Ragıp ZARAKOLU
Gündem Online
Ermeni Soykırımı’nın tanınmasına ilişkin karar tasarısı, Amerikan Temsilciler Meclisi’nde komisyondan geçti. Geçmişte de benzeri bir karar komisyondan geçmiş, ancak Temsilciler Meclisi’ne sunulması, TC hükümetinin ABD hükümeti nezdinde yürüttüğü çabalar sonucu oylanmamıştı. Bu taslak da büyük ihtimalle geçmeyecek. Ama ne pahasına? Hangi ödünler karşılığında? Hangi taleplere teslim olunacak? Bu durum ne kadar onur verici? ‘Soykırım’ yerine yaşananların ‘imha’, ‘kıyım’, ‘etnik arındırma’ olarak tanımlanması, sayının 1,5 milyon değil de 1 milyon veya daha az olması, sanki insanlığa karşı işlenen suçun ağırlığını azaltacak mı?
‘Anadolu’nun Ermeni evlatları nerede?’ sorusuna bir yanıt olacak mı bu? Türkiye’nin de imzaladığı BM Soykırım Konvansiyonu, hatta yeni Türk Ceza Yasası’nda yer verdiği ‘soykırım suçu’ tanımlaması, 1915 yılında yaşananlara cuk oturuyorsa, bu inkar, özürden kaçınma, darbeci, maceracı, pan-Türkist İttihatçı hükümetin işlediği suça herkesi ortak etme çabasından başka bir anlam taşıyor mu?
Peki, Ermeni Soykırımı’na ilişkin en doğrudan ve kapsamlı belgelendirmeye sahip olmasına karşın, ABD yönetimlerinin, ‘ortak çıkarlar adına’ bu tanımlamadan kaçınması, ne kadar ahlaki bir tutum? TC hükümetleri, cumhuriyet öncesi bu ‘insanlık suçunun’ inkar edilmesinden, bunun kendisine karşı bir şantaj aracı olarak kullanılmasından rahatsız değil mi? ‘Bir daha asla’ diyememek, inkar, aynı zamanda gelecek açısından da başkaları açısından bir tehdit anlamına gelmiyor mu?
Erdoğan hükümetinin, Kürt açılımı’ gibi ‘Ermeni açılımı’ da iflas etti. Bir açılım olmak bir yana, sorunların daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oldu. Türkiye’nin ayıplarını örtbas etme çabası, Türkiye halklarının lehine mi, yoksa aleyhine mi?
Rahmetli Hrant Dink, ‘Kürt kardeşlerim halkımın başına gelenlerden ders çıkarmalı’ derken, büyük devletler arenasında, Ermeni halkının trajedisinin yaşanmasına nasıl izin verildiğine, bu halkın kurbanlaştırılmasında herkesin payı olduğuna, Ermeni halkının emperyal çıkarlar uğruna nasıl devre dışı bırakıldığına işaret ediyordu. Şimdi benzeri bir oyun, uluslararası arenada Kürt sorunu özelinde sahneye konuyor.
Temsilciler Meclisi’ne sunulacak karar taslağı, son 30 yılda TC inkarcılığı karşısında iyice zenginleşen akademik araştırmaların da katkısı ile, tarihsel olarak oldukça iyi belgelendirilmiş. Geçmişte bu alanda alınan kararlara ve BM belgelerine de işaret edilmiş. Bu bakımdan, yazımızda taslağın geniş bir kısmına yer vermek istiyoruz.
1. Bölümde, ‘Temsilciler Meclisi’nin bulgulara ulaştığı’ belirtilmekte: ‘(1) Ermeni Soykırımı, Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlandığı ve 1915’ten 1923’e kadar uygulandığı’ saptanmakta ve (2) ‘Başkan’ın; Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politikasının, Ermeni Soykırımı ve diğer konularda ülkemizin belgelerinde ifade edilmiş insan hakları, etnik temizlik ve soykırım meseleleriyle ilgili uygun yaklaşım ve hassasiyeti yansıtmasını sağlamaya davet edilmesi’ karara bağlanmaktadır. Taslak bu saptamasını 2. bölümdeki şu bulgulara dayandırmaktadır:
Taslağın dayandığı bulgular
1) Ermeni Soykırımı, Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlanmış ve 1915’ten 1923’e kadar uygulanmıştır. Yaklaşık 2 milyon Ermeni’den 1.5 milyon erkek, kadın ve çocuk öldürülmüş, hayatta kalan 500 bin kişi evlerinden sürülmüş ve bu durum, Ermenilerin tarihi vatanlarındaki 2 bin 500 yıllık varlıklarının ortadan kalkmasıyla sonuçlanmıştır.
