Ragıp Zarakolu
İnsanlık tarihinin en büyük karantinasına karşın, yaşam devam ediyor ürünleri ile. İnsanlık tarihinin en büyük belalarından biri de “kıyım”. Keşke bu illete karşı da bir aşı bulunabilse.
Devam eden en önemli çabalardan biri de, hakikatleri, fenomenleri araştırma inadı; bunların derinleşmesi ve birbirine eklemlenmesi.
Geçtiğimiz günlerde peş peşe iki kitap yayınlandı, gerçekliğin daha kapsamlı anlaşılmasına yardımcı olan.
2021 yılının ilk yarısında çıkan bu iki önemli kitaptan birincisi, Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliğinin kurucularından ve ilk başkanı olan Israel W. Charny’nin “Israel’s Failed Response to the Armenian Genocide/ Denial, State Deception, Truth versus Politiciation of History” , Academic Studies Press, Boston 2021 (İsrail’in Ermeni Soykırımı Karşısında Arızalı Yanıtı/İnkar, Devlet Kardırmacası ve Tarihin Siyasallaşması karşında Hakikat). “Üç Çağdaş Güncelleme” başlıklı bölümde ise, “Bir Türk, Bir Ermeni, Bir Yahudi” nin, RZ, Richard Hovannesian ve Michael Barenbaum”, kendi deneyimlerini ve çabalarını anlatıyor.
Bir zamanlar “Bir Türk”, “Bir Ermeni” ve “Bir Kürt” olarak yollara düşmüştür. Genç sayılacak bir yaşta yitirdiğimiz Sarkis Hastpanyan (ya da doğuşunda Ekmekçioğlu) ve Recep Maraşlı ile birlikte, hani bir “Ermeni Sorunu” vardır ya, onu tartışmak üzere.
Doğrusu , “Türklüğün”, hakikatlere ortaya koyma çabası bağlamında parçası olmak onurlu olma kaygısından başka bir şey değil.
Metin And’ın “Gönlü Yüce Türk” adlı bir kitabı vardır, opera tarihinde “olumlu Türk” imajını araştıran. Laf arasında onun “Bizans Tiyatrosu” başlıklı kitabına da bayılırım. Kimlikler sadece “olumsuzluk” ürtüne indirgenemez; olumsuz karakterlerin inatla işledikleri haltlara karşın.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında insanlığa karşı işlenen suçlar tanımlanırken, fail “Almanlıktan” “Naziliğe” indirgenmişti. Mesela Ehrenburg’un savaş gazeteciliğinde kullandığı “Alman” tanımlamasının, “Nazi” tanımlanmasına çevrilmesi istenmişti.
Ama peki Alman topluluğunun hiç mi payı yoktu bunda? Bu konu 1980’lerde geniş bir tartışma konusu olmuştu.
İşte Stephan Astourian ve Raymond Kevorkian’ın yeni çıkan, “Collective&State Violence in Turkey/The Construction of a National Identity from Empire to Nation-State” Berghahn Books, New York 2021(Türkiye’de Kollektif ve Devlet Şiddeti/İmparatorluktan Ulus-Devlete Ulusal Kimliğin İnşası) başlıklı yeni derlemesi de, “kollektif” sorumluluk konusunu tartışmaya açıyor. Onu bir başka yazıda ele alalım.
Israel Charny de, ülkesinin Ermeni soykırımı ve diğer soykırımları inkar ve es geçme politikasını eleştiren en önemli isimlerden biri, diğer bir araştırmacı, Yair Aron ile birlikte.
Yahudi ve Filistinlilerin birlikte olduğu ender köylerden birinde yaşayan Yair Aron’un “İnkarın Sıradanlığı/İsrail ve Ermeni Soykırımı” adlı kitabı, Ali Çakıroğlu’nun tercümesi ile Belge Yayınları programında.
Her ikisi, 1915’in 100’cü yılında, Ermeni soykırımına ilişkin uluslararası bir konferans düzenlemeyi başardı, Tel Aviv’deki Açık Üniversitede. “Neler çektiğimizi biz biliriz” demişlerdi. “Bir daha yapabilir miyiz, bilmem” diye devam etmişlerdi.
İyi ki o zaman Bizimki ile Onlarınki dalaşma halindeydiler.
Konferanstan sonra, şimdi görevi yeni devretmiş olan devlet başkanı Rivlin bizi kabul etmişti mütevazi Başkanlık mekanında, normal bir Kudüs sokağında.
Amerikan başkanları gibi, Rivlin de, parlamento başkanı iken dile getirdiği kabulü, Başkan olunca dillendirememişti. Devletlerarası “hassas ilişkiler” gereği. Birkaç söz etme olanağı olduğunda, ona hitaben, “Dost ülkeler arası ilişkilerde, dost ülkenin yanlışını da dile getirmek önemlidir” deme ihtiyacı duymuştum.
Vedalaşırken bana “God save you” diyecekti. Rivlin’in ailesi kökten Kudüslü idi ve Kur’an’ı İbraniceye tercüme edişleri ile anılırlardı.
Nazi kıyımı sonrası sağ kalanlar tarafından İsrail cumhuriyeti ilk kurulduğunda ilk tanıyan ülkeler arasında Sovyetler Birliği ve Türkiye de vardı. “Arap” milliyetçilerini kızdırmama kaygısı ile, ABD ve İngiltere çok daha sonra tanıyacaklardı İsrail’i. Elbette daha sonra çok daha farklı bir uluslararası tablo sahneye çıkacaktı.
Şimdi İsrail’de İşçi Partili bir başkan var yeniden. Natanyahu’ya karşı oluşan geniş cepheye İslamcı Arap partilerinden biri de destek verdi. Bir başka olgu: biz parlamentoda Kürtlerin varlığına tahammül edemiyoruz ama “beğenmediğimiz” Israil’de parlamentoda Arap üyeler var. Ve varlıkları, HDP’nin 2015’deki durumu gibi, Natanyahu’yu zora soktu.
Israel Charny de, tam da “tarihin siyasallaştırılmasına”, onun siyasetin, ideolojinin bir aracına dönüştürülmesine karşı çıkıyor. Kitabın en ilginç bölümlerinden biri de 1982 yılında İsrail’de düzenlenen ilk holokost/soykırım konferansında Ermeni soykırımının Kenan Evren cuntası tarafından nasıl engellendiğinin öyküsü. Amerika’daki Yahudi toplumu temsilcilerinin, buna gerekçe olarak, Türkiye’deki Yahudi toplumunun tehdit altında olduğunu savunması. Maalesef bu, bir çeşit “şantaj” politikası, başka örnekler üzerinden ha bre yinelenip duruyor. Bunda sorumluluk sadece Türkiye’nin mi?
Ulus devlet oluşumunda, Filistinlileri, “Kaç kaç!” a zorlayan Nakba kıyımını da mercek altına alma cesareti gösterenlerden. Ama Charny ne hapis oldu, ne işinden atıldı. Bu da “demokrasilerimiz” arasındaki kalite farkı!
Agos’ta Ohannes Kılıçdağı da Israel Charny’nin kitabını değerlendirdi: http://www.agos.com.tr/tr/yazi/25731/israil-ve-ermeni-soykirimi
Israel W. Charny: 1931 New York doğumlu. Psikolog ve soykırım araştırmacısı. İki ciltlik Soykırım Ansiklopedisinin editörü. Kudüs’teki Holokaust ve Soykırım Enstitüsü yöneticisi. 2007 yılında Saraybosna’da Bianel düzenleyen ve Uluslarası Soykırım Araştırmacıları Birliğinin kurucularından ve ilk başkanı. Saraybosna Bianelinde Süryani ve Pontos örnekleri de Soykırım olarak tanındı. Kitapları arasında, Fascism and Democracy in the Human Mind/ İnsan Zihninde Faşizm ve Demokrasi (2008); Fighting Suicide Bombing: A Worldwide Campaign for Life / İntihar Bombalaması ile Mücadel: Yaşam için Dünya Kampanyası (2007); Psychotherapy for A Democratic Mind /Demokratik Zihin için Terapi (2017; We Are the Human Beings who Commit Holocaust and Genocide /Holacaust ve Soykırım yapan İnsanlarız (2011) vd. kitaplarında, demokrasi faşizm ve soykırım olgularını psikoloji açısından da irdeledi. Keşke bu kitaplarla Türkiye yayıncıları ilgilense.
Yazı görseli: Israel Charny’nın kitaplarından biri de “Soykırım Ansiklopedisi”
Kaynak: Artı Gerçek