Şık’tan Tarihi Savunma: İktidar, Darbecileri Kıskandıran Bir Cunta Rejimini Hayata Geçirdi

[ A+ ] /[ A- ]

Diken

Gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve eski emniyet müdürü Hanefi Avcı dahil 13 sanıklı Oda TV davasının karar duruşması sona erdi. Mahkeme heyeti, duruşmayı 12 Nisan’a erteledi.

Duruşma, davayı takip etmek için gelen gazeteci ve izleyiciler salona alınmadan ‘kaşla göz arasında’ başlatıldı.

Gazetecilerin, ‘Rezalet’ sloganları arasında başlayan duruşmada savunmasını veren Şık, “İktidar, engellenen darbecileri kıskandıran bir cunta rejimini hayata geçirdi” diye konuştu.

“‘FETÖ’ dediği Cemaat’in ipliğini pazara çıkaran Ahmet Şık nerede?”

Gazeteciler Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.

Açıklamayı okuyan Özgür Mumcu, o dönem Cemaat’in devlet yapılanmasını yazdığı için hapse atılan Şık’ın bügün ‘FETÖ’ propagandası yapmaktan yeniden tutuklandığını hatırlatarak şöyle dedi: “İktidar bunu 15 Temmuz darbesini gerçekleştiren ‘FETÖ’yle mücadele için yaptığını söylüyor. Peki ‘FETÖ’ dediği Cemaat’in ipliğini pazara çıkaran Ahmet Şık nerede?”

Şık, sosyal medyada yazdıkları ve haberlerinden ötürü ‘FETÖ’ ve PKK propagandası yaptığı iddiasıyla 46 gün önce tutuklanmıştı.

Gazeteciler Salona Alınmadı

Basın açıklamasının ardından duruşmanın görüleceği salona yönelen grup, salonun kapılarını açamadı. Bir süre sonra duruşmanın bekleyenlere haber verilmeden başlatıldığı fark edildi. Gazeteciler bu durumu, “Ahmet çıkacak, yine yazacak” diye slogan atarak protesto etti.

Adliyede bulunan onlarca gazetecinin, ‘yeterli büyüklükte duruşma salonu bulunamadığı’ gerekçesiyle salona alınmadığı belirtildi. Gazeteciler, karara tepki gösterdi.

Mahkeme salonunun önünde içeri alınmayan gazeteciler, “Rezalet” diye slogan atarak “Adalet istiyoruz, yeter, delirttiniz artık!” diye bağırdı.

‘George Orwell Mezarında Ters Dönmüşse Haklıdır’

Şık, “Medyanın büyük kısmının ele geçirildiği, kalanların neredeyse tamamının kontrol altına alındığı, ‘Hayır’ diyenlerin ‘terörist’ diye yaftalandığı, hile yapılacağından kimsenin kuşku duymadığı, eşit olmayan koşullarda yapılacak bir referandumu ‘millet iradesi’ demagojisiyle önümüze getiriyorlar” dedi.

Şık şöyle devam etti: “Cemaat kumpasıyla sanığı haline getirildiğim ve hakkımda diğer arkadaşlarla birlikte beraat istenen bir mütalaa verilen bu davaya ‘FETÖ propagandası yaptığım’ iddiasıyla bir başka soruşturmanın tutuklusu olarak getirildim. Sonlanması beklenen bu davada olduğu gibi yine gazetecilik faaliyetlerim soruşturma konusu ediliyor. Yani ‘mankurtlar’ denilen Cemaat’in savcı ve hakimlerininkinden farklı bir yargı teşkilatı yok. O zaman birtakım suçlar gizli kalsın diye tutuklama terörüne maruz kalmıştım. Şimdi de öyle. Yazılmasın, konuşulmasın, duyulmasın, bilinmesin istenen gerçeklerin ne yapılırsa yapılsın ortaya çıkacağından kimsenin kuşkusu olmasın.”

Mütalaada beraati istense de bunun siyasi bir karar olduğunu belirten Şık, “Mütalaa göstermiyor, anlatmıyor, açıklamıyor. Sadece susuyor. Beraat istiyor ama gizliyor. Gülen Cemaati’nin adını anmayan, suç ortağı AKP’yi anlatmayan, Fethullah Gülen ve Recep Tayyip Erdoğan’ın rollerini gizleyen bir mütalaa. Bu haliyle tıpkı iddianamenin kendisi gibi gerçeklere karşı işlenmiş bir suç oluyor. Böyle mütalaa olmaz.”

Şık, kumpas davalarının tetikçiliğini üstlenenlerin AKP tarafından desteklendiğini belirterek, “Eski suç ortağının, geride bir dolu kuşkulu ve karanlık soru bırakan bu kanlı kalkışmasını ‘Allah’ın lütfu’ fırsatçılığına çeviren iktidar, engellenen darbecileri kıskandıran bir cunta rejimini hayata geçirdi” diye konuştu.

Duruşmayı salondan takip eden Cumhuriyet muhabiri Canan Coşkun’un aktardığına göre Şık, salondan götürülürken “Bu ablukayı dağıtacağız, hep birlikte” dedi.

Neyle Suçlanıyorlar?

Ahmet Şık ve Nedim Şener, 6 Mart 2011’de tutuklanmıştı.
Ahmet Şık ve Nedim Şener, 6 Mart 2011’de tutuklanmıştı.
Yazar Soner Yalçın’ın yöneticiliğini yaptığı Oda TV’ye, ‘ihbar’ üzerine yürütülen soruşturma kapsamında 14 Şubat 2011’de baskın yapılmış ve gazeteciler gözaltına alınmıştı.
Dava dosyasında, daha sonra bilirkişi raporuyla virüs yoluyla dışarıdan yüklendiği ortaya çıkan ‘Ulusal Medya 2010’ belgesinin, Ergenekon davasındaki aynı adlı belgeyle benzer olduğu öne sürülmüştü.

Buradan hareketle de sanıklar, Ergenekon davası aleyhine yayın yapmakla suçlanmıştı. Yalçın Küçük’ün ‘örgüt lideri’ olarak talimat verdiği, Soner Yalçın’ın da Küçük’ten aldığı talimatlarla diğer sanıkları örgütlediği öne sürülmüştü.

Hakkında soruşturma açılan isimler 2011 yılında tutuklanmış ve bir yılı aşkın sürelerle cezaevinde tutulduktan sonra tahliye edilmişti.

Temmuz 2014’te ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ‘Oda TV davası’nda yargılanan ve 375’er gün tutuklu kalan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’ın ‘özgürlük ve güvenlik hakkı’yla 10’uncu maddesindeki ‘ifade özgürlüğü’nün ihlal edildiğine hükmetmişti.

Davada 13 isme yöneltilen suçlamalar şöyle: ‘Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme’, ‘silahlı terör örgütüne üye olma’, ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’, ‘devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme’, ‘açıklanması yasaklanan gizli belgeleri temin etme’, ‘özel hayatın gizliliğini ihlal etme’, ‘hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme’ ve ‘adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs.’

14 Aralık 2016’da savcı, tüm sanıkların ‘somut delil yetersizliği’nden beraatini istemişti. Şık’ın, ‘tüm hususların açık bir şekilde ortaya konması için’ süre istediğini belirtmesinin ardından duruşma 15 Şubat 2017’ye ertelenmişti.