Bu Ne İştahmış!

[ A+ ] /[ A- ]

Agos Gazetesi

Amerikan Kongresi’ne gönderilen, Ermeni soykırımını tanıma önerisi Türkiye’de tepkiyle karşılandı. Söylendiğine göre geçmişte ‘böyle’ bir şey olmamış, olana da ‘böyle’ bir ad verilemezmiş.

1915 ve sonrasında yaklaşık bir buçuk milyon Ermeni bu topraklardan gönderilirken, mallarına da el kondu. Cumhuriyet rejiminin çıkardığı ilk kanunlardan biri, yurtdışında belirli bir süre kalanların yeniden vatandaş olamayacaklarını; bir diğeri, vatandaş olmayanların mallarına devletin el koyabileceğini ‘hukuka’ bağladı. Devlet bu insanların mallarıyla yetinmedi… 1915 öncesinde Anadolu’da yaklaşık 2500 kilise ve 2000 okul vardı. Bunların ayakta tutulması ve masraflarının karşılanması, edinmiş oldukları mülkün akarıyla sağlanmaktaydı. Bugün sadece 43 kilise ve 18 okul kaldı. Devlet diğerlerinin çok büyük bölümünün tüm varlığına el koymakla kalmadı, kanıt teşkil eden binaları da ortadan kaldırarak oraları ‘arsa’ haline getirdi.

Yine de, kısmeti yaver gidip cemaate kalan bazı mallar vardı. Ama devlet iştahlıydı, 36 Beyannamesi’ni bahane edip neredeyse hepsine el koymaya kalktı. Tam otuz yıl boyunca her fırsat kullanılarak bu malların üzerine oturuldu, kasten üçüncü şahıslara satıldı ve iade edilmelerini önleyen bir ‘hukuk’ üretildi.

Müsadere edilmiş olan bu malların, bugünlerde talep edilmesi gündemde… Ama devletin iştahı azalmış gözükmüyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü ‘hakkaniyet içerisinde’ gerçekleştirdiği inceleme sonunda malların hiçbirini vermemeye niyetleniyor. Acaba Ermeni toplumu sahip olmadığı, halen bir başkasına ait olan bir yerleri mi talep etmiş? Yok canım, hiç olur mu? Tabii ki kendi mülkünü geri almaya heves etmiş… Ama zaten asıl iştah konusu da bu! Sanki Ermeni toplumu, mal mülk yiyen ve yemekleri gördükçe masadan kalkamayan bir oburlukla karşı karşıya.

Şimdi bütün bunlar yaşanırken, yeni ortaya çıkan Orak Eylem Planı’na ne diyeceksiniz? Fişlemeyi falan boşverin… Tüm derneklerin faaliyetleri durdurulacak ve mallarına da el konacakmış. Ne iştahmış ama… Verdikçe artıyor. Yoksa ‘devlette süreklilik’ denen şey bu mu?

Amerikalıların ayıp ettikleri söyleniyor… Tarihi tarihçilere bırakmak lazımmış.

Peki ya bugünü?