt Türkiye tarafına geçti.
4-5 Ekim’de ‘Barış böyle olmaz’ diyen Barış İçin Kadın Girişimi ile birlikte Sendika.Org olarak bizde Suruç’a giderek sınırda direniş nöbeti tutan köyleri ziyaret ettik. Ziyaretimizin bir durağı da Suruç merkezde kurulan kamp ve çadır kentlerdi.
Urfa’nın Suruç ilçesinde belediye tarafından oluşturulan kamp ve çadır kentlerde Kobanêliler bir taraftan yaşam mücadelesi verirken, bir taraftan da geride bıraktıkları savaşı düşünüyorlar. Bu kamplarda genç erkeklere çok rastlanmıyor; daha çok kadın, yaşlı ve çocuklar göze çarpıyor. Kiminle konuşsanız, bir yakınının Kobanê’de olduğunu, IŞİD’e karşı savaştığını söylüyor. İstekleri ise savaşın bitmesi ve evlerine dönmek.
IŞİD çetelerinin saldırılarına karşı güvenlik amacıyla yaklaşık 3 bin 700 kişi Suruç Belediyesi’nin kurduğu çadır kentlerde barınıyor. Kobanêlilerin tüm ihtiyaçlarının karşılanması için günlerdir çalışan DBP Yerel Yönetimler Komisyonu üyelerinin söylediği ve bizimde şahit olduğumuz üzere, çadır kentlerin sayısı yetersiz.
Sınırı geçebilen Kobanêlilerin bir kısmı, bölünmüş sınırlardan dolayı Türkiye Suruç tarafında yaşayan akrabalarının yanına yerleşiyor. Akrabası olmasa da Suruçlular Kobanê’den gelenlere evini açmış durumda. Geriye kalanlar ise kısıtlı miktarda bulunan çadırlarda, dükkân ambarlarında, camilerde, düğün salonlarında veya sokaklarda kalıyor.
Devlet yok, komün var
Suruç Belediyesi tarafından oluşturulan Kobanê ve Rojava çadır kentlerinde yaklaşık 3 bin 700 kişi barınıyor. Belediye çalışanları ve gönüllülerden oluşturulan ekipler, kısıtlı imkânlara rağmen kamplarda yaşayanların tüm ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılıyor. Türkiye’nin birçok ilinden gelen yardımlar depolarda istifleniyor ve burada çalışan gönüllü ekipler yardımları ayıklayarak kamp ve çadır kentlere en kısa zamanda ulaştırmaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar açıklamasında 200 bin Kobanêliye sınırlarımızı açtık dese de Suruç’tan gözlemlediğimiz kadarıyla kente yayılmış bir seferberlik hali yalnızca yerel kurumlarda ve halkta var. Hükümetin kamu olanaklarını seferber edip etmediğini sorduğumuz Suruçlular, devletin kendi kurduğu AFAD çadırlarına yardım götürdüğünü söylüyor. Kent içerisindeki dayanışma ise kurulan ‘komünle’ sağlanıyor.
‘AFAD çadırlarına gitmek istemiyorlar’
Suruç’ta ki çadır kentler Kobanêliler için geçici amaçla kurulmuş çadırlar. Çünkü gelenlerin hepsi Kobanê’ye geri döneceğini düşünüyor. Çadırlarda kalanlar da evlerine geri döneceklerinden emin bir şekilde günlerini geçiriyor. Bu nedenle kurulan çadırlar kış koşullarına uygun değil. İnsanlar AFAD çadırlarına gitmek istemiyor. Devletin çadırı olarak bildikleri için güven sorunu yaşıyorlar. BDP’li Suruç belediyesinin çadırlarına geliyorlar. Kurulan çadır kentlerde elektrik sorunu var, ancak çadır kentler için TEDAŞ belediyenin girişimlerine rağmen gereklilikleri yerine getirmiyor.
Savaşın ağırlığı çocukların yüzünde
Ziyaret ettiğimiz çadır kentte fotoğraf makinasını farkeden çoğu çocuk selam olarak zafer işareti ile karşılıyor bizi. Çadır kente girdiğimizde bizi paçamızdan yakalayan ya da çekinerek kaş altından bizi süzen çocukların burada ki tek aktiviteleri kendilerinden küçük kardeşlerine bakmak. Bazen yemek kuyruğunda gördüğümüz çocuklar bazen de yardım dağıtım kuyruklarında annelerinin, babalarının utandığından dolayı alamadıkları yiyecek ve giyecek yardımlarını alıyor. Çevrelerinde olup biteni çok anlamamış görünselerde hepsinin üzerinde yaşamın ağırlığı var gibi. Çocukların kışlık ihtiyaçları var ve temel ihtiyaçlarının dışında asıl olarak park ve sosyal etkinliklere ihtiyacı olduğu ilk göze çarpanlardan.
‘‘Kulaklarımız savaşın çığlıklarıyla çınlıyor’’
Çadır kente ‘şimdilik’ yerleşen Kobanêli ailelerin çoğunun ya ardından bıraktığı savaşta yitirdiği oğlu, kızı, kardeşi, eşi ya da savaşa Türkiye’den uğurladığı akrabası var. Çokça söylenmişti daha önce de ama biz bir kez daha orada tanıklık ediyoruz; çadır kentte genç erkek yok ve her çadırın en az YPG’ye katılmış bir gerillası var. O yüzden her bomba onların da yüreğine düşüyor. Kobanê’den gelen bir annenin sözü bunu gösteriyor : ‘‘YPG bizi zorla gönderdi güvende olalım diye ama kulaklarımız savaşın çığlıklarıyla çınlarken nasıl güvende olabiliriz ki.’’
Bir başka çadırda konuştuğumuz kadın ise her bomba sesinde ‘Kimin evine bomba düştü, kimin yakını hayatını kaybetti diye gözümüze uyku girmiyor” diyor ve ekliyor ” Herkes evini ailesini savunmak için silah aldı eline başka da çare yoktu. Çoluğumuz, çocuğumuz bizim için öldü. Biz de bir gün topraklarımıza geri döneceğiz, o yıkılan evleri yeniden yapacağız. Ama bu devletler, katliam yapan bu çetelere destek vermenin hesabını nasıl ödeyecek, üzerlerine yapışan bu kanı nasıl silecek.”
”Çocuklarım onurlu yaşayacak”
Çadır kente saldırıların ilk başladığı anda gelen kadınlardan biri hamile ve üç çocuğu daha var. Onun eşi Lübnan’da inşaat işçiliği yapıyor. ”Bize bakmak için oraya gitti ama şimdi yanımıza gelemiyor savaştan dolayı.” diyor. Genç kadın yardımların yetersiz geldiğini belirtiyor ama hemen arkasından ekliyor: “Dünyanın bize gönderdiği tüm yardımları ülkemdeki tek bir zeytine, bir soğana değişmem.”
Eşinin IŞİD’e karşı topraklarını savunduğunu söyleyen Kobanêli bir başka kadın onu her an kaybedebileceklerinin farkında ve “Ben çocuklarımı belki babasız büyüteceğim ama onurlu yaşatmak istiyorum” diyor.
Kardeş sıcaklığına ihtiyaç var
Çadır kentler alelacele kurulduklarından dolayı tüm ihtiyaçlara henüz karşılık veremiyor. Bunların başında da seyyar tuvalet ve banyo geliyor. Aileler küçük çocukları çadırların içinde leğende yıkıyor. Ancak büyükler için böyle bir imkân yok.
Gönüllü sağlık emekçileri aracılığıyla sağlık hizmeti verilmeye çalışılsa da çatışmaların yoğunlaşmasından dolayı hastane ve kurulan seyyar sağlık çadırları öncelik verdikleri Kobanêli yaralıların tedavisini karşılamakta dahi yetersiz kalıyor.
Çadır kent ve kampta kalan Suriyeli Kürtler, kimi konularda aksaklıklar olsa da kendilerine iyi bakıldığını ve ihtiyaçlarının giderildiğini ancak kışlık çadır ve temel ihtiyaç malzemelerine ihtiyaçları olduğunu belirtiyor.
İlaç konusunda da dayanışma gerekirken, asıl istenen, Şengal’de olduğu gibi tam bir kardeş sıcaklığı.
Diğer yandan IŞİD’e dönük fedai eyleminde bulunan YPJ’li Arin Mirkan’ın adının verileceği 500-600 çadırlı yeni bir çadır kent kurma çalışmaları başlatıldığı bilgisini aldık.