Alp Ozan GÜL
BirGün Gazetesi
İtalyan Marksist düşünür ve İtalya Komünist Partisi lideri Antonio Gramsci, 1926 yılında Faşist İtalyan rejimi tarafından milletvekilliği dokunulmazlığı olmasına rağmen uydurma sebeplerle hapsedildi. Gramsci hayatı boyunca sağlık sorunlarıyla uğraşmıtı, hapishanede sağlık sorunları daha çok başına bela oldu. Ciddi sağlık sorunlarına rağmen faşist rejim Gramsci’yi serbest bırakmadı. Artık ölüm aşamasına geldiğinde şartlı olarak serbest bırakıldı. On yıldan uzun süren bir hapishane hayatının ardından serbest bırakıldıktan kısa süre sonra, hayatını kaybetti.
Davanın savcısı onun hakkında “Yirmi yıl bu beynin işlemesini durdurmalıyız” demişti. Ancak o beyin durmadı ve zorlu hapishane koşullarında sosyalist mücadeleye çok büyük katkılar yaptı. Gramsci tüm hayatını sosyalist devrim mücadelesine adamıştı. Hapishanede de mücadelesine sürdürdü. Kıt bilgi kaynaklarıyla hapishane koşullarında çalışmalarına devam etti. Marksist düşüncenin gelişmesine ve daha doğru bir yola girmesine çok önemli katkılar yaptı. İdeolojik hegemonya, entelektüeller, sivil toplum, devlet ve birçok konu üzerine Marksist bakış açısıyla özgün incelemeler yaptı.
Faşist İtalya’dan ileri demokratik Türkiye’ye
Gramsci’nin yaşadıkları, günümüzün ileri demokratik Türkiye’sinde BDP’li tutsak vekilleri akla getiriyor. 12 Haziran 2011 seçimlerinde çok yüksek oylar alarak meclise girme hakkı kazanan 6 BDP’li vekiller İbrahim Ayhan, Gülser Yıldırım, Kemal Aktaş, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız ve Hatip Dicle hakları gasp edilerek hapisten çıkamadılar. BDP’li vekiller, hedefi Kürt halkının siyasi iradesini yok etmek olan KCK operasyonlarından tutuklular. Her yeni yargı düzenlemesinde özenle faşist katilleri serbest bırakan AKP rejimi son düzenlemesinde de Kürt vekilleri dışarıda tutmaya önem verdi.
Mussolini faşizmi kendi iktidarına karşı en büyük tehlike olarak gördüğü İtalyan işçi sınıfının siyasi iradesi olan sosyalistleri hapislere atarak susturmaya çalışmıştı. AKP de Kürt halkının siyasi iradesi olan BDP’li vekilleri susturmaya çalışıyor. Şu an ülkede AKP hükümeti kendine en büyük tehdit olarak örgütlü Kürt halkını görüyor. ”KCK” operasyonları, ırkçı söylemler, AKP’nin tutturduğu savaş politikası bunun göstergeleri. AKP, Kürtlerden korkmakta haklı hem de çok haklı, çünkü Kürt halkı en son 14 Temmuzda Amed’de gösterdiği gibi direniş ruhuyla kuşanmış durumda.
Gramsci ile BDP’li vekillerinin tutuklanma süreçleri de birbirine o kadar çok benziyor ki. Gramsci sınıf kavgasını körüklemek, sınıf düşmanlığını kışkırtmak ve suç övgüsü yapmak suçlamalarından dolayı tutuklanmıştı. BDP’li vekiller de terör örgütü propagandası yapmak, halkı kin ve nefrete sevk etmek gibi suçlamalardan tutuklular. Klasik bir polis devleti taktiği; muhalifleri halkın arasına kin ve nefret tohumları ekmekle suçla, onları yasadışı göster ve onları hapse atarak sustur.
Faşist yasalar hâlâ Türk yasalarında
Faşist İtalya rejimi döneminde Adalet Bakanı olan Alfredo Rocco faşist ideolojiye büyük etkileri olan bir hukukçuydu. Rocco, Adalet Bakanlığı döneminde ”Rocco Yasası” olarak bilinen yeni bir ceza yasası geliştirdi. Yasanın özü şuydu: “Şiddet yoluyla devletin mevcut ekonomik ya da toplumsal örgütlenmesini yıkmayı amaçlayan” herhangi bir örgütün propagandasını yapmak veya örgütlenmesinde rol oynamak suçtur….” Bu yasa ile faşist rejim her türlü muhalif odağı susturmayı, siyasi iradesini yok etmeyi amaçlıyordu.
Faşizm terörü tüm dünyayı sarmış iken; aslında o dönemde Türk politikacılar da faşizmin etkisi altındaydılar. Türkiye’de faşizm propagandası devletin resmi ağızlarından dillendiriliyordu. Faşist Şükrü Saraçoğlu başbakanlığa kadar yükseldi. Türk hukuk sistemi de faşizmden etkilendi. İşte bu ünlü ”Rocco Yasası” Türk yasalarına aktarıldı ve o dönemden beri özü Türk yasalarında kılık değiştirerek hala varlığını korumakta.
Faşist ”Rocco Yasası” nın günümüzün ileri demokratik Türkiye’sindeki karşılığı ”Terörle Mücadele Yasası”dır. AKP bu yasa marifetiyle Türkiye’de muhalif olan herkesi hapislere tıkıyor, ülkeyi açık hava hapishanesine çeviriyor. BDP’li tutsak vekiller de bu yasanın kurbanları. Terör örgütü propagandası yapmak, örgütlenmesinde rol oynamak gibi suçlamalarla milletvekili olma hakkı kazanmalarına rağmen tutuklular.
Faşizmin ruhu aramızda
Faşist İtalyan rejiminin ruhu hala Türkiye’de varlığını korumakta. İleri demokrat olan AKP faşizan politikalarıyla tam gaz yoluna devam etmeye çalışıyor. Yolundaki en büyük engelin Kürt halkının olduğunun farkında. Bu yüzden Kürt halkına ve onun temsilcilerine saldırılarını günden güne arttırıyor. Ancak en son Amed’de gördüğümüz gibi Kürt halkı için dönüş yok.