Mahkeme, Örgüte Teslim Olmuştur!

[ A+ ] /[ A- ]

Birgün Gazetesi

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Hrant Dink hakkındaki skandal kararının gerekçesini açıkladı. Çelişkilerle dolu gerekçeli kararda, cinayeti bir örgütün işlediğine dair delillerin ortadan kaldırıldığı, delil olmadan sadece bir kısım mantıksal yorumla “terör örgütü” suçundan mahkumiyet kurulamayacağı belirtildi. Dink Ailesi avukatlarından Arzu Becerik, kararı şu sözlerle yorumladı: “Mahkeme örgüte teslim olmuştur. ‘Pes ediyorum’ demiştir…”

Mahkeme, hakkında sehven hüküm kurulmayan bir sanık (Coşkun İğci) dışındaki 18 sanıkla ilgili 216 sayfalık gerekçeli kararını açıkladı. Kararda, özetle, bu cinayetin bir örgüt olmaksızın çocuk denilebilecek yaşta sanıklar tarafından planlanmış olamayacağı, ancak hukuk devleti ilkesine göre, yeterli delilin toplanamamış olması nedeniyle, yalnızca mantıksal çıkarımlarla örgüt suçundan ceza verilemeyeceği belirtildi. Kararda, cinayetin bir örgüt tarafından işlendiğine dair güçlü şüphe, şu ifadelerle dile getirildi:

– Bu eylemde sanıkları seçen kişiler sanıkları çok özel seçmişlerdir. Trabzon’da yaşayan simit satan, kırtasiyecilik yapan, öğrenci olan sanıklar kuvvetle muhtemel maktülün yazılarını dahi okumamışlardır.

– Bu denli büyük sonuçları olan bir cinayetin çocuk denilebilecek yaşta, eğitim düzeyleri ortada olan, sanıkların bir örgüt olmadan düşünüp, planlayıp yapmaları akla uzak görülmektedir. Bu düşüncemiz olayın arkasında bir terör örgütü olduğu şüphesini güçlendirmektedir.

– Cinayeti planlayanlar tetikçileri seçtikten sonra hiçbir zaman tetikçiler ile hukuki ve fiili irtibatlarını sağlayacak delil ortada bırakmamışlardır. Delilerin gerek soruşturma, gerek kovuşturma aşamasında bütün veriler tetikçilere işaret etmiş arkasındaki arzmettiricilere ulaşılamamıştır. Hatta kuvvetle muhtemel cinayeti işleyen Ogün Samast ve azmetiren Yasin Hayal dahi bu kişilerin kim olduğunu bilmemektedirler.

– Cinayet için ortada tahmin edilenden de daha büyük bir terör örgütü olmasaydı delillere daha kolay ulaşılacağı mantık düzleminde çıkarılabilecek bir sonuçtur. Bu mantıkla belki de var olduğu iddia edilen terör örgütünün delillerin toplanması sürecine de yönlendirme yaparak sirayet etme ihtimali dahi vardır. Ancak bu yalnızca ve her zaman varsayıma dayalı ihtimal olarak kalmıştır.

Mahkeme, tüm bunlara karşın, olayın arkasında örgüt olmadığına ilişkin kararını ise şu ifadelerle gerekçelendirdi:

-Eğer bir terör örgütü var ise doğası gereği günümüzde de bu örgüt faaliyetlerini sürdürmesi en azından hücre yapılanması ile uyuma sürecine girmesi gerekli ve bu durumun somut olgu ve delilerle ortaya konulması gerekmektedir. Devamlılık gösteren bir yapı var ise 19/01/2007 tarihinden sonra ne tür eylemler içerisinde olduğu bilgisi elde edilememiştir.

-Örgüt içerisinde işbölümü nedeniyle verilen görev yerine getirilmediğinde, yöneticilerin aynı görevi yapacak kişileri hiç zorlanmadan bulabilmesi gerekir. Halbuki tetikçilik yapacak olan Ogün Samast’ın bulunması uzunca bir zaman almıştır.

-Yasin‚’Artık seninle işim olmaz işi Ogün yapacak’ diye söylemiş ama bir örgüt disiplini içerisinde Zeynel’e cinayeti işlememesinden dolayı ceza verilmesi yoluna gidilmemiştir. Ayrıca yeni tetikçinin ismini çekinmeden zikrederek ‘gizlilik’ ilkesiyle de ilgisi olmadığını ortaya koymuştur. Eğer bir örgüt olsaydı “gizliliği” ihlal eden Yasin’in örgütsel yaptırımla karşılaşması gerekirdi.

– Ortada bir terör örgütü olsaydı şüphesiz silah temini çok kolay olacaktı uzunca zaman almayacaktı ve silah temini süresinde eylemin deşifre olması ihtimali ortadan kaldırılacaktı. İşin doğası da bunu gerektirir. Yine sanık Yasin’in yalnızca silah temininde değil para temininde de sorunlar yaşadığını görmekteyiz.

