Savunmalarını yapan sanık polisler, Elçi’nin bulunduğu yöne doğru ateş etmediklerini iddia etti. Mahkeme, sanık polislerin tutuklanmasını talebini yine reddetti.
Duruşmaya, müştekiler, vekilleri, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve milletvekilleri katıldı.
Mahkeme, Türkan Elçi’nin katılma talebini kabul ederek ilk olarak kendisine söz verdi. Avukatların oluşturduğu sosyal medyadaki Tahir Elçi Davası adlı hesaptan aktarıldığına göre, Türkan Elçi şunları söyledi:
“Bizim arkamızda ne devlet gücü ne devlerin gücü ne de sırtımızı yaslayacağımız duvarlarımız var. Bizimle sürekli beraber yürüyen ölülerin sesleri var hepsi o kadar. Fakat bu da bilinmelidir ki bir mülk ancak ve ancak adaletle güçlenir, adaletle ayakta kalabilir.”
“İlk duruşmada usul tartışması hususunda gösterilen direnç sanıkların salonda hazır bulundurulması konusunda da gösterilmiş olsaydı, yargılamanın sıhhatle yapılmasının olanakları yaratılsaydı, taraflara objektif yaklaşıldığına, adaletin tecellisi için gayret edildiğine kanaat getirilecekti. Zımni de olsa bir yargıç, taraflara meylini hissettirdiğinde eşitlik ilkesinin varlığından söz etmek ne derece doğru olacaktır?”
“Bir yargı makamı kendini adaletin hizmetinde değil de devletin bir memuru olarak görüyor ve sanık sandalyesinde devletin menfaati için çalıştığını iddia eden polisleri yargılama hususunda hassas davrandığını hissettiriyorsa bunun keyfi bir yaklaşım olduğu, keyfiliğin vicdanları yaraladığı da bilinmelidir.”
“Yargıcın tarafsız olması kadar tarafsız görünmesinin hissettirilmesi de önem arz eder ve bu nedenledir ki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 10. maddesinde ‘Herkesin hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine suç yüklenirken tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır’ denir.
“Yargı makamından tarafsız, objektif, bağımsız ve başkalarından farklı tutulmamayı istemek de biz vatandaşların en doğal hakkıdır ve adil yargılanma hakkımızın temelini oluşturmaktadır.”
“Bugün bizi bu salonda bir araya getiren cinayet dosyasında maktul olarak yer alan, koca bir şehrin baro başkanı, ömrünü cezasızlıkla mücadeleye adamış Tahir Elçi; toplumun kaosa sürüklendiği, sokaklarda bombaların patlatıldığı, silahların gece gündüz susmak nedir bilmediği, masum insanların zarar gördüğü bir gidişata hiç kimsenin cesaret edip dur diyemediği bir anda sadece kendi insani duygularının etkisiyle ve savaşa karşı durmak gerektiğine olan inancıyla son sözlerini dile getirdiği anda katledildi.”
“Yaşanan insanlık dramının karşısında kendini sorumlu hisseden birinin, kaosa mahal verecek şiddet dilini reddederek savaşa karşı olduğunu, savaşın taraflarından çekinmeden samimiyet ve cesaretle dile getirdiği esnada katledilmesi toplumda yankı bulmuş, ölümü esefle karşılanmıştır. Bugün bizi bu salonda bir araya getiren cinayetin acısını dile getirip faillerin cezalandırılmasını talep ettiğim kadar bu menfur cinayetin, toplumun üzerindeki tezahürünün de göz ardı edilmemesi gerektiği hususuna dikkat çekerek adaletin tecelli edeceği beklentisinin toplumun umudu haline geldiğini de belirtmek isterim.”
“Sonu bir mabedin ayakları altında dramla biten bir senaryonun yazarlarının bulunup cezalandırılması huzur ve güven içinde bir ülkede yaşamamız açısından elzemdir. O daracık sokakta başrolleriyle, figüranlarıyla oynanan oyunun senaristinin, yönetmeninin, kurşunu sıkanın bilinemeyeceği veya işlenen suçun taksiren olduğu inandırıcı değildir.”
“Hukuk devleti ilkesi gereği, yaşadığımız mağduriyetin hukuksal çözümünü yargı mekanizmasına bırakmayı gerektirir. Yetkililerin yaşanan mağduriyet karşısında sessiz kalması, olanakların adaletin tecellisi için kullanılmaması, hukuka ve makamlara olan güveni zedeler.”
“İşlenen cinayetle kanayan yaranın onarılma görevinin yargıya düştüğü, kamu düzeninde karşılaşılan her türlü haksızlığın yargı makamlarınca çözülebileceği, adaleti tesis edebilme rolüyle toplumsal barışın ve huzurun sağlanacağı unutulmamalıdır, yargı toplumsal yaraları adaletle onarma işleviyle mükelleftir.
“Yargı makamlarının adalet dağıtıcısı olarak tanrısallaştırılmış işlevini yerine getirmemesi, suçluların cezalandırılmaması neticesinde yargı hanesinde tarih boyunca hatırlanacak bir leke olarak yerini alacaktır. Davaya katılmama karar verilmesini talep ediyorum.”
Tahir Elçi’nin kardeşleri Mehmet Elçi ve Ömer Elçi de şikayetçi olduklarını ve davaya katılmak isteklerini beyan etti.
Ardından Diyarbakır Barosu, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı, Gaziantep Barosu, Van Barosu, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Mardin Barosu, Urfa Barosu, Ankara Barosu, Şırnak Barosu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği davaya katılma talebinde bulundu.
Mahkemece Türkan Elçi, Mehmet Elçi, Ömer Elçi ve Diyarbakır Barosu’nun katılma talebinin kabulüne, diğer kurumların taleplerinin reddine karar verildi.
Sonrasında polis sanık S.T.’ye savunması için söz verildi, sanık şunları söyledi:
“Olay günü görev aldım. Meydanda silah sesi geldi. Koşan örgüt mensuplarına 2 el ateş ettim. Ben de yaralandım. Benim bulunduğum yerden Tahir Elçi’nin olduğu yer görünmüyordu. Tahir Elçi’yi görmedim. Öncesinden bize istihbarat gelmemişti bize. Şikayetçiyim.”
Katılan vekillerinden Avukat Mehmet Emin Aktar’ın sorusu üzerine sanık S.T. “Olay yerinde güvenlik şubeye bağlı kamera ve kayıtlar için orada bulundum. Yaralananlara ateş etmedim” dedi.
Ayrıca, “Örgüt militanlarının olay yerine gelmesine dair anons almadık. Sadece bir ticari taksiden söz edildi. Detay verilmedi. Olay yerinde kimlerin zarar gördüğünü bilmiyorum. İstihbarattan kimseyi tanımam” diye konuştu.
Sanık S.T. şu beyanda bulundu:
“Cemal Temizöz veya Kamil Atak diye kimseyi tanımıyorum. Ben önümden koşan kişilere ateş ettim. Dört Ayaklı Minare tarafına ateş etmedim.”
“İlk silah sesini duyduktan sonra orada Emniyet Müdürü de olsaydı aynı istikamete ateş ederdim.”
“Özellikle sivillerin olduğu yerde silah kullanma ile ilgili bir eğitim almadım, normal eğitim neyse onu aldım. Mermilerimin kaçının isabet ettiğini bilmiyorum. Bunu öngöremem de.”
Ardından polis sanıklardan M.S. savunmasını yaptı:
“Silah seslerinden sonra iki kişi yanımızdan kaçtı. Tahir Elçi atış alanımın dışındaydı o esnada. Benim 2 ya da 3 el atışım oldu. Benim mermim azdı. Şarjörüm bitti. Tahir Elçi’nin vurulma anını görmedim. Olay yerinde ve esnasında uzun namlulu silah sesini duymadım. Sonrasında duydum.”
“Olay yeri incelemesine ben gitmedim. Olay anında Tahir Elçi’yi ve kendimizi korumak yerine koşan kişileri etkisiz hale getirdik. Olay yerinde Tahir Elçi yerine Emniyet Müdürü olsaydı da aynı şeyi yapardık.”
Polis sanık F.T. de şunları söyledi:
“Ben ve M. aynı ekipteydik. Olay günü olay yerinde görevlendirildik. Basın açıklamasını takip etmek üzere oradaydık. Daha önce detaylı savunmamı sunmuştum. Kaç el ateş edildiğini hatırlamıyorum. Olay yerinde tanıklar ve sanıkların katılımıyla birlikte keşif talebimiz vardır.”
“S.T.’nin yaralandığını gördükten sonra ben meydana gittim. Ambulans geldi. Takviye ekipler geldi. Sonra biz Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Kaç el ateş ettiğimi hatırlamıyorum.”
“Olay sonrasında görüntüleri emniyette izledim. Sonra gidip ifade verdik. Olay tutanağının olaydan 11 saat sonra düzenlenmesinin nedenini bilmiyorum.”
Sanıklardan üçü de Elçi’yi vuranın polislerden biri olabileceği sonucuna varan Forensic Architecture’ın raporunun yanlış olduğunu iddia etti. Adli vakaları görüntüleri değerlendirerek inceleyen Londra merkezli kuruluş, Elçi’yi öldüren mermilerin olay yerindeki üç polis tarafından ateşlenmiş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu raporuna yazmıştı.
Sanık beyanlarının ardından duruşmaya ara verildi. Aranın ardından savcı mütalaasını verdi, “Tanıkların dinlenilmesini talep ederiz” dedi.
Katılan vekillerinden Avukat Aynur Tuncer Yazgan: “Biz tevsii tahkikat ile ilgili soru, keşif ve bilirkişi ile ilgili taleplerimiz olacak. Tanıkların ve sanıkların duruşmada hazır edilmesi ile ilgili talebimiz olacak. Bunlarla ilgili süre talep ediyoruz” dedi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın da “Soruşturma kötü yönetildi. Sanıkların tutuklanması gerekmektedir. Halen görev başında olan iki sanık var. Bunların delil karartma ihtimalleri var. Sanıkların tutuklanmasını talep ediyoruz” diye konuştu.
Mahkeme ara kararında, müşteki ifadelerinin alınmasına, tanık ve gizli tanıkların duruşmada dinlenmesine ve sanıkların tutukluluk talebinin reddi ile yurt dışına çıkış yasağı tedbirinin uygulanmasına hükmetti.
Bir sonraki duruşma 14 Temmuz 2021’de görülecek.
İddianame
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te öldürülmesiyle ilgili iddianameyi 26 Mart 2020’de hazırladı, 10. Ağır Ceza Mahkemesi 3 Nisan 2020’de kabul etti.
İddianamede üçü polis dört sanık şüpheli olarak yer alıyor.
Sanık polisler M.S., F.T. ile S.T.’nin “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermekten” 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi isteniyor.
Diğer şüpheli Uğur Yakışır ise “kasten öldürme, olası kast ile öldürme, 6136 sayılı yasaya muhalefet, devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozma, mala zarar verme” ile suçlanıyor ve hakkında ağırlaştırılmış müebbete varan hapis cezası isteniyor.
Yakışır, Elçi’nin yanı sıra aynı gün öldürülen polisler Cengiz Erdur ve Ahmet Çiftaslan’ın cinayetiyle ilgili de suçlanıyor.
Kaynak: Agos Gazetesi