Funda TOSUN
Agos Gazetesi
Kurucumuz ve genel yayın yönetmenimiz Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın 14. duruşmasında, suikast ile Ergenekon sanıkları arasında bağlantıları gösterdiği öne sürülen ‘Dink Suikastı Şeması’nda yer alan iki ismin polis olduğu ortaya çıktı. Duruşmada ayrıca, tetikçi Ogün Samast’ın cinayet günü gittiği internet kafenin işletmecisi polis Cavit Kılıç tanık olarak dinlendi. Kılıç’ın mahkemede verdiği ifade daha önceki ifadesini yalanlar nitelikteydi.
Hrant Dink suikastının ardından cinayet zanlıları ile Ergenekon sanıkları arasındaki irtibatı gösteren ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da sunulduğu iddia edilen ‘Dink Cinayeti Şeması’nda adları bulunan Necati Ekinci ve Murat Tekin isimli şahısların polis olduğu ortaya çıktı. Emniyet Genel Müdürlüğü, Dink Davası’nın görüldüğü mahkemeye gönderdiği yazıda, şemada davanın tutuksuz sanığı eski Trabzon Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Öztürk’le telefon irtibatları gösterilen Necati Ekinci’nin Bayburt Polis Meslek Yüksekokulu’nda Emniyet Müdürü, Murat Tekin’in ise TBMM Koruma Şubesi’nde görevli polis olduğunu bildirdi.
Ergenekon sanıklarıyla irtibatlı polis Ekinci cinayeti soruşturmuş!
Veli Küçük, Mustafa Levent Göktaş, Levent Temiz gibi Ergenekon Davası’nın sanıklarıyla Dink cinayeti sanıkları arasındaki telefon irtibatını gösteren şemada yer alan isimlerden Necati Ekinci’nin aynı zamanda Dink’in katledildiği dönemde Trabzon Emniyeti Müdür yardımcılığı görevinde bulunduğu ve cinayetin soruşturma, kovuşturma aşamasındaki belgelerin altında imzası olduğu ortaya çıkan bilgiler arasında. Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin, şemada ismi olan Ekinci’nin, davaya ilişkin yazışmaların altında imzasının bulunmasının ciddi bir skandal olduğunu belirtti. Çetin, “Aynı isimlerin hem cinayet sanıkları ile ilişkili kişileri gösteren şemada hem de davanın soruşturma evraklarında karşımıza çıkması, bugüne kadar cinayetin karanlıkta kalmasının nedeni olabilir. Davanın başından beri rastladığımız bu türden kesişmeler davanın gittiği yeri de göstermektedir” dedi.
Ergenekon savcıları, emekli Albay Mustafa Levent Göktaş ile Deniz Piyade Binbaşı Erbay Çolakoğlu’na bu şemada adı geçen kişilerle olan bağlantıları sorulmuştu. Göktaş, şemada polis Murat Tekin’le de irtibat halinde olan Ecvet Kurt’u Karate Federasyonu üyesi olması dolayısıyla tanıdığını ve 6-7 yıldır da görmediğini iddia etmişti. Göktaş, yine şemada adı geçen Mustafa Toygar’ın da arkadaşı olduğunu, ama 20 yıldır görüşmediğini iddia etmişti.
Şemada Ekinci’nin, Dink davasının 8. duruşmasında tahliye edilen ve şemanın odağında bulunan Trabzon Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Öztürk’le de irtibat halinde olduğu görülüyor.
Polis Kılıç’ın sözünü ettiği ilan Agos’ta yok
Ogün Samast’ın cinayetten önce gittiği, Agos bürosunun yanındaki Şafak Sokak’taki internet kafenin işletmecisi polis Cavit Kılıç, 2006 yılı sonlarında Agos’a şirketinin “mezar temizliği” işi ilanı için gittiğini ve Hrant Dink’i gördüğünü iddia etti. Kılıç’ın çelişkilerle dolu ifadesinde sözünü ettiği ilanın gazetemizin arşiv kayıtlarında bulunamaması, polis memurunun cinayet öncesi keşif için Agos’a gittiği şüphelerini artırdı. Kılıç, ifadesinde, “Mezar temizliği yapan şirketimin ilanını vermek üzere Agos’a gittiğimde Hrant’ı masada otururken gördüm” dedi. Kılıç’ın anlatımları üzerine Dink ailesi avukatlarından İnci İşbulur, “Gördüğün kişinin Dink olduğunu nasıl anladın?” diye sordu. İlk ifadesinde “Dink’i iyi tanırım” diyen Kılıç, “Gazetede resimlerin gördükten sonra anladım” yanıtını verdi.
Samast’ın internet görüşmeleri nerede?
