24 Nisan 1915 tarihinde iki yüzü aşkın Ermeni aydın evlerinden alınarak zorla sürgün edildi ve bu aydınların tamamına yakını sürgün yolunda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurduğu ve Harbiye Nezaretine bağlı Teşkilat-ı Mahsusa tarafından planlı bir şekilde katledildi. 1915 öncesinde Osmanlı nüfusunun dörtte biri olan Ermeniler, binlerce yıldır yaşadıkları coğrafyadan söküldü, sürgün yollarında katledildi. Kurtulanların, çocuklarının ve torunlarının adalet arayışı 106 yıldır sürüyor.
106 yıl boyunca bu karanlık geçmişle yüzleşmek ve hesaplaşmak bir yana, inkar ve soykırım hala devam ediyor. 1915’te Ermenilere bu felaketi yaşatan zihniyet, 106 yıl sonra hala büyük bir cüretkarlıkla kendisini var etmeye devam ediyor.
Soykırım Ermenilerin yalnızca fiziksel varlığını değil, bir bütünlük içerisinde bize dair olan her şeyi hedef aldı ve hala alıyor. Kültürel varlığımız, kiliselerimiz, mezarlıklarımız, evlerimiz, yaşadığımız coğrafyadaki bütün izlerimiz bu şiddetin hedefi oldu ve halen oluyor. Ocak 2021’de Kütahya’daki yüzlerce yıllık Surp Toros Ermeni Kilisesi yerle bir edilirken, geçtiğimiz günlerde Malatya’daki son Ermeni evleri de yıkıldı. Ankara Ulus’taysa Ermeni mezarlığı üzerine TOKİ tarafından yapılan inşaat kararlılıkla devam ediyor. Milletvekilleri ve meslek örgütlerinin inşaat sahasına yani mezarlığa girişi polisler tarafından engelleniyor.
Geçtiğimiz yıl Ermenilere ait kiliselere saldırılar düzenlenirken Hrant Dink Vakfı ve çalışanları üç kez açıkça ölümle tehdit edildi. Eylül 2020’de Azerbaycan’ın saldırısı üzerine başlayan İkinci Karabağ savaşına, Erdoğan hükümetinin Suriye’den devşirdiği cihatçılar ve insansız hava araçlarıyla destek olurken her iki taraftan da binlerce insan yaşamını yitirdi. Erdoğan, Ermenistan’ı terörist devlet olarak tanımladı ve Ermenistan’a ve Ermenilere yönelik nefret söylemlerinde bulunmaktan geri durmadı. Aynı günlerde İstanbul’da Ermenilerin ağırlıkla yaşadığı ilçelerde faşist konvoyların taciziyle karşılaştık. Bugün Karabağ’da Azerbaycan tarafından işgal edilen bölgelerdeki Ermenilere ait kültürel izlerin tamamen silindiğine tanıklık ediyoruz.
Böylece Erdoğan’ın “Birinci Dünya Savaşının zor şartlarında hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerine” yönelik taziye açıklamalarının da bazı kesimlerce iddia edildiği üzere aslında geçmişle yüzleşme kaygısı taşımadığı; daha önce de ifade ettiğimiz üzere, bütün dünyada itibarını yitirmiş inkar siyasetine yeni bir form ve güç kazandırma çabası olduğu bir kez daha ayyuka çıkmış oldu. Nitekim hükümet tarafından 20.04.2021 tarihinde düzenlenen “1915 Olayları Uluslararası Konferansında” iletişim başkanı Fahrettin Altun artık kimseyi ikna etmeyen inkarcı resmi tezleri tekrar etmeye devam etti. Devlet bütün imkanlarını seferber etmiş, 1915’te Ermenilerin başına gelenden hala Ermenileri sorumlu tutmaya devam ediyor.
1915’te Osmanlı nüfusunun dörtte biri olan Ermeni halkı, Soykırım sonucunda bugün 50-60 bin kişilik bir rehine grubuna dönüşmüş halde. Türkiye’de yaşanan her krizden payına düşenden fazlasını alan Ermeniler, Türkiye’nin üçüncü ülkelere karşı kimi zaman varlıkları, kimi zamansa yokluklarıyla bir koz olarak kullanılıyor. Uzunca bir süredir soykırım kelimesinin kullanılması Ermenilere dahi yasaklanmaya çalışılıyor.
106. yılında soykırım inkarla devam ediyor. Şiddetin egemen olduğu, hemen her gün insanların dilleri, dinleri ve kimlikleri nedeniyle öldürüldüğü bu coğrafyada toplumsal barışın tesisinin, Ermeni Soykırımı ile yüzleşmenin ve hesaplaşmanın kolay olmadığını biliyoruz. Fakat her ne kadar geçmişi telafi edemeyecekse de Ermeni Soykırımı ile hesaplaşmanın, yaşamını yitirenlere, hala yasını tutamadığımız atalarımıza karşı bir adalet borcu olduğuna inanıyoruz. 1915 ve devam eden yıllarda Ermeniler ile birlikte soykırıma uğrayan Asuri, Keldani, Süryani ve Pontus Rum halkları için adalet talep ediyoruz. Soykırım faillerini lanetliyoruz. Soykırıma karşı direnenlerin de katledilen, kılıç zoruyla dillerini, dinlerini kaybedenlerin de topraklarından sürgün edilenlerin de anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Lice Kaymakamı Nesimi Bey ve Konya Valisi Mehmet Celal Bey şahsında soykırım suçuna ortak olmayı reddedenleri, bu uğurda yaşamlarını tehlikeye atanları ve katledilenleri saygı ve minnetle anıyoruz.
Hrant Dink için, Sevag Balıkçı için, Maritsa Küçük için, Şimuni Diril ve Hürmüz Diril için adalet talep ediyoruz.
Nor Zartonk / Նոր Զարթօնք