2) 24 Mayıs 1915 tarihinde, İttifak Güçleri, İngiltere, Fransa ve Rusya ilk defa bir başka devleti ‘insanlık suçu işlemekle’ itham eden ortak bir açıklama yayımlamıştır.
3) Bu ortak açıklamada, ‘İttifak Güçleri, bu suçlar dolayısıyla Osmanlı hükümetinin bütün üyelerini ve bu katliamları gerçekleştiren memurlarını şahsen sorumlu tutacağını kamuoyu önünde bildirmektedir’ denilmiştir.
4) Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Osmanlı hükümeti, Ermeni soykırımının ‘düzenlenmesine ve yürütülmesine’ karışan ve ‘Ermenilerin katliamında ve yok edilmesinde’ rol oynayan üst düzey liderleri suçlamıştır.
5) İttihat Rejimi’nin yetkilileri, bir dizi savaş mahkemesinde yargılanmış ve Ermeni halkına karşı katliam düzenlemek ve yürütmek suçlamalarından hüküm giymiştir.
6) Ermeni Soykırımı’nın baş düzenleyicileri Harbiye Nazırı Enver, İçişleri Nazırı Talat ve Bahriye Nazırı Cemal, suçlarından dolayı idam cezasına mahkum edilmiş ancak bu kararlar infaz edilmemiştir.
7) Ermeni Soykırımı ve ülke içindeki bu hukuki noksanlıklar, Avusturya, Fransa, Almanya, Büyük Britanya, Rusya, Birleşik Devletler, Vatikan ve daha birçok ülkenin ulusal arşivlerinde kuşkuya yer bırakmayacak kanıtlarla belgelenmiş ve bu geniş kanıt birikimindeki olguların, olayların ve sonuçların birbirinin aynısı olduğu görülmüştür.
8 ) ABD Ulusal Arşivi ve Kayıtlar Dairesi, özellikle Dışişleri Bakanlığı’nın 59’ncu Kayıt Grubu’ndaki kamuya ve ilgili kurumların kullanımına açık olan 867.00 ve 867.40 sayılı dosyalarında Ermeni Soykırımı üzerinde kapsamlı ve detaylı belgeler bulundurmaktadır.
9) 1913’ten 1916’ya kadar ABD’nin Osmanlı İmparatorluğu büyükelçiliği görevini yürütmüş olan Sayın Henry Morgenthau, aralarında Osmanlı İmparatorluğu’nun müttefiklerinin de olduğu birçok ülkenin yetkilisiyle birlikte Ermeni Soykırımı’na karşı protestolar organize etmiş ve bunlara öncülük yapmıştır.
10) Büyükelçi Morgenthau, ABD Dışişleri Bakanlığı’na Osmanlı İmparatorluğu hükümetinin politikasını ‘bir ırkı yok etme kampanyası’ olarak tanımlamış ve kendisine 16 Temmuz 1915 tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Robert Lansing tarafından, ‘Ermeni Soykırımı’nın durdurulmasına yönelik çabalarınız Bakanlığımızca onaylanmıştır’ talimatı verilmiştir.
11) Senato’nun 12 Şubat 1916 tarihinde aldığı kararda, ‘ABD Başkanı’ndan bu ülkenin vatandaşlarının şu anda açlık, hastalık ve tarifi mümkün olmayan acılar içinde bulunan Ermenilerin durumlarının iyileştirilmesi için toplanan bağışlara katkıda bulunabilecekleri bir günün belirlemesi saygıyla talep edilmektedir’ denilmiştir.
