Gözde Kazaz
Agos
Referandum sonuçlarını ve YSK kararının yarattığı tartışmaları milletvekilleri Garo Paylan ve Selina Doğan yorumladı.
Aylardır Türkiye’nin gündemini meşgul eden, rejim değişikliği öngören ve OHAL şartlarında seçmenin sandığa gittiği Anayasa referandumundan resmi olmayan sonuçlara göre %51,41 oranında ’evet’, %48,59 oranında ‘hayır’ çıktı. Fakat seçimde oy sayımına geçildikten sonra Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) yaptığı ‘mühürsüz zarf ve pusulaların geçerli olacağı’ yönündeki açıklaması tartışmaları beraberinde getirdi. Yaklaşık 2,5 milyon oyun ‘mühürsüz’ olduğu, ‘Hayır’ damgalı pusulaların çöplerde bulunduğu, özellikle doğu illerinde seçim güvenliğinin yoğun şekilde ihlal edildiği iddiaları gündemdeyken YSK’ya itirazlarını iletmek için bekleyen vatandaşlar uzun kuyruklar oluşturdu. CHP ve HDP referandumun iptali için YSK’ya başvurdu; HDP ayrıca YSK Başkanı ve üyeleri hakkında ‘görevi kötüye kullanma ve toplumun düzenini bozmaya yönelik kararlar altına imza atma’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. YSK referandumun iptali kararlarını reddetti. Öte yandan İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Antalya gibi birçok ilde referandumdaki usulsüzlük iddialarıyla ilgili protesto gösterileri devam ediyor. Bu protesto gösterilerinde gözaltına alınanlar olurken 19 Nisan Çarşamba sabahı da ‘Hayır’ kampanyasını örgütleyen 38 kişi gözaltına alındı.
Tarihi anayasa referandumdaki usulsüzlük iddialarını ve bundan sonra siyasetin nasıl şekilleneceğini CHP İstanbul milletvekili Selina Doğan ve HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan yorumladı. Paylan ve Doğan, referandum sonucunun ‘hayır’ oyu verenler için büyük bir başarı olduğu ve seçmenin toplumsal barış mesajı verdiği konusunda hemfikir.
Selina Doğan: “YSK kendi yükümlülüğünü vatandaşa yükledi”
CHP İstanbul milletvekili Selina Doğan, YSK’nın tartışma yaratan kararını eleştirdi ve ispat külfetinin vatandaşa yüklendiğine dikkat çekti.
Doğan, partileri adına tespit ettikleri usulsüzlüklerle ilgili şunları söyledi:
“Sabah saatlerinden itibaren mühürsüz pusulalar vardı. Bilinçli seçmenin mühür olup olmadığını kontrol edip, tutanak tutturup öyle seçim kullandığı bilgileri gelmişti. Saat 17.00 gibi YSK’nın mesajı geldi. Kabul edilebilir bulmadığımız bu mesajdan haberi olmayan, hala mühür olup olmadığını kontrol eden AKP’li sandık temsilcileri de vardı. Yani korkunç bir bilgi kirliliği vardı. Yine bir kısım yerde seçmen sayısından az oy pusulası vardı. Mükerrer oy şikayetleri aldık. Pek çok yerde hukuka aykırılıklar oldu. Çok belli ki, ‘hayır’ların önde olacağı anlaşılacağı için kanunilik ilkesine aykırı olarak hareket edildi. Ayrıca YSK başkanı oy birliğiyle karar alındığını söylemiş olsa da YSK üyemizin itiraz ettiğini hatırlatmak isterim. YSK, şifahi bir açıklamayla kendini kanunun üstünde görerek gidişatı manipüle etti. Anayasa görüşmelerinde de olduğu gibi hukuk ihlal edilerek milli iradeye müdahale edilmiş oldu. Sandıkların yüzde 60’ına yakınında tutanaklar tutuldu, tüm yasal yolları kullanacağız. AGİT ön raporunu da esas alacağız.”
“Asıl sorun ortada mühürsüz pusula olması. YSK’nın görevi pusulaları hazırlamak. Kaldı ki gelen mesajda ‘pusulaların dışarıdan getirildiği kanıtlanmadıkça geçerlidir’ deniyor. Yani ispat külfetini vatandaşa yüklüyor. Kendi yapmakla yükümlü olduğu bir şeyi vatandaşa yüklüyor. Hukukçularımız değerlendirmelerine devam ediyor ancak seçme seçilme hakkının, hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlali olduğu için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir.”
“Büyük başarı”
Doğan, referandum sonucunun CHP için ne anlama geldiğine ilişkin de şunları söyledi: “Kampanya çalışmalarından itibaren yaşanan baskılar, Meclis TV’nin kapatılması, OHAL süreci, ihlaller, bunca adaletsizliğe rağmen çıkan bu sonuç büyük bir başarı. Elbette sadece partimize mal etmiyoruz. Hep memleket meselesi dedik. Bu ülkenin yarısı diğer yarısıyla birlikte barış içinde yaşamak istediğini söylüyor. Bundan sonra bunun için mücadele edeceğiz.”
Garo Paylan: Ortada bir Pirus zaferi var
Referandum sürecinde hileli oy ve usulsüzlük iddialarının en çok dillendirildiği bölge, Kürt illeriydi. HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan, özellikle bölgede ‘sıkıyönetim’ şartlarında bir seçim süreci yaşandığına, yaklaşık 500 bin oyun sandığa yansımadığına dikkat çekti:
“Sandığa katılım baskılarla düştü”
“Aslında çağrımız OHAL şartlarında referandumun yapılmamasıydı. İktidar baskının ve OHAL şartlarının bütün ‘avantajlarını’ kullandı. Ama bölgede OHAL’den öte sıkıyönetim şartları vardı. Özellikle kırsalda halk büyük bir baskı ve tehdit altında bırakıldı. Sandık güvenliği anlamında da sıkıntılar ve manipülasyonlar oldu. Özellikle sandık birleştirmeler adı altında sandıklar korucu köylerine, garnizonlara ve kamu kurumlarına taşındı. İnsanlar sandığa gitmemeleri konusunda baskıya uğradı. Sonuçlarını da gördük. Sandığa katılım belli oranda düştü. Katılımın düşmesi elbette göç ettirilen insanlarla da ilgili. En az 400-500 bin oyun sandığa ulaşamadığını düşünüyoruz. Birkaç yüz bin oyda da sandıkta manipülasyonlarla evet oyunun çıkartıldığını görüyoruz. Blok halde evet çıkartılan sandıklar var ama o sandıklarda öyle bir katılım yok.”
HDP’nin referandumda özgür propaganda şartlarına sahip olmadığını belirten Paylan, “eş başkanlarımız özgür olsaydı, özgür olarak medyada yer bulsaydık, halka yeterince sesimizi ulaştırabilseydik çok büyük bir hayır çıkardı. Bu ‘evet’ meşru değildir. Bu anayasa değişikliği kabul edilmeyecektir ve toplumsal sözleşme tartışması devam edecektir diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Kürt halkının yanında olmayanlar hesap soruyor”
Referandumun ardından ‘bölgede’ bir kısım Kürt seçmenin oyunun AKP’ye kaydığı, HDP’nin oylarının azaldığı iddiaları sıklıkla tartışılıyor. Garo Paylan, bu yorumlara katılmadığını belirtti ve şunları söyledi:
“HDP seçmeninin ezici çoğunluğu hayır dedi. Belli oranda evet’lerin artmasını HDP’nin sorumluluğu olarak ortaya koyuyorlar. Kürtlerin evi yıkılırken sessiz kalan, eş başkanların dokunulmazlıklarının kaldırılması için oy veren CHP bugün HDP’yi suçluyor. Halbuki bütün bu yaşananlara rağmen HDP seçmeninin ezici çoğunluğu ‘hayır’ dedi. Kent merkezlerinde ‘Hayır’ların çok daha arttığını görüyoruz. Kürt halkının yanında olmayanlar şimdi Kürt halkına hesap soruyorlar. ‘Kürt fobik’ bir tavır devreye girdi.”
“Kutuplaştıran dil hala devrede”
Paylan, referandumdan çıkan sonucun önümüzdeki günlerde HDP için ne anlama geleceğini yorumlarken, sonucun tüm baskılara rağmen büyük bir başarı olduğunu belirtti, zorluk ve baskının devam edeceğini söyleyerek partilere de bir çağrıda bulundu:
“Hayır çıksaydı elbette toplumsal barışa ulaşacağımız yol kısalacaktı. Ama Erdoğan ve AKP ‘evet’i kutuplaştırarak başardı. Ortada bir Pirus zaferi var, toplumsal barışı yıkan bir anlayışla yürüdü. Bunun bir seçim propagandası olmadığını da seçimden sonraki günlerde gösterdi Erdoğan, hala kutuplaştıran bir dil kullanıyor. Erdoğan hep kazandığı yoldan yürümüştür ve o yoldan yürümeyi tercih ediyor maalesef, hala yabancı düşmanlığı, içeride düşman tanımlaması ve kutuplaştıran bir dil kullanıyor. Bu da zorluk ve baskıların devam edeceğini gösteriyor. Türkiye toplumundan bir inisiyatif, AKP’nin içinden de olabilir, bu gidişatın yanlış olduğu baskısını yapmadığı sürece Erdoğan buna devam edecektir. Biz bütün partilere, bütün halklara bu çağrıyı yapıyoruz. Bu yoldan er ya da geç dönülecek, ya ülke duvara çarpıp dönecek ya da bu istibdat rejimini sürdürmeye çalışacak. Biz HDP olarak mücadele eden tarafta kalacağız. Bütün baskılara rağmen bu sonuç büyük bir başarıdır. Sonuçta kaybettik ama bu kadar baskıya rağmen büyük bir başarı gösterdiğimiz için gurur duyuyorum. Seçim meselesi haricinde iyi örgütlenme meselesi de önemli. Türkiye’yi demokrasiye taşımak bütün kesimlerin, sadece Kürtlerin değil muhafazakarların, sosyal demokratların, tüm partilerin boynunun borcudur. Bu mücadeleyi hep beraber devam ettirmeye çalışacağız.”