Erdal GÜVEN
Radikal Gazetesi
Şahsi temennimle başlayayım: Temsilciler Meclisi, ‘soykırım’ tasarısını, öyle kıl payıyla, hatta oyçokluğuyla bile değil, oybirliğiyle ve dakikalarce ayakta alkışlanacak bir kararla kabul etsin. Aynı sonuç ve sahne Senato’da da yaşansın. Böylece ABD Kongresi hepten ‘soykırım’ı tanımış olsun. Ardından önümüzdekinden tezi yok, ABD Başkanı da, 24 Nisan’da, tarihi katliammış, kitlesel kıyımmış, büyük felaketmiş diye lafı eveleyip gevelemeden, tam tersine üstüne basa basa ‘soykırım’ desin. Ermenistan ve diaspora muradına ersin. Türkiye de ne yapacaksa yapsın.
Ve bu ıstırap bitsin… Bitsin de görelim, dünya başımıza yıkılacak mı yoksa dönmeyi sürdürecek mi?
Fena mı olur Ankara bundan böyle ne Pentagon’dan, ne Yahudi lobisinden, ne de Amerikan silah-savunma sanayisinden medet ummak zorunda kalmasa… Ha tabii bir de ‘soykırım’cılık gibi son derece ağır bir suçlama karşısında, ne kadar önemli bir stratejik müttefik olduğumuzu kafalarına kakmaktan, ‘Kapatırım üssünü’ gibi basbayağı şantaj denebilecek bir söyleme sarılmaktan kurtulsa… Ve nihayet, gün gelip ABD başkanı, ‘soykırım’ değil de ne bileyim, ‘kıyım’ ya da ‘insanlık trajedisi’ gibisinden bir laf ettiğinde utanıp sıkılmadan sevindirik olma durumu da sona erse…
Şahsi kanaatimle devam edeyim: Ermenilerin ve Türklerin, Amerikalı vekillerin, senatörlerin, bakanların ya da başkanın ‘soykırım’ deyip dememesine niye bu kadar önem verdiklerini anlayabilmiş değilim. Zