Not: Bu yazı Nor Zartonk Dergisinin 10. Sayısında yer yayınlanmıştır.
Alexis Kalk
İstanbul’da Ermeni aydınların derdest edilip ölüm yolculuğuna çıkarılmasının 100. yılında Nor Zartonk’un İsitklal Caddesi’nde “Soykırım Sürüyor” pankartıyla yaptığı Ermeni Soykırımı yürüyüşünden iki hafta sonra başlayan Kamp Armen direnişi 100. gününü geride bıraktı. Gaspve talan edilen tüm Ermeni mülklerinde olduğu gibi Kamp Armen de hâlâ Ermeni Halkına iade edilmiş değil. 100 yıl ve 100 gün sonra Kamp Armen’de direniş sürüyor.
Soykırım 1915’de aydınların katli ile başladı. Burada amaçlanan bir milletin sesini kısmak, aklını ve iradesini yok etmekti. Ardından 1.500.000 Ermeni’nin öldürülmesi ve bir o kadarının da yerinden yurdundan edilmesi ile soykırım en kanlı safhasına geçmiş oldu. Bizler, yani geride kalanlar ise Beyaz Soykırım politikaları ile başbaşa kaldık. Bu aşama, artık soykırımın son safhasıydı. Amaç geride kalanların mümkünse asimile edilmesi, asimile edilemeyenlerinde sindirilmesi, köleleştirilmesi ve kimliksizleştirilmesiydi.
Cumhuriyet projesinin modernist tekçi ideolojisinin bir sonucu olarak asimilasyon, inkâr ve imha politikaları sadece Ermenileri değil makbul bulmadığı tüm halkları ve inançları hedefine aldı. Soykırım ve katliamlar Osmanlı’dan günümüze bir devlet politikası olarak süregeldi. Bizler, demokrat ve devrimci güçler olarak ne yazık ki hâlâ bu zinciri kırabilmiş değiliz. Hâlâ canlarımız katledilmeye devam ediliyor. Rojava ve Ortadoğu’da devletin desteklediği İŞİD çetelerinin katliam ve zulmünün 1915’de Ermenilere uygulananlardan hiçbir farkı yok. Bugünden geriye doğru, tek tek tarihimizdeki tüm soykırım ve katliamlarla hesaplaşmadan, faillerden hesap sormadan ve gerçekleri gün yüzüne çıkarmadan yani bu çarkı geriye çevirmeden eşit ve özgür bir yaşam kurmamız mümkün değil.
İşte Hrant Dink ile ortaya çıkan ve Nor Zartonk ile devam eden itiraz tüm bu soykırım politikalarına karşı, çarkı geriye çeviren bir itirazdı. Bugün Kamp Armen direnişi Ermeni halkı açısından bu itirazın ve mücadelenin somutlaştığı en önemli yer. Çok tarihi bir kavşakta durduğumuzu ve meselenin Kamp Armen’in iadesini çoktan aştığını sanırım bugün herkes idrak etmiş durumda. Burada gösterilen irade ve direniş Kamp’ın iadesinin ötesinde toplumsal yapıda ciddi sarsıntılara sebep olmakta. Ermenilere 1915’den bu yana devletin dayattığı kimlik algısını yıkan ve kimliğin mücadele üzerinden yeniden tanımlandığı günleri yaşıyoruz. Kuşkusuz bu yaşananlarda HDP siyasetinin açtığı alanın da önemli bir misyon üstlendiğini atlamamamız gerekli.
Türkiye Ermenilerinde yaşanmakta olan mücadele yönündeki kırılmanın diasporayı da derinden etkileyeceği ve ilham vereceği unutulmamalı. Devletin kaba inkârcı ve asimilasyoncu politikalarının söz konusu olmadığı ama kapitalizmin asimilasyon süreçlerinin sessizce işlediği diasporada, kimliğin sadece kültürel ve folklorik değerler üzerinden tanımlanması durumu iflas etmiş durumda. Bu durum kültürel ve folklorik özgünlükleri kapsayan antikapitalist ve enternasyonalist bir perspektifle mücadeleyi temel alan yeni bir kimlik inşası ile aşılabilir.
Kuşkusuz devlet 100 yıllık “yatırımının” heba olmaması için bu gelişmelerin önünü almak isteyecek, elinden geleni yapacak. Fakat su akacak ve yatağını bulacak. Provokasyonlara karşı uyanık olmak, mücadeleyi, dayanışmayı ve direnişi güçlendirmek bugün hepimizin tarihi sorumluluğu. Paramazlar’dan Hrant’a uzun bir yoldan geliyoruz ve bu daha başlangıç!