24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı’nın (MedzYeghern) yıl dönümünde bir kez daha, bütün kırımlarla yüzleşmek, hesaplaşmak için hakikatleri ifade etmekten vazgeçmeyeceğimizi belirtiyoruz.
Ermeni halkının maruz kaldığı soykırım suçu işlenmeye devam ediliyor. 20. yüzyılın başında işlenen kırımlarda milyonlarca Ermeni öldürüldü, kendi yurtlarından koparılarak Deyrü’z-Zor’a, Halep’e en vahşi yöntemlerle tehcir edildi. Yeryüzünün her yerine nar tanesi gibi dağılanlar yüzyıldır yurt özlemi ile yaşadı, yaşıyor. Evleri, yurtları, okulları, kiliseleri yağmalandı, tarumar edildi, edilmeye devam ediliyor.
Birleşmiş Milletler’in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla tümünün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir. Osmanlı Devleti tarafından Ermeni halkına uygulanan soykırım, Anadolu halklarının kendi kaderini tayin hakkına karşı gerçekleştirilmiş bir saldırıdır. Halklar hapishanesi bir imparatorluğun saray etrafında kümelenmiş egemen elit sınıflarının, kendi bekaları uğruna Ermenilerin mal varlıklarına el koyarak ilkel sermaye birikimi gerçekleştirme, zenginleşme planıdır.
Osmanlı Devleti’nin devamı olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, soykırımı kabul etmek, Ermeni halkının yaralarını sarmak, tehcir edilenlerin geri dönmesini sağlamak, mallarını ve mülkleri iade etmek yerine, soykırımın faillerini ve siyasetini sahiplenmiş, inkar ve asimilasyon politikalarını devam ettirmiştir. Soykırım suçunu inkâr siyaseti, ulus devletçi, tekçi ideolojik ve siyasal temeller üzerinde kurulmuş olan Cumhuriyet’in de karakteri olmuştur. Devlet eliyle inşa edilen “milli kültür”de Ermeniler“düşman”, “hain” olarak işaretlenmeye devam edilmiştir. Ermeni halkının adı küfür olarak nesillerin dimağına zerk edilmiştir. Irkçılık, şovenizm devlet ideolojisi olarak Anadolu ve Mezopotamya halklarının birbirine düşmanlaştırılması için kullanılmıştır. Mübadeleyle Rumların topraklarından koparılması ve bütün halkların asimilasyonundan Varlık Vergisi’ne, Kürt katliamlarına, 6-7 Eylül Pogromu’na, Maraş, Çorum, Sivas katliamlarından Hrant Dink’in katledilmesine, IŞİD çeteleriyle işbirliğine kadar süregelen bir çizgi vardır.
Öncesinde ve sonrasında dünya üzerinde yaşanan bütün soykırımlar, egemenliklerinin bekası için harekete geçen sınıfların, zümrelerin neler yapabileceğini göstermesi açısından ezilen halklar, topluluklar ve sömürülen sınıflar için eşitlik, özgürlük ve barış temelli bir yurt, dünya kurmak için mücadele ederken kendi demokratik örgütlenmelerini yaratmalarının ve öz savunmalarını geliştirmelerinin önemini gösteren insanlık suçlarıdır. Bu insanlık suçları ile yüzleşmek, hesaplaşmak gerici, baskıcı, faşist devletlerin egemenliği altında olan halklarımızın özgürleşme mücadelesinin bir görevidir.
Bu görevi üstlenen Halkların Demokratik Kongresi olarak Ermeni soykırımının inkârına son verilmesi, soykırım mağdurlarının vatandaşlık haklarının iade edilmesi, gasp edilmiş, el koyulmuş bütün maddi zenginliklerinin iade ya da tazmin edilmesi, soykırımın inkârının nefret suçu sayılması, soykırım faillerinin ideolojilerinin teşhir edilmesi, tüm izlerinin yaşamımızdan silinmesi için mücadeleye devam edeceğimizi yineliyoruz.
Halkların Demokratik Kongresi
Yürütme Kurulu