Fırat TURGUT
Evrensel Genç Hayat
“Bir radyo kurma planı vardı Hrant’ın. Hem Ermenice hem de Türkçe yayın yapan bir radyo… Tabii çok paraya ihtiyaç vardı. Biz de İnternet radyosu kurmak istiyorduk. Hrant hayattayken bunu gerçekleştiremedik ama daha sonra yedi dilde yayın yapan norradyo.com’u kurduk.” Böyle bahsediyorlar Alexis ve Murat, kaldırımın üzerinde yatan, ayakkabısı delik çocuktan. Bize biraz Nor Zartonk’tan bahseder misiniz? Murat Gözoğlu Nor Zartonk* 2003 yılında bir mail grubu olarak kurulmuştur Ermeni gençler arasında. Entelektüel tartışmalar yürütmek için kurulmuştur. Hrant Dink’in katledilişinden sonra, o kötü tecrübeden sonra ete kemiğe bürünmüş bir örgüttür. Ermeni toplumundan yola çıkarak, Türkiye’deki halkların uyanışını destekleyen, bu doğrultuda paneller, etkinlikler düzenleyen bir örgüttür. Ermeni olarak Hrant Dink’in öldürülüşünü nasıl yorumluyorsunuz? Alexis Kalk Öncelikle 19 Ocak’ta yaşananlar, bizim için çok travmatik bir durum. Bizler için Hrant’ın ve Agos’un üstlendiği misyon, Türkiye Ermeni toplumunun, Türkiye’deki diğer halklarla iletişim kurmaya başladığı, kendi çeperini-kabuğunu kırmaya başladığı, diğer ezilmiş grupların dertlerini de kendi derdi gibi görmeye başladığı bir işlevi vardı. Bu anlamda devlet için Hrant’ı ve Agos’u tehlikeli kılan üstlendiği misyondu. Hrant’ı Sivas eyleminde de görebiliyorduk, başka eylemlerde de. Aynı zamanda bunları gazetesinin sayfalarına taşıyarak, Türkiye Ermeni toplumu içerisinde yeni bir pencere açmıştı Hrant. Ve, sürekli bizlere büyüklerimiz tarafından tembihlenen, “dışarıda çok konuşmayın, çok fazla siyasi işlere bulaşmayın, sonra kötü olur” şeyleri Hrant kırmaya başlamıştı. Hrant her yerde konuşuyordu. Özellikle bizim büyüklerimiz için konuşulması çok zor olan 1915 olayları, 6-7 Eylül olayları gibi azınlıklara yönelik pek çok olayı büyük bir cesaretle tartışırdı. Tabii ki bu onu tehlikeli kılıyordu aynı zamanda. Bizler için de yeni ufuklar açıyordu. Daha öncesinden büyüklerimizin söylediklerine kulak asmıyorduk. Üstümüzdeki o kabuğu kırmaya başlamıştık. Kendimizi daha çok ifade etmeye çalışıyorduk. Bu kabuğun kırılması sırasında onun vurulması, bütün o eski korkuları tekrar gündeme taşıdı. Tabii başka bir taraftan da 1915’in konuşulmaması, soykırımın kültürel manada devam ettirilmesinin kanıtıydı Hrant’ın vurulması. Ve böylece 1915’e bir gönderme yapılmış oldu zihinlerde. Türkiye’de Ermeniler ne zaman devlete ya da diğer halklara güvenmeye, çalıştıklarında bu tarz kötü sonuçlarla karşılaşmışlardır. Bunu 1915 öncesi İttihatçılarla Taşnakların birlikteliğinden başlatabilirsiniz. Sonra cumhuriyetin kurulmasıyla tekrar bir güven oluyor. Her yeni sayfa açıldığında varlık vergisi, ‘Türkçe konuş’ kampanyası, Sivas ve bunun gibi katliamlar da Ermenilerin içindeki o korkuyu arttıran durumlardı. Hrant bu güveni tekrar tesis etmeye başlamıştı ve onun vurulması Türkiye Ermenileri adına bir içe kapanma anlamına gelebilirdi ama o anlama gelmedi. Bunun en büyük sebebi cenaze günüydü. Cenaze günündeki o dayanışma, yüz binlerce kişinin cenazeye katılmasıydı. Ve belki de ilk defa böyle bir katliam karşısında, böyle bir karşılık verilmişti. Ve bu bizde cesaretlendiren, yanımızdakine olan güvenimizi arttıran ve yalnız olmadığımız hissini uyandıran bir durumdu. Son dönemde tutukluluk sürelerinden bahsediliyor. 