Bu araç ve gereçlerle terör örgütünden bahsetmenin tüm ceza hukuku ilkelerini yok saymak anlamına geleceğini iddia eden mahkeme heyeti, şu ifadeleri kullandı: “Ancak şunu hemen akıl yürütme yöntemiyle belirtelim, var olduğu iddia edilen terör örgütünün Yasin Hayal’in cinayeti kafasına koymuş olması nedeniyle kendileriyle fiili bağlantısının kurulmaması için bilerek para ve silahı temin etmemeleri mümkündür. Bu akıl yürütme ve yorum yöntemleri yalnızca şüphe için yeterlidir. Şüphe sanıklar lehine yorumlanır. Şüphe ile mahkumiyet hükmü kurulamaz.”

Gerekçeli kararda ayrıca “Cinayetin işlenmesinden önce jandarma görevlilerinin bu kadar net bilgi sahibi olduğu halde gerekli tedbirleri almaması mutlaka sorgulanmalıdır. Aynı durum Emniyet ve MİT için de geçerlidir” denildi. Jandarma Alay Komutanı Ali Öz’ün görevi ihmalden ceza aldığının da hatırlatıldığı kararda, “Yaşama hakkı ihlal edilen bir kişinin korunmaması bu kadar basit bir suç tipi ile giderilmemelidir” ifadeleri kullanıldı. Mahkeme, ayrıca örgüt olup olmadığına ilişkin delillerin savcılıkta süren soruşturmalarla da toplanabileceğine dikkat çekti: “Maktül Fırat Dink’in öldürülmesi olayı ile ilgili meçhul faillerin bulunması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda soruşturma dosyası mevcuttur. Bu dosya sonuca bağlandığında örgüt kurma naktasındaki karşılıklı iradenin tartışılması daha sağlıklı olacaktır. Burada şunu hemen ifade edelim, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2007/972 E sayılı dosyası Fırat Dink cinayetinde eğer var ise dosyamız sanıkları dışındaki faillerin tespitine yönelik bir soruşturmadır ve ucu açıktır.”

Kararda, “Tüm bu nedenlerle sanıkların örgüt kurma/yönetme, üye olma, yardım etme suçları dosyadaki delliller ile kesin, net , şüpheden uzak ve duraksamaya yer bırakmayacak somut olgu ve delillerle kanıtlanmadığından sanıkların delil yetersizliği nedeniyle CMK 223/2-e maddesi gereğince beraatlerine karar verilmesi gerekmiştir” denildi.

Karar çok kapsamlı görünüyor; ama aslında kararın tüm özeti benim gördüğüm iki sayfada bitiyor. Birincisi, mahkeme yargılamanın bu davaya ilişkin olarak araştırmaların eksikliğini bu kararla itiraf etmiş oluyor. Şöyle söylüyor: Biz bu kararı verdik, ama kararın ucunu da açık bıraktık. Kararı örgütü tespit edemedik şeklinde verdik ki örgüt tespit edilebilirse onunla ilgili de bir soruşturma açılabilsin ya da açıldığında bununla bağlantı kurulsun diye. Bir yanıyla da örgüte teslim olduğunu ifade eden bir karar bu. Ben pes ettim, diyor mahkeme.

Nasıl söylüyor bunu? Birincisi, mahkeme diyor ki: Hrant Dink, bizim Terörle Mücadele Kanunu’nun terörü tanımlayan birinci maddesindeki durumu gerçekleştiren sebebiyle öldürülmüştür. Yani terör suçu olduğu kabul ediliyor. Arkasından mahkeme, bu eylemi bu tetikçilerin yapması mümkün değil, diyor. Bir defa bunların bu maktulun seçimini yapamayacaklarını söylüyor. Hrant Dink’i bilemezler, diyor. Ne onun yaptığı eylemleri ya da onun yazılarını bilirler ne de bu yazıları anlayacak kapasitedirler, diyor. Özellikle Hrant Dink’i vurma nedenleri olarak gösterilen, Dink’in Türklüğe hakaret ettiğini iddia ettikleri yazıyı bilmeleri bile mümkün değildir, diyor.

Samast ve Hayal’in asıl örgüt diye nitelenen kişilerin kim olduğunu dahi bilmediklerine yönelik iddia da doğru değil. Bunlar yeteri kadar araştırılmadı, araştırılan kısımda da bunlara dair ipucu çıktı aslında. Bir takım toplantılar oldu, telefon bağlantıları oldu. Yasin Hayal’in göründüğü yerler, Trabzon Jandarma Alay Komutanlığı’ndaki görünmeleri ortaya çıktı. Bu iddia doğru değil. Mahkeme, böyle bir örgüt vardır, diyor. Ve bu örgüt iki aşamayı çok iyi yaptı diyor. İlk aşamada, bu örgüt, çok iyi bir şekilde tetikçi ve maktül seçimi yaptı, diyor. Bu çok önemli… Maktul seçiminde örgütün yapısında bir profesyonellik, bir beceri olduğunu gösteriyor. İkinci aşamada ise tetikçiler ve planlayanlar arasında fiili bağlantıların koparıldığını söylüyor. Aslında bunlar çakıştı. Yani bu kişilerle, planlayıcılarla tetikçiler arasındaki bağlantılar çakıştı. Ancak bu dosyaya dahil edilmediler. Biz defalarca söyledik bunu, ancak dosyaya dahil edilmediler bu kamu görevlileri.

Bir şey daha var mahkemenin söylediği. Mahkeme ben biliyorum bunun örgütsüz olamayacağını; ama bunu bulamıyorum, diyor. Bu doğru değil. Biz defalarca TİB kayıtları başta olmak üzere birçok bulguyu mahkemede söyledik. İnsan Hakları Mahkemesi bunu açık bir şekilde teyit de etti. Son olarak yayınlanan DDK raporunda da bu tespitler var. Mahkeme uğraşmış ve daha önceki başka mahkeme kararlarına bakmış. “Nereden bakarsam örgüt oluşturamam” diye araştırmış ve bunlarla karşılaştırmalar yapmış. Mahkeme diyor ki amaç yoktur. Ancak bir yandan da kendisi söylüyor burada örgütün amacının Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci maddesiyle çakıştığını. Diyor ki burada Ermeni vatandaşlarımızla toplum arasında bir çatışma yaratılması söz konusu. Burada bir amaç var. Bir de diyor ki “ben bu örgütte devamlılık bulamadım, yani öncesinde bir takım işler yapılmışsa da ben sonrasında devamlılık bulamadım” diyor. Ve 19 Ocak’la da kesmiş. Halbuki bu devamlılık var ve kendisi bir anlamda bunu itiraf ediyor. Mahkeme, var olduğu iddia edilen bu örgüt belki de delillerin toplanması sürecinde de yönlendirme yaparak sirayet etmiş olabilir, diyor. Deliller ne zaman toplandı o zaman? 19 Ocak’tan sonra…

Biz defalarca söyledik emniyetin, Trabzon Emniyetinin, hatta İstihbarat Daire Başkanlığının da defalarca delillerde değişiklik yaptığını. Bunların hepsi cinayetten sonra olduysa, nasıl oluyor da bu örgütün faaliyeti cinayetten sonra son bulmuş oluyor. Yani mahkeme diyor ki:ben bu delillere tam olarak ulaşamadığım için şüphe nedeniyle beraat kararı verdim. Ben diyorum ki mahkeme örgüte teslim olmuştur. Üzerine düşeni tam anlamıyla yapmamıştır. Eğer mahkeme buradaki bağlantıları tam kursa buradaki örgütü çok rahat ortaya çıkarabilir. Tetikçilerin üzerindeki kısma kendisi açılım yapmadı. Burada tetikçilerde hacı salihoğlu na mermi temininden ayrıca bir ceza veriyor. Bu silah niye temin edilmiş? Bu eylem için. Niye o zaman buna örgüt üyeliğinden vermiyorsun? Yardım yataklık olarak Ahmet İskender’i cezalandırıyor. Yine bu da örgüt üyeliği, o da silah temin etmiş. Burada Santa maria kilisesin rahibini,n dövülmesi olayına gelirsek bu olayla ilgili olarak emniyetlerde şikayet yok.ç oradaki rahip bunu şikayet etmeyi kendi ilkelerine aykırı bulduğundan şikayet etmemiş ama bu eylem bu dosyaya girmiş. Trabzonda mc Donaldsın bombalanması eylemi dosyaya girmiş ve bu eylemden Erhan tuncel ceza alıyor. Sonra bu eylem nedeniyle korunuyor ve hala örgüt üyesi olarak kabul edilmiyor.

Bu gerekçeler size bundan sonraki hukuksal mücadelede yeni bir malzeme verdi mi?

Ben mahkemenin bu beyanlarını benim gücüm bu kadarına yetti, ben pes ediyorum diye anlıyorum. Ben şurayı açık bırakıyorum. Buraya dahil edilebilir örgütün diğer üyeleri diyerek yargılamayı eksik yaptığının kabulü olarak görüyorum ve bu çok acı bir şey. Bir mahkeme eğer kendisini tespit edilecek hususlar var buna göre karar veriyorum diyorsa bu karar eksik demektir. O zaman araştırıp, bunları tamamlayıp , tüketip o zaman bir hukuk devletine yakışır bir karar verebilirdi. Mahkeme burada hukuk devletiyle ilgil ders veriyor bir yandan da. Çünkü içine sinmiyor. Ben şüpheyi sanıklar lehine uyguladım. İyi ama peki şunu da sorucam. Suç işlediğine dair makul şüphe bulunan diğer sorumluları niye yargılamadın?