Sarkis GÜREH
Nor Zartonk İnisiyatifi, eğitim sistemi ve azınlık okullarının özel statüsünden doğan sorunlar ile ders kitaplarında insan hakları ihlalleri ve ayrımcılık söyleminin irdelenmesi amacıyla “Türkiyeli Ermeniler eğitim sorunlarını tartışıyor” başlığı altında paneller dizisi düzenliyor. Dizinin 1 Haziran pazartesi günü ilki yapılan panelinde, Tarih Vakfı’nın yürüttüğü ‘Ders Kitaplarında İnsan Hakları’ projesinden çıkan sonuçlar irdelendi. Panele, projenin yürütücülerinden tarih öğretmeni Mutlu Öztürk, Yeşilköy Okulu kurucu temsilcisi Garo Paylan ve Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Müge Caroline Dikencik katıldılar.
Mutlu Öztürk ders kitapları önemi üzerinde durarak konuşmasına başladı: “Ders kitaplarının bir toplumun farklı kesimlerinin yeni kuşaklara neleri aktarmak gerektiği konusunda anlaştıkları metinlerdir. Çocuklar için, öğretmenler karşısında olmadığı anda, baş başa kaldıkları materyal ders kitaplarıdır. Türkiye’de pek çok eve giren tek kitaplardır.”
“Biz insanlık aleminin bir parçasıyız” gibi bir bilincin kitaplarda yer almadığını belirten Öztürk, çocuklardan “biz kimiz?” sorusuna ‘biz Türk’üz’ diye yanıt beklendiğini söyledi.
“İşkenceye maruz kalmışım”
Yeşilköy Ermeni İlköğretim Okulu Kurucu temsilcisi Garo Paylan, 1980 darbesi yıllarında geçen öğrenim tecrübelerinden söz etti: “Benim eğitim aldığım yıllarda daha baskıcı ve şiddet içeren bir eğitim anlayışı vardı. Türk müdür yardımcıları ve Türk öğretmenler özellikle belli bir ideolojiyi benimsetmeye çalışan ırkçı, ayrımcı öğretmenlerdi. Her sabah daha yüksek sesle ‘Türk’üz, doğruyuz, çalışkanız’ diye bağırmalıydık yoksa dayak yiyebilirdik. İsmimizi gizlemek zorunda kalıyorduk. Ben ortaokulu bir devlet okulunda okudum. Şu anda anlayabiliyorum ki ciddi bir işkenceye maruz kalmışım.”
Çoğulculuktan korkan bir dil
İstanbul Bilgi Üniversitesi sosyoloji bölümü öğrencisi Müge Caroline Dikencik gönüllü olarak yer aldığı projedeki deneyimlerden söz ederek başladı. İnsan hakları ihlallerinin sadece sosyal bilimlerde değil, fizikten matematiğe kadar neredeyse tüm kitapta yer aldığını belirten Dikencik, taradığı kitaplarda çoğulculuktan korkan bir dilin hakim olduğunu ifade etti. Kitaplarda yer alan ayrımcı ifadelerden örnekler veren Müge Dikencik öğrencilik döneminde başına gelen bir olayı dinleyicilerle paylaştı: “Ben yarı Fransız’ım. Elinde Türk Bayrağı anahtarlığıyla ders anlatan bir tarih öğretmeniz vardı. Öğretmenin, bir gün İngilizler köpektir, Fransızlar da köpektir’ diye bağırdığını hatırlıyorum. Ben de boynumu bükerek oturuyordum. Din dersimize bir öğretmen geliyordu ve ‘yabancı isimler günahtır’ derdi. Ben ne yapacağım şimdi?”