12) Başkan Woodrow Wilson bu fikri benimseyerek, Amerikan halkının evlatlığı olan 132 bin yetimin de aralarında bulunduğu Ermeni Soykırımı’ndan kurtulanlara 1915-1930 yılları arasında 116 milyon dolar yardım yapan ve bir kongre kararıyla kurulmuş olan Yakın Doğu Yardım Komitesi’nin oluşumunu desteklemiştir.
13) Senato’nun 11 Mayıs 1920 tarihli 359 numaralı kararı, ‘Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin alt komitesindeki oturumlarda verilen ifadeler, Ermeni halkının karşılaştığı bildirilen katliam ve diğer vahşetlerin gerçek olduğunu ortaya koymuştur.
14) Bu karar, General James Harbord önderliğindeki Amerika’nın Ermenistan Askeri Misyonu’nun 13 Nisan 1920’de Senato’ya sunduğu ve ‘kesme, şiddet, işkence ve ölüm olaylarının 100 güzel Ermeni vadisi üzerindeki etkisi sürüyor’ ifadelerine yer verilen raporun ardından alınmıştır.
15) ABD Yahudi Soykırımı’nı Anma Müzesi’nde sergilendiği gibi, 1939 yılında hiçbir kışkırtma olmadan ordularına Polonya’ya saldırı emri veren Adolf Hitler, buna karşı çıkanlara, ‘Tüm yaşananlara rağmen bugün kim Ermenilerin yok edilmesinden bahsediyor ki?’ demiş ve Yahudi Soykırımı için gerekli ortamı oluşturmuştur.
16) 1944 yılında ‘soykırım’ terimini ortaya atan ve Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin ilk savunucularından olan Raphael Lemkin, Ermenistan’da yaşanan olayları, 20’nci yüzyılda gerçekleşen soykırımlar için kesin bir örnek olarak göstermiştir.
17) Gerek Lemkin’in çağrısıyla 11 Aralık 1946’da kabul edilen ilk Birleşmiş Milletler soykırım kararı olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 96(1) numaralı kararı, gerekse de Birleşmiş Milletler Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Ermeni Soykırımı’nı Birleşmiş Milletler’in mevcut standartlarını düzenleyerek önlemek ve cezalandırmak istediği suç türü olarak tanımıştır.
18) Birleşmiş Milletler Savaş Suçları Komisyonu 1948’de Ermeni Soykırımı’nı ‘tam olarak… yeni kullanılmaya başlanan ‘insanlığa karşı işlenmiş suç’ teriminin kapsamına alınması istenen eylemlerden birisi’ olarak tanımlamış ve Nürnberg Mahkemeleri için emsal teşkil edebileceğini belirtmiştir.
19) Bu olgu, Nürnberg ve Tokyo Antlaşmaları’nın 6c ve 5c maddelerine emsal olmaktadır ve bu antlaşmalarda ortaya konulan şartlar dahilinde ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ kategorisine bir örnek teşkil etmektedir’ demiştir.
20) Temsilciler Meclisi’nin 8 Nisan 1975 tarihinde kabul edilen 148 sayılı ortak kararı şöyledir: ’24 Nisan 1975, İnsanın Acımasızlığını İnsana Hatırlatma Günü olarak kabul edilmiş ve ABD Başkanı’na Amerikan halkını, bu günü başta Ermeni soyundan gelenler olmak üzere bütün soykırım kurbanlarını anma günü olduğunu hatırlamaya çağıran bir açıklama yapması yetkisi verilmiş ve talep edilmiştir.’
21) Başkan Ronald Reagan, 22 Nisan 1981’de, gerçekleştirdiği 4838 sayılı açıklamasında, ve (22) Temsilciler Meclisi’nin 10 Eylül 1984’te aldığı 247 sayılı karar da Ermeni soykırımı olgusuna işaret edilmekte;
23) Birleşmiş Milletler Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu’nun 1985 yılında yaptığı kapsamlı çalışma ve müzakerelerin ardından ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sorunu Çalışması’ başlıklı raporu 1’e karşı 14 oyla kabul etmiştir. Bu raporda, ‘Nazilerin yaptığı sapkınlık, ne yazık ki 20’nci yüzyılın tek soykırım davası olmamıştır. Örnekler arasında… 1915-1916 yıllarında Osmanlıların Ermenilere yaptığı kıyım da gösterilebilir’ denilmektedir.
24) Bu raporda ayrıca, ‘Ermeni nüfusunun yarısından fazlasına tekabül etmesi muhtemel en az 1 milyon Ermeni’nin öldürüldüğü ya da ölüme yürütüldüğü yönünde bağımsız otoritelerin ve görgü tanıklarının güvenilir tahminleri bulunmaktadır. Bu (durum), Amerikan, Alman ve İngiliz arşivlerinde yer alan belgelerle ve aralarında Osmanlı’nın müttefiki Almanların da bulunduğu ülkelere ait o dönemde görev yapan diplomatların raporlarıyla da desteklenmektedir’ ifadesi yer almaktadır.
25) Bağımsız bir federal kurum olan ABD Yahudi Soykırımı’nı Anma Konseyi, 30 Nisan 1981’de oybirliğiyle, ABD Yahudi Soykırımı’nı Anma Müzesi’nde Ermeni Soykırımı’na yer vermeyi kararlaştırmıştır ve o günden beridir de bu kararını uygulamaktadır.
26) Washington DC Temyiz Mahkemesi, ABD’nin ilgili politika belgelerini inceledikten sonra 1993 yılında Ermeni Soykırımı’yla ilgili ABD kayıtlarının muğlak olduğu konusundaki değerlendirmenin ‘ABD’nin uzun süredir var olan politikasıyla çelişkili olduğu ve nihayetinde de geri çekildiği’ne karar vermiştir.27) 5 Haziran 1996’da Temsilciler Meclisi, 1997 tarihli, 3540 sayılı Dış Operasyonlar, İhracat Finansmanı ve İlgili Program Ödenekleri Kanunu’nda yapılan değişiklikle, Türk hükümetinin Ermeni soykırımını tanıyana ve kurbanlarının anısını yüceltene kadar Türkiye’ye yapılan yardımların 3 milyon dolar (Türkiye’nin ABD’de lobicilik faaliyetleri için harcadığı tahmini miktar) azaltılmasına karar vermiştir.
28) Başkan William Jefferson Clinton 24 Nisan 1998’de, ‘Bu yıl da tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi Amerikan Ermenilerinin 1915 ile 1923 yılları arasındaki tehcir ve kıyımlar neticesinde yaşanmış olan yüzyılın en acı verici dönemlerinden birini anmalarına eşlik ediyoruz’ demişti.
29) Başkan George W. Bush, 24 Nisan 2004’te şu açıklamayı yapmıştır: ‘Bugün, 20’nci yüzyılın en korkunç trajedilerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde 1.5 milyon Ermeni’nin zorla tehcir edilerek ve öldürülerek yok edilmesini anıyoruz.’
30) Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınmış ve kabul edilmiş olmasına karşın hem yerel hem de uluslararası yetkililerin, Ermeni Soykırımı sorumlularını cezalandıramamış olması, benzer soykırımların yaşanmasının ve ileride de yaşanabilecek olmasının bir sebebidir. Bu karar, ileride meydana gelebilecek soykırımların engellenmesine yardımcı olacaktır.’
3. Bölümde ise, ‘ABD Temsilciler Meclisi; (1) Başkan’a; Ermeni Soykırımı’yla ilgili ABD’deki kayıtlarda belgelenen insan hakları, etnik temizlik ve soykırımla bağlantılı meselelerle ilgili uygun yaklaşım ve hassasiyet ile adil bir karara varılmamış olmasının yarattığı sonuçları yansıtan bir ABD dış politikası oluşturması çağrısı yapmakta’ ve; (2) Başkan’a; her yıl 24 Nisan ya da buna yakın bir tarihte verilen Başkan’ın Ermeni Soykırımı’nı anma mesajında 1.5 milyon Ermeni’nin sistemli ve kasten yok edilmesini ‘soykırım’ olarak tanıması ve ABD’nin Ermeni Soykırımı’na karşı yaptığı müdahalenin onurlu tarihini hatırlatması çağrısı yapmaktadır’… Hangisi daha onurlu ve rasyonel? Aynı coğrafyayı bölüştüğümüz halklarla barışmak mı? Yoksa, emperyal çıkarlar doğrultusunda yeni maceralara sürüklenmek, yeni kurbanlar yaratmak mı?