1-2 ay öncesine kadar Ogün Samast’ın en geç 9 yıl sonra serbest kalacağı yazılıyordu. Buna nasıl bakıyorsunuz? Murat Gözoğlu Aslında buradaki tek önemli nokta Ogün Samast’ın beş yıl ya da elli yıl yatması değil. Yani 30 yatsa bile çıktıktan sonra krallar gibi yaşatılacak. Bugün Abdi İpekçi’nin katilinde de biz bunu gördük. Aynısı olacaktır zaten. Tabii Hrant Dink’i öldüren karanlığa vurgu yapmak gerekir burada. Devletin karanlık ellerine vurgu yapmak gerekir. Bu örgütlü cinayetin arka tarafına bakmak lâzım. Buradaki esas mesele maşalar değil. Esas mesele Hrant Dink’i valiliğe çağırıp orada tehdit eden zihniyettir. Ya da Hrant Dink’i ‘Türklüğü aşağılamak’ suçundan yargılayıp, onu mahkûm eden zihniyettir. Başbakanın, “bu dava namusumuzdur” demesi ve sözünde durmaması da önemlidir. Ve Celalettin Cerrah gibi bu cinayetin işleneceğini daha öncesinden bilen insanların terfi ettirilmesidir burada önemli olan. Yani suçluların ödüllendirilmesi ve bunun arkasındaki isimlerdir. Bu tabii tarih boyunca böyle olmuştur. Bugüne kadar yaşanan katliamlar olsun, siyasi cinayetler olsun hepsinde devletin kirli elleri vardır. Bizim meselemiz devletin bu cinayetleri işlemesi ve bunun sonucunda gerçek faillerinin yargılanamamasıdır. Mesela Kemal Türkler 30 sene önce öldürüldü ama şu an dava zaman aşımından düştü. Failler ise serbest. Kızı çıkıp “Benim gözümün önünde bu kişi vurdu babamı” diyor ama dikkate alınmıyor. Bunların üzerine gitmek lazım. Sistemin işleyişi önemlidir burada. Son zamanlarda taş atan çocuklar için bir yasa çıkarıldı ama bu yasadan cinayet işleyen bir kişi de yararlanıyor. Bu da Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk sistemini, adalet sistemini ortaya koyuyor. Türkiye’de yaşayan Ermenilerin ruh halleri nasıl? Alexis Kalk Aslında tine bir bölünmüşlük içeriyor. Bu konuda yapılmış bir araştırma vardı. Onların yaptığı araştırmada da bu bölünmüşlük gözüküyordu. Bir tarafta Ermeni burjuvazisi diyebileceğimiz, belli bir gelir seviyesinin üstünde, ‘Türkiye’de mevcut düzen içerisinde kendi düzenini kurmuş’ yaşayan bir ermeni cemaati var. Her türlü baskı karşısında kapanmayı, kendi pozisyonları korumayı, muhafazakâr refleksler vermeyi artık gelenek haline getirmişler. Onlar Hrant’ın vurulmasından dolayı elbette korku ve üzüntü duymuşlardır. Fakat Hrant’ın cenaze töreni, onların alışık olmadığı o dayanışma kültürü onları korkutmuştur. Diğer taraftan da ermeni emekçiler, memurlar, orta ve düşük gelir seviyesine sahip Ermeniler açısından cinayet aynı hüznü yaratsa da onlar için o cenaze töreninin önemi çok büyüktür. Bununla birlikte var olan sınıfsal ayrışmanın gün yüzüne çıktığını söyleyebilirim. Mesela emekçi kesimler o dayanışmadan ne kadar çok etkilendiklerini belirtirlerken, diğer kesim ise ‘bizim başımız yanacak’ gibi bir psikoloji içerisindeler. Ama dediğim gibi Ermeniler gerek üslubu olsun, gerek geldiği sol geçmişinden olsun Hrant’ı her zaman kendilerine yakın hissetmişlerdir. Peki Hrant’ın ölüm yıl dönümünde ne yapmayı planlıyorsunuz? Murat Gözoğlu 19 Ocak’ta ilk olarak saat 14:30 da Agos’un önündeki anmaya katılacağız. Oranın manevi bir önemi var. Onun dışında sol siyasetleri de katarak, onlarla birlikte süreci örgütleyerek aynı akşam saat 19:00’da Taksim Meydanı’ndan Galatasaray Lisesi önüne bir yürüyüş yapıp, basın açıklamasıyla sonlandıracağız. Alexis Kalk Ama yürüyüşün dışında yapılacak çeşitli paneller, söyleşiler ve etkinliklere de elimizden geldiğince destek vermeye çalışıyoruz. Her ne kadar anma olsa da biz bu dönemi bir yas dönemi değil, mücadele ruhunun ön plana çıkarıldığı bir dönem olarak düşünüyoruz. Nazım’ın dediği gibi “Şimdi yas tutma zamanı değil, mücadele zamanı.” (*) –Yeni Uyanış