Kılıç, cinayet sonrasında verdiği ifadesinde teşhis edemediği Samast’ı üç yıl sonra teşhis edip, “Olaydan önce kafede iki buçuk saat birileriyle yazıştı. Çıktıktan sonra silah sesi geldi. Camdan baktım. ‘Birini öldürdüm’ diye bağırarak koşuyordu” dedi. Kılıç ayrıca, cinayet sonrasında Terörle Mücadele ekipleri tarafından Samast’ın kullandığı bilgisayarın incelendiğini söyledi. Samast’ın cinayet öncesi görüşmelerini ve cinayetin ardındaki bağlantılarını aydınlatmak açısından son derece önemli olan bu veriler bugüne kadar ortaya çıkarılamadı.
Duruşmada Dink ailesi avukatları tarafından Kılıç’a, “Neden cinayetten sonra internet kafenizin camına ‘Hepimiz Türk’üz’ diye yazdınız?” sorusu yöneltildi. Bunun üzerine Kılıç, “Hepimiz Ermeniyiz diye yürüyenler tüm sokağı taşladılar. Ben de Türk’üz diye yazdım. Ölen kişinin kim olduğu beni ilgilendirmiyor” diye yanıt verdi.
14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak’ın yerine Hâkim Resul Çakır’ın başkanlık ettiği davada, “Dink’e yönelik ‘ses getirecek bir eylem düzenleneceği’ yazılı rapor bana ulaştırılmadan arşive kaldırılmasaydı bu olay olmayacaktı” diyen Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun’un dinlenmesi talebi bir kez daha reddedildi.
Dink’i hedef gösterenlerle ilgili kararı savcılık verecek
Dink cinayetine müdahil olan avukatların, 2006 yılında Hrant Dink’in yargılandığı davalar sırasında adliye önünde gösteriler düzenledikleri, tehdit dolu sloganlar atıp pankartlar taşıdıkları gerekçesiyle işlem yapılmasını istediği Ergenekon sanığı kişiler hakkındaki talebi içeren dilekçe “gereğin ifası ve takdiri” için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
Avukat Çetin, cinayetin profesyonel bir örgüt tarafından çeşitli aşamalar sonrasında gerçekleştirildiğini kaydederek, Danıştay saldırısı sanığı Erhan Timuroğlu’nun soruşturma aşamasındaki ifadesine dikkat çekti. Timuroğlu’nun gazetelerde yer alan ifadesinde “yakalanmasaydık Ermenilere suikast yapacaktık” dediğine işaret eden Çetin, “Size basit bir soru soracağım ve bitireceğim. Bu cinayet davası başka biriyle ilgili olsaydı, savcılar en azından o kişiyi tehdit eden kişilerin ifadelerini almazlar mıydı?” diye sordu.
Çetin, Hrant Dink’in “uyarıldığı” İstanbul Valiliği’ndeki oturuma katılan Vali Yardımcısı Ergun Göngör, İrticayla Mücadele davası sanığı MİT’çi Özel Yılmaz, Ergenekon davası sanıkları Levent Temiz ile Kemal Kerinçsiz ve Danıştay davası sanığı Erhan Timuroğlu’nun sorgulanmasını talep etti. Mahkeme, dilekçeyi savcılığa gönderdi.
Mahkeme, Ogün Samast cinayet sonrası otobüsle Trabzon’a giderken yanında ve arkasında oturan Erhan Sivil ve Mehmet Ali Temelocak’ın dinlemesini de “müdahil avukatlarca hazır edilmedikleri, haklarında bilgi ve belge sunulmadığı” iddiasıyla reddetti.
Mahkeme ayrıca, ifade vermeye gelmeyen tanıklar Mesut Kadri ve Cemal Yıldırım’ın zorla getirilmesine, Sinan Raşitoğlu ve Şahabettin Şahin’in dinlenmesi için Trabzon Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na ve Çemişgezek Asliye Ceza Mahkemesi’ne tekrar yazı yazılmasına, haber elemanı olduğu İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nca yalanlanan Erhan Özen’in dinlenmesi için Amasya Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazılan talimat yanıtının beklenmesine karar verdi.
15. duruşma 25 Ekim’de
Tanık Emsale Çakmakçı’nın dinlenmesinden vazgeçen mahkeme, Ergün Çağatay’ın dinlenmesi için yazdığı tali-matı yenileyecek. Mahkeme, Ogün Samast, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. İstanbul Barosu’ndan da Tuncel’e bir avukat tayin etmesi talep edilecek.
Hrant’ın arkadaşları yine Beşiktaş’taydı
Duruşma öncesi Beşiktaş Meydanı’nda toplanan ‘Hrant’ın Arkadaşları’, “Faşizme inat kardeşimsin Hrant” ve “Bu dava ne zaman başlayacak?” sloganları atarak adliye önüne kadar yürüdü. Duruşma öncesinde, Hayko Bağdat, Hrant Dink’in “Ruh Halimin Güvercin Tedirginliği” yazısını okudu.
