Sendika
AKP’nin “12 Eylül Darbesi ile hesaplaşma” söylemi ile örgütlediği 12 Eylül 2010 Referandumu’nun simgelerinden olan Maraşlı öğretmen Ali Ekber Yürek’in işkencede katledilmesi ile ilgili soruşturma başladığı hızla bitti. Radikal’in haberine göre, Maraş’ta Yürek ile birlikte Mehmet Ceren ve Fehim Özarslan’ın katledildiği, 91 kişinin ise yaralandığı işkence ile ilgili dosya “zamanaşımı” gerekçesiyle kapatıldı.
Dönemin Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Yusuf Haznedaroğlu’nun talimatıyla çok kişinin gözaltına alındığını ve Eğitim Enstitüsü binasında işkence uygulandığını söyleyen Maraş Savcılığı, eski Türk Ceza Kanunu’na göre zamanaşımı sınırının 22,5 yıl olduğunu söyledi, Haznedaroğlu ile polis ve askerlerin olduğu 12 işkencecinin yargılanamayacağını ileri sürdü.
Mezar açıldı, inceleme yapıldı
12 Eylül Referandumu’ndan sonra öğretmen Ali Ekber Yürek’in ağabeyi Mehmet Yürek, savcılığa başvurarak kardeşinin 1981’de Eğitim Enstitüsü binasında işkencede öldürüldüğünü belirtti ve dönemin Maraş Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı Yusuf Haznedaroğlu ile diğer görevlilerden şikayetçi oldu.
Ağabeyin talebi referandum sürecinin simgelerinden biri oldu. Soruşturma kapsamında Ali Ekber Yürek’in Ovacık’a bağlı Güney Konak Köyü’ndeki mezarı açıldı ve cesedi Adli Tıp’ta incelendi.
Dosya elden ele dolaştı, ilerleme olmadı
Soruşturma bir diğer yandan da Maraş Başsavcılığı’ndan Kenan Evren ve darbeci komutanların yargılandığı Ankara’daki davaya gönderildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da işkencenin Afşin’de gerçekleştiğini tespit etti ve dosyayı ilçeye gönderdi.
Afşin Başsavcılığı, Yürek’e klasik otopsi yapılmadığını, “intihar” kaydı düşüldüğünü ve dosyanın kapatıldığını belirledi. Otopsiye katılan Nevzat Özcan, ifadesinde Yürek’in vücudunun birçok yerinde darp ve cebir izi olduğunu anlattı.
Soruşturmanın ilerlediği sırada aralarında faşist katil Ökkeş Şendiller’in de bulunduğu 92 kişi savcılığa giderek aynı tarihlerde kendilerinin de işkence gördüğünü söyledi. Soruşturmanın genişlemesi üzerine dosya yeniden Maraş’a gönderildi.
Zamanaşımı için gereken her şey yapıldı
Maraş Savcısı Müge Zelda Hüner 4 yıllık soruşturma sonucunda 17 Kasım tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti. Haznedaroğlu’nun talimatıyla gerçekleşen işkencelerin “anayasal düzeni alaşağı etmek” ve “cürüm söyletmek için işkence” gerekçeleriyle ayrı ayrı suç olduğunu belirten Hüner, söz konusu suçlarda zamanaşımının 22,5 yıl olduğunu hatırlattı. Hüner, 2005’teki “insanlığa karşı suçlarda zamanaşımının sınırı olmadığı” yönündeki düzenlemenin de geçmişe dönük uygulanamayacağını belirtti.
‘Referandumla gelen umutlarımız söndü’
Ali Ekber Yürek’in ağabeyi Mehmet Yürek ise karara itiraz edeceklerini, sonuç alamamaları halinde dosyayı AİHM’e taşıyacaklarını söyledi. Yürek, “Türkiye’de iktidarın yargısı var, hukukun yargısı yok. Bu, Türkiye’nin ilk darbe soruşturmasıydı. Kardeşimi öldürenleri dava edemiyorum. Dört yıl önce referandumla gelen umutlarımız söndü” dedi.
Mehmet Ceren’in yeğeni Muzaffer Ceren de bu kadar delil ve itirafçı olmasına karşın dosyanın kapatılmasının haksızlık olduğunu, AKP’nin halka söylediklerinin gerçek olmadığını dile getirdi. Dirayetli ve güçlü savcılara ihtiyaç olduğunu ifade eden Ceren, “Zamanaşımı biraz bahane. Sonu nereye varırsa varsın, gerçekler ortaya çıkacak. Dedemin ömrü yetmedi, babamınki de belki yetmez ama biz AİHM’de de olsa bunun peşini bırakmayacağız” dedi.