Ragip ZARAKOLU
Gündem
Şu anda Türkiye’deki inkarcı politikaların asıl inat odağının militarizm ve onun işbirlikçileri olduğu, bütün makyajlar dökülerek ortaya çıkmıştır. Ve kazanımlar da aslında bir lütuf değil, militarizme karşı mcadele yürütenlerin onca bedellle sürdürdükleri mücadelelerin ürünnüdür. O zaman yazıklar olsun militarizmin sivil işbirlikçilerine.Militarizm yenilgiyi kabul edip, inkarcı politikalardan vazgeçilmesine yeşil ışık yaktıklarında sizlerin biraz olsun yüzünüz kızarmayacak mı? Ecevit-Bahçeli Hükümeti döneminde ‘Sözde Ermeni Soykırımı İddiaları ile Mücadele Üst Kurulu’ (SESİMÜK) kuruldu. Tıpkı İnönü hükümetinin 1961 yılında kurduğu gizli ‘Azınlıklar Tali Kurulu’ (ATK) gibi. ATK, kurulduğu gibi gizli bir kararname ile kaldırıldı. Hiç olmazsa kilise ve okulların onarım ve badana gibi en basit işlerine bile konan insanlık dışı yasaklamalardan vazgeçildi. Gaspedilen vakıf mülklerinin bir kaçının olsun iadesi sağlanabilir gibi oldu. Artık AB’nin suyu yüzü hürmetine mi, yoksa zaten memlekette azınlık diye bir şey bırakılmadığı için mi, onu sadece Allah bilir. Erdoğan hükümeti sırasında SESİMÜK’ün varlığını devam ettirip ettirmediğini bir türlü öğrenemedik. Keşke Parlamentoda vicdani bir ses çıksa, yahu bu ATK işi nedir, ne yapmıştır diye bir soru önergesi verse de, azınlıklara çektirilen acıların bir bölümü ortaya çıkarılsa. Ya da SEMİMÜK için kamuoyuna açıklayıcı bir bilgilendirme sağlansa.
Bu üst kurulun çalışmaya devam ettiği, son Sarı Gelin belgeselinin ilkokullarda gösterilmesinin istenmesinden anlaşılıyor. Bu film, militarizmin talebi üzerine hazırlatıldı. Sözde akademik inkarcı birçok yayınının ortalığı kaplaması da bu sürecin parçası idi. Sözde akademik çevreler on yıllar boyunca Kürt diye bir halk ve milletin, Kürtçe diye bir dilin olmadığını kanıtlamaya çalışmadılar mı?
İsmail Beşikçi’nin Kürtlerin varlığını kanıtlamaya çalışan yapıtlarının çoğu aynı zamanda Türkiye üniversitelerinin sözde bilim adamları ile yürütülen bir polemik değil miydi? Şimdi Üniversitelere Kürdoloji, Kürt dili bölümlerinin açılmasının lafı geçtiğinde bile, bu sözde bilim adamlarının karınlarına ağrılar girmiyor mu?
Politikacı ya da asker, yasaklar da serbest de bırakır. Peki, ya bilim adamı olmanın sorumluluğu ve onuru? Kilise, Galile’den özür diledi 400 küsür yıl sonra. Biz bu kadar bekleyemeyiz kusura bakmayın! Almanya’da 10 yıl kadar önce ‘2. Dünya Savaşında Alman Ordusu’nun Suçları’ başlıklı sergi düzenlenmişti. Elbette, birçok ordu mensubu bu hatırlatmadan pek hoşnut olmadı. Ama kimse de sergiyi engellemeye kalkışmadı. Böyle bir sergiyi bizde tahayyül bile edebilir misiniz?
Bırıkın böyle bir hayali, militarizmin resmi sitesinde ‘Sözde Ermeni Soykırımı İddiaları’ diye bir bölüm olduğunu biliyor musunuz? Dünyada hangi ordunun sitesinde böyle bir bölüm varolabilir? Yoksa gocunulan bir şey mi var?! Sonuç olarak sözü yine asıl insanlarına bırakmak istiyorum ve Nor Zartonk’un konuya ilişkin açıklamasına yer veriyorum.
****
‘Basına ve kamuoyuna,
Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlatılan ve daha en başta hazırlatan kurumdan ötürü bilimselliği ve tarafsızlığı tartışmalı olan Sarı Gelin sözde belgeseli Milli Eğitim Bakanlığı emri ile tüm ilköğretim okullarında gösterilmek istenmektedir. Resmi tarih yazımının ve dolayısıyla yalan kavramının sınırlarını zorlayan bu sözde belgeselin propagandist amaçlarla çektirildiği açıktır. Bizler ders kitaplarındaki kin, düşmanlık, ırkçılık içeren söylemlerin temizlenmesini ve yerine barışı, kardeşliği, bir arada yaşamanın güzelliğini anlatan bir dilin tutturulmasını istiyoruz. Zira bu ideolojinin bu topraklarda yaşayan halklara çektirdiği acıları biliyor, paylaşıyor ve yenilerinin yaşanmamasını istiyoruz. Kimsenin çocukları nefret tohumlarıyla zehirlemeye hakkı yoktur!
Geleceğimize sahip çıkalım!
Nor Zartonk
YA HEP BERABER, YA HİÇ BİRİMİZ !’