Bizim Bir Arada Yaşamaktan Anladığımız, Bir Arada Mücadele Etmektir!

[ A+ ] /[ A- ]

Yeni Demokrat Gençlik Dergisinin Nor Zartonk üyeleri ile yapmış olduğu röportaj.

YDG: Nor Zartonk’u bize biraz anlatabilir misiniz?

Nor Zartonk: Nor Zartonk ne anlama geliyor, onu söyleyeyim ilk önce. Nor Zartonk, yeni uyanış, yeniden uyanış anlamına geliyor. Ermenice’de Rönesans anlamına geliyor, Ermeni edebiyatında Rönesans dönemi. Bu anlamda yeni Rönesans olarak da adlandırabiliriz yani.

Nereden çıktı Nor Zartonk? Aslında bir mail grubu olarak kuruldu. 2004 yılında birkaç Ermeni’nin “Bir mail grubu kuralım ve bu platformda entelektüel tartışmalar yapalım” demesi ile kurulmuş bir mail grubu aslında. Ta ki 19 Ocak 2007’ ye kadar… Hrant Dink’ in ölümü, o kara gün ve ondan sonra yaşadığımız milat. Bu mail grubu üzerinden tartışma yürüten insanlar 19 Ocak’tan itibaren “Bir şeyler yapalım, Nor Zartonk’u farklı bir mecraya taşıyalım” demeye başlıyorlar ve ondan sonra sadece mail grubu üzerinden değil, hayatın her alanında bir şeyler yapan, ses çıkaran, haksızlıklarla mücadele eden örgütlülük kuruyorlar. Yani aslında ete kemiğe bürünmesi bir yerde 19 Ocak 2007’de oluyor.

YDG: Örgütlü olmak sizin için nasıl bir anlam taşıyor, Nor Zartonk’un hayatınızda nasıl bir yeri var?

Nor Zartonk: Mesele şu aslında; hepimizi rahatsız eden bir şeyler var değil mi? Türkiye’de Ermeni olmak zaten bunların hepsinin komplike olmasını getiriyor. Ama beni aynı zamanda TEKEL işçisinin direnişi de etkiliyordur, başkasını o değil, Ermeni olmasından dolayı dışlanması etkiliyordur. İşte biz bunların hepsini ortaklaştırıyoruz. Hrant’ın yarıda bıraktığı, aslında bizlere devrettiği bir mücadele var. Biz en azından böyle hissediyoruz ve taşın altına elimizi koyuyoruz.

İnsanların “Ermeniler şöyle, Ermeniler böyle” vs. dedikleri, Ermeni olmanın küfür sayıldığı bir ortamda çıkıp da “siz bilmiyorsunuz, Ermeniler öyle değil” demek bizim çabamız. Bu anlamıyla Hrant biraz ezberi bozandı. Eskiden bunu yapamadık, çünkü Hrant vardı o zaman. Ne kadar yanlış bir algı ama evet, işin aslı böyleydi. Hrant’tan sonra “konuşan kimse” yoktu. Ermeni toplumu üzerinde Hrant kadar etkisi olan olmadı, onun kadar meramını samimiyetle dile getiren birisi çıkmadı. İnsanların vicdanına, yüreğine konuşurdu. O yüzden değer görürdü. Biraz borçluluk duygusudur artık söz söylemek, Hrant’ın bıraktığı yerden devam etmek.

YDG: Günlük hayatınızda “Türk” milliyetine mensup olmamanızdan dolayı ne gibi olumsuzluklarla karşılaşıyorsunuz?

Nor Zartonk: Yaşananların/yaşadıklarımızın anlatılmasını mağdur edebiyatı olarak algılamıyorum, bunların bilinmesi gerekiyor. Hrant’ın da bahsettiği gibi “Ermenilere verilecek 3 çakıl taşımız bile yok” denilebiliyor mesela. Veya meclisten “Apo Ermeni dölü” denilerek küfredilebiliyor. Hiçbir şey olmasa bile 12 yaşındaki Ceylan’ın o topraklarda öldürüldüğünü görebiliyorsun. O kadar iyi anlıyorum ki, Ceylan’ın parçalanmış bedenini eteğinde toplayan annesini…

Liseyi Ermeni okulunda okudum. Türk arkadaşlarla üniversitede daha fazla muhatap olmaya başladım. En basitinden adını anlamıyorlar. Baktığınız zaman çok fazla problem gibi gözükmeyebilir ama sürekli tekrarlanınca rahatsız oluyor insan. Hatta “yabancı mısın?” diye sorularla karşılaşabiliyorsunuz. Hayır Ermeniyim deyince “Ermenistan’dan mı?” diye sorabiliyorlar. Her defasında yüzyıllardır bu topraklarda yaşadığımızı, babamın Hataylı, annemin Sivaslı, dedemin Konyalı olduğunu anlatmak can sıkıcı oluyor. Etrafta duyduğum şeyler de var.

Bir de klasik, resmi ideolojiyle şekillenen birisinin Ermeni olduğumuzu öğrenince ısrarla soykırım konusunu konuşmak istemesi var tabi. Soykırımın olmadığını (!) senden duymak tatmin ediyor sanki onları. “Zaten ben diyorum soykırımın olmadığını, sen de söylemelisin” yaklaşımı ile yöneliyor sorular. Onlara göre TC devletinin üniversitelerinde okuyorsak, aynı sıraları paylaşıyorsak tek şart soykırımın olmadığını kabul etmemiz! Son olarak çok bilinen bir hikaye vardır; rivayete göre Ermenilerin boynuzlu, Kürtlerin kuyruklu olduğunu sanan birisi askerde Ermeni arkadaşının kafasını inceleyerek boynuz araştırması dahi yapmış…

YDG: Ermeni okullarında aldığınız eğitim nasıl?

Nor Zartonk: Ermeni okullarının niteliği bellidir. 17 okul var ama zor şartlarda ayakta duruyor. Belki bunlardan 5’i iyidir. Bu okullara ailelerimiz bizi gönderirken elbette kültürümüzü, tarihimizi öğrenmemizi istiyor ama dilimizi, kültürümüzü okullarda öğrendiğimizi söylemek çok zor. Dışarıya açılmanın verdiği bir korku aslında bizi bu okullara göndermelerinin nedeni. İlkokullarda bu kaygıyı çok fazla gütmezler. Gerçi artık “sarı gelin” filmleri dağıtılıyor…

YDG: Peki, hem ülkemiz topraklarında hem de Kafkaslarda yaşanmış pek çok Ermeni direnişleri ve Ermeni devrimci önderleri var, siz bunları biliyor musunuz, araştırıyor musunuz?

Nor Zartonk: Çok fazla bilgimiz yok, tanımıyoruz açık konuşmak gerekirse. Sizler yapmasanız bir şeyler belki de hiç haberimiz olmayacak. Ermenice olarak yayın yapan Aras Yayınları ve Belge Yayınları bu konuda eksikliklerimizi gideriyor. Ama onun dışında yayın organlarımız belli: Agos, Jamanak, Marmara. Jamanak ve Marmara’nın ne olduğu, ne tarafta durdukları belli. Agos’un Hrant’tan sonra geldiği nokta da ortada. Okullarda da bununla ilgili bir şeyler öğrenemeyiz, çünkü okullarımızın niteliği belli. Ne yapsak, herhangi bir bayramda okuyacağımız bir şiir bile denetlemelerden geçiyor. Zaten denetleme olmasa bile bu durumu öğretmenlerimizden öğrenmemiz çok zor. 1915 tarihini bile okullarda öğrenmiş değiliz. Hatta ailelerimizden bile öğrenmiş değiliz. Televizyondan izlediğimiz “bu ABD’nin bir oyunudur, emperyalist bir yalandır” vs. söylemlerimden sonra “neymiş bu emperyalist yalan?” deyip düşünerek, araştırarak öğrendik. Bu açığımızı siz kapatıyorsunuz kısmen, sağ olun.

YDG: Nasıl örgütleniyorsunuz?

Nor Zartonk: Paneller yapmaya, Ermenilere ulaşmaya çalışıyoruz. Ama sizin de röportajdan önce bahsettiğiniz gibi genel olarak bir ilgisizlik hakim. Ermeni olmanıza rağmen Ermenilere ulaşmak çok zor. Çok fazla korkuları var, bunu kırmak kolay değil. Üniversitelerde, derneklerde bir çalışmamız yok, özel olarak şunu yapıyoruz diyemem. Daha çok yazılar, bildiriler yazmaya, paneller düzenlemeye çabalıyoruz.

“Ermeni toplumu” kavramını kullanıyoruz ama toplum değil cemaat desek daha doğru olur. Mesela dini bir liderleri var. Dini lider, erkek ve devletin resmi olarak muhatap aldığı tek kurum. Doğallığında Ermeniler tarafından da takip ediliyor. Buna karşı çıkan Hrant Dink aslında en fazla tepkiyi diaspora çevresinden almıştı. Ermenilerin bir kendi içlerinde dini bir statüko, bir de genel olarak devletin statükosu var. Nor Zartonk, Hrant’ın söylediklerini söyleyen bir yerde duruyor. Bundan kaynaklı olarak bazı çevrelerden destek görmüyoruz. Cemaat içi ve devletin statükosu; her ikisine karşı da mücadele etmek durumundasınız. Bunlar hakkında söz söylemek tepki alıyor elbette. Ama güzel, doğru yoldayız demek ki.

YDG: İnternet üzerinden yayın yaptığınız bir de radyonuzdan, yine kısa film çalışmalarınızdan bahseder misiniz biraz?

Nor Zartonk: Radyo, çoktandır Ermeni toplumunun gündeminde olan bir şey. Sürekli bir Ermeni radyosu kurulma fikri vardı. Konu ile ilgili girişimler de vardı ancak olmadı, ekonomik sıkıntılar, dile hakim insanlar bulmak vs. çok zor. Hrant Dink’in de hayallerinden biriydi, radyonun kurulmasını çok gerekli görüyordu. 19 Ocak’ta gerçekleştirilemeyen hayallerini gerçekleştirmiş olacaktık.

‘Parev Radyo’ adında bir radyo projesi vardı, fizibilitesi yapılmış, ne yazık ki kağıt üzerinde kalmıştı; biz de internet radyosu kurduk. Evet, çoğunluluğu Ermeni’lerden oluşan bir topluluk Nor Zartonk, Ermenice yayın yapılacak, ama yalnızca Ermenice yayın yapmayacaktık. Böyle bir hedefle yola çıktık. Ve şu anda Ermenice, Rumca, Kürtçe, Hemşince, Lazca ve Türkçe olmak üzere 6 dilde yayın yapıyoruz. www.norradyo.com üzerinden dinleyebileceğiniz radyomuzda, profesyonel radyocular değil gönüllü arkadaşlarımız çalışıyor. Güncel, kültür-sanat, edebiyat, kadın, politika, haber konularında çok dilli, çok sesli çok kültürlü yayın yapıyoruz.

“Benim Adım” adında belgesel çektik. Faşizme kurban gitmiş kişilerin ağzından anlattığımız bir belgesel. İstanbul 2010 kültür (!) başkenti tanıtımlarına gönderme yapan, mücadeleyi vurgulayan bir kısa filmimiz de var. www.norzartonk.org internet adresinden izleyebilirsiniz.

YDG: Hrant Dink davası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Nor Zartonk:
3 yıldır davada hiçbir yol kat edilemiyor. Bizimle dalga geçilmeye devam ediliyor, mahkemede aile hakarete uğruyor. Ogün Samast-Erhan Tuncel-hakim-savcı diyaloglarına baktığınızda nasıl bir oyunun içerisinde olduğunuzu anlamanız yeterli. Adaleti onlardan beklemek, onların adaletini beklemek çok mantıklı değil. Ancak Hrant Dink davasını solcular, sosyalistler daha fazla sahiplenmiş olsaydı süreç daha farklı işlerdi. En azından 50-100 kişi yalnızca mahkeme önünde beklememiş olurdu.

YDG: Devrimci gençlik hareketini takip ediyor musunuz?

Nor Zartonk: İlk önce şunu belirtmek gerekiyor, biz bu mücadeleyi kendi mücadelemizden ayrı tutmuyoruz. Bu çerçeveden baktığımızda, biz Türkiye Devrimci Hareketinin sorumluluklarını yerine getiriyor muyuz; tabiî ki getiremiyoruz. Ama bir şekilde biz de bunun bir kolunu oluşturuyoruz. Kürt halkının mücadelesi dedik, o aslında Ermeni halkının da mücadelesi. Ama aslında TEKEL işçilerinin de mücadelesi hepimizin mücadelesi. Bir arada yaşamak sözünü sıkça duyarız; bizim bir arada yaşamaktan anladığımız bir arada mücadele etmektir. O yüzden bu röportajı yapıyoruz. Bir arada mücadele ettiğimiz kesim olarak hepimizin özeleştiri vermesi gerekiyor. Siz de tanımak ve öğrenmek için yaptığınız bu çaba ile özeleştiri veriyorsunuz bir anlamda. Bunun için Yeni Demokrat Gençlik’e teşekkür ederiz, bu teşekkürümüzün özellikle yazılmasını istiyoruz.