Rakel Dink, yaptığı açıklamada geçen ay intihar eden Dink ailesi avukatlarından Hakan Karadağ’ı anarak, “Aramızda olmayışı bizim için çok acı. Bugün o olmadan yapılan ilk mahkememiz. O ilk günden beri bizimle birlikte kendi payını, kendi katkısını koydu. Yanımızda bulundu. Ailesine, dostlarına, iş arkadaşlarına ve hepimize kutsal ruhun tesellisini diliyorum. Özellikle annesi için çok üzgünüm. Teşekkür ederim” dedi.
Duruşmayı, Toplumsal Bellek Platformu üyeleri, yazar Adalet Ağaoğlu, yönetmen Sırrı Süreyya Önder, çok sayıda aydın, yazar ve sanatçı da izledi.
‘Niçin hedef seçildim?’
Duruşmada avukat Fethiye Çetin, Hrant Dink’in yazılarını okuyarak, dijital sunum eşliğinde mahkeme heyetinden taleplerini açıkladı. Sunumda Hrant Dink’in Boğaziçi Üniversitesi’nde katıldığı bir konferansta 301. maddeden yargılandığı dava sürecini anlattığı görüntüleri de yer aldı. Sabiha Gökçen’le ilgili haberin Agos’ta yayımlanmasının ardından gazetenin önünde Levent Temiz’in de aralarında bulunduğu grup tarafından yapılan açıklamanın görüntüleriyle, Kemal Kerinçsiz ve beraberindekilerin Şişli Adliyesi önündeki eylemlerinin görüntüleri de heyete izletildi.
Tuncel’in görüşme kayıtları neden yok?
Dink cinayeti davasında ‘azmettirici’ olmakla suçlanan Erhan Tuncel duruşmada, telefon ve internet kayıtlarının çıkarıldığı takdirde kendisinin beraat edeceğini ifade ederek, “Aralık 2006’ya kadar istihbaratçı Mehmet Ayhan’la dört telefon görüşmesi yaptım. Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmeye kararlı olduğunu söyledim. Gazetesi önünden, ensesinden öldürüleceğine kadar haber verdim. Ancak bunlar dosyada yok. Bu görüşmeler çıkarılırsa ben bu davadan beraat ederim. Ben Hrant Dink’in öldürüleceği istihbaratını Emniyet’e verdim. Hatta nokta istihbaratı verdim. İstihbarat mantığında değerlendirildiğinde benim ödüllendirilmem lazım. Bu olayın Türkiye’ye verdiği zarar ortadadır. Tahliyemi talep ediyorum” diye konuştu.
ADALET AĞAOĞLU
“Hrant’ın katli en fütursuzca işledikleri cinayet oldu”
Duruşmaların hepsini özellikle takip etmek istiyorum, çünkü bu tür tarihsel vakalarda görgü tanıklığı önemli. Faili meçhul cinayetlerin vaka-ı adiyeden olduğu memleketimizde, Hrant Dink cinayeti ayrı bir önem arz ediyor. Hrant’ın katli belki en acemice ya da en fütursuzca işledikleri cinayet oldu, her şey apaçık ortada. Derin devlet, jandarma, polis artı çete işbirliğiyle işlenen bu cinayette, Ali Bayramoğlu’nun geçen hafta Agos’ta yayımlanan söyleşisinde çok iyi ifade ettiği üzere, üç katman bulunuyor. Biz bu katmalardan sadece birinci halkayla bu davada muhatap oluyoruz. Tetikçilerden öteye gidemiyoruz.
Bu çocukları kim azmettirdi? Kim silah verdi? Kim öldür emrini buyurdu? Neden Hrant seçildi? Bu soruların hiçbirinin yanıtını bulamıyoruz. Dink cinayeti davası bize Türkiye’de hukukun ne anlama geldiğini gösterdi. Davada hukuk adına tam bir facia yaşanıyor. Müdahil avukatların olayın perde arkasına yönelik soruları, sanıkların kaypakça alay etmeleri ardında boğulup gidiyor. Bu dava üç insanın mahkûmiyetiyle sonuçlanacak ve bu sonuç adaletin gerçekleştiği anlamına gelmeyecek, bizler için hiçbir şey ifade etmeyecek.
Öte taraftan, Hrant’ın sevenlerinin, demokrasi arayan insanların bu dava sürecinde oluşturdukları kamuoyu ve bilinç Türkiye’de adalet anlayışının yerleşmesinde çok önemli bir dönemeç. Bu beni rahatlatıyor ve umutlandırıyor. Biz bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız. Ben sağlığım elverdiği sürece fiziki olarak o duruşmalarda bulunacağım ve bulunmadığım zamanlardaysa yine bu davanın takipçisi, Hrant’a ve sevdiklerine ve Türkiye’ye yapılanların yaşatılanların hesap sorucusu olacağım. Çünkü bu dava bizim, tüm Türkiye’nin davası. Söz konusu olan hepimizin hayatı.