Esayan Ermeni Okulu lise müdiresi Satenik Nişan ve ilköğretim müdiresi Arlin Yeşiltepe’nin görevine kadük kalmış yönetim kurulu tarafından son verilmesi toplumumuzda büyük bir tepki ile karşılandı. Oysa yaşananlar istisnai bir durum olmayıp eğitimcilerimizin yıllardır sık sık muhatap oldukları uygulamaların bir tekrarından ibaret. Üç Horan Vakfı yönetiminin iyice ayyuka çıkan kokuşmuşluğu kamuoyu tepkisinin bu denli büyük olmasına sebep olmuştur. Eğitim emekçilerinin işlerine iadesini talep ederken bu vesileyle kamuoyunun dikkatini hem eğitim emekçilerinin sorunlarına hem de vakıf ve dolayısıyla okul yönetimlerine hakim olan çarpık zihniyete çekmek istiyoruz.
Son yaşananların da gösterdiği gibi okullarımızda keyfi işten çıkarmalar sürmektedir. Öğretmenlerin iş güvencesi, eğitim konusunda asgari bilgiye sahip olmayan insanların insafına bırakılmıştır. Somut gerekçeler olmadan eğitimcilerin işine son verilmekte, yeni gelenler de bir süre sonra aynı kaderi paylaşmaktadır. Bu zihniyetin okullardaki eğitim faaliyetlerine zarar verdiği aşikardır. Liyakatin olmadığı, keyfi uygulamaların belirleyici olduğu bir toplumda iyi ile kötü arasındaki ayrım silikleşecek, iyi olan değil nüfuzlu dostları olanlar ancak kendilerine okullarda yer bulabileceklerdir.
Eğitim teknolojilerine veya okul binalarına yapılan yatırımların çoğu zaman popülist bir nitelik taşıdığı açıktır. Maddi imkanlar daha dikkatli kullanılmalı, öğretmenlere kendilerini geliştirebilmeleri için fırsatlar sunulmalıdır. Ayrıca okulla ilgili alınan kararlarda öğretmenlere söz hakkı tanınmamaktadır. Okulun temel bileşenlerinden biri olan öğretmen bu süreçten dışlanmıştır. Bilimsel bir bakış açısından yoksun olan okul yöneticileri sağlıklı değerlendirmeler yapmaktan oldukça uzaktırlar. Öğretmenleri ve elbette öğrencileri dışlayan bir yönetim anlayışı hiç şüphesiz sağlıklı sonuçlar doğurmayacaktır.
Hiç kuşku yok ki Türkiye Ermenilerinin kurumlarında yönetimsel problemler mevcuttur. En önemli problem kurumların seçim yapmaması, yapamamasıdır. Seçim konusunda bazı kurum yöneticileri ve iktidar partisi topu birbirlerine atarken arka planda vakıf malları üzerinden haksız kazançlar elde edilmektedir. Halkımızın varlıkları yağmalanmaktadır. Sorunun çözülmesi yönünde somut adımlar atmak yerine geçmişi idealleştirmek, sorunu o veya bu kişinin ya da grubun art niyetli bir eylemi olarak değerlendirmek sorunun çözümüne katkı sağlamayan naif bir tavırdır.
Esas sorunun Ermeni toplumunun kurumlarının anti-demokratik işleyişi olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Öyle ki, bugün eleştirilerin odağı durumundaki vakfın seçimlerinin demokratik bir yolla yapılmadığı herkesin malumudur. Demokratik bir seçim talep edenler de, bugün aralarında vakfın kararına tepki gösterenlerin de bulunduğu azımsanmayacak sayıda insan tarafından çeşitli etiketlerle yaftalanmış, neredeyse dışlanmışlardır.
Kurumlarımızda süregelen keyfi, şeffaflıktan ve hesap vermekten uzak yönetim anlayışını bertaraf etmemiz, buna hep birlikte bir son vermemiz gerektiği açıktır. Her kurumun, bütün bileşenlerinin (Örneğin okullar söz konusu olduğunda çalışanlar, öğrenciler, öğretmenler ve seçilmiş yöneticiler gibi) bulunduğu ve yine katkı sunmak isteyen toplum üyelerine açık, katılımcı, demokratik karar alma mekanizmaları inşa etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu sayede denetlenebilir, şeffaf ve katılımcı kurumlar inşa edebilir, yolsuzlukların ve keyfiyetin önüne geçebiliriz.
Mevcut şartlarda okullarımızdaki öğretmenlerin haklarını savunacak bir kurum yoktur. Öğretmenlerin yaşadığı mağduriyetlerin müzakere yoluyla çözülemeyeceği de tecrübeyle sabittir. Öğretmenlerin haklarını savunabilmelerinin yegane yolu örgütlü mücadeledir. Okullarımızdaki eğitim emekçileri sendikal haklarından faydalanmalı, birbirlerine ve haklarına sahip çıkmalıdır.
Nor Zartonk / Նոր Զարթօնք