Tamar Nalcı
Agos Gazetesi
Nor Zartonk, SAM ve Agos gönüllü muhabirlerinin yardımlarıyla, 22 Temmuz’da yapılan seçimlerden önce tamamlanan ‘Türkiye’de Ermeni Olmak’ başlıklı anketin sonuçları, Doç. Dr. Ferhat Kentel ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü araştırma görevlisi Ohannes Kılıçdağı tarafından Getronagan Derneği’nde düzenlenen bir panelde tartışıldı.
Kılıçdağı, anketin formatı ve tekniğine dair birtakım eksikliklerden bahsettikten sonra, ankette dikkatini çeken sonuçlar üzerinde durdu. Ermeni toplumunda siyasetin oy vermekle sınırlı olduğu, sadece %35,7’lik bir kesimin üniversite mezunu olduğu, Ermenilerin aslında sanıldığı kadar zengin olmadığı, çünkü nüfusun yarısından fazlasının aylık gelirinin 2 bin YTL’nin altında olduğu, Kılıçdağı’nın ilk dikkatini çeken cevaplar arasındaydı.
Kimlik sembolikleşti mi?
Ohannes Kılıçdağı, 90’lı yılların başında, ABD’de Ermeniler arasında yapılan bir anket çalışmasının sonuçlarından çıkan ‘kimliğin sembolikleşmesi’ olgusundan bahsetti ve bu durumun, anketteki verilere göre Türkiye Ermeni toplumunda muallâkta kaldığını belirtti.
ABD’de, kimliğin sembolikleştiğini gösteren örneklerden biri, Haç takanların sayısının kiliseye gidenlerden fazla olması. Bu veri, teoride Hıristiyan olanların pratiktekinden fazla olduğunu gösteriyor. Kılıçdağı’na göre, Türkiye Ermeni toplumu için böyle bir şey söylemek pek mümkün değil. Anketi dolduranların %93,5’inin Ermeni ilkokuluna gitmiş olması, günlük hayatta %70’inin Ermenice konuşması ve bu kesimin %58’inin 40 yaşın altında olması, %40’lık bir kesimin Ermeni okullarından memnun olmamasına rağmen %70’inin çocuklarını Ermeni okullarına göndermesi, kimliğin sembolikleşmediğine işaret eden veriler.
Bunların yanı sıra, ankete katılanların %35’inin Ermenice kitap okumaması, %43,8’ inin daha önce vakıf ve dernek seçimlerinde hiç oy kullanmamış olması ve derneklere gidenlerin sayısının da oldukça düşük olması, kimliğin sembolikleştiğini gösteren veriler.
“Türkiye’de Ermeni olmak bizzat siyasidir”
Kılıçdağı’ndan sonra söz alan Doç. Dr. Ferhat Kentel, anketin bilgi vermenin ötesinde bir anlamı olduğunu vurguladı ve Ermenilerin hatta Türkiye’nin kendi üzerinde düşünmeleri için bir olanak sunduğunu belirtti.
Kentel’e göre, Türkiye Ermeni toplumunda hem benzeme, hem de farklılaşma süreci yaşanıyor. Azınlık olarak, Türkiye vatandaşı olmalarına karşın bazı haklardan yararlanamamaları, benzer tutulmaları gerekirken farklılaştırılmaları, ötekileştirilmeleri bu süreci oluşturuyor.
“Koro, dernek, vakıf çalışmalarına katılmak, Agos okumak bizzat siyasetin ürünüdür” diyen Ferhat Kentel, “Türkiye’de modern siyaset oy vermek, mitinge katılmaktır, halbuki Türkiye’de Ermeni olmak bizzat siyasidir” diyor.
Kentel’e göre, herkesin kendi belleğindekileri anlatmaya başladığı son dönemlerde, bellekler milliyetçilik stratejisine karşı direniyor. “Bu strateji, bellekleri dışarıda bırakmayı hedeflerken bellekler bir şekilde stratejinin de bir parçası oluyor. Böylece azınlıklar, toplumun ‘hem içinde hem dışında’ kalıyor. Bir yandan o stratejiye adapte olmaya çalışırken, bir yandan da bellekler çıkıyor ortaya. Bu da aslında tek bir kimlik olmadığını gösteriyor” diyen Kentel, bu paradoksu ortadan kaldırmak için “inter-kültürel kimlik” kavramını kullanmayı öneriyor.
Tartışmaya devam…
Panel, Ferhat Kentel’in konuşmasının ardından dinleyicilerden gelen sorularla devam etti. Ermeni toplumu üzerine tartışmaya, düşünmeye fırsat sağlayacak çalışmalara devam edecek olan Nor Zartonk inisiyatifi önümüzdeki günlerde, ‘aynı bölgelerde yaşamış, birbirine benzer kadim halkların birlikte organize edeceği’ Süryani-Ermeni atölyeleri düzenleyecek.
İlk atölye, Masis Kürkçügil’in konuşmacı olarak katılacağı ‘AB’ye Alternatif Bakış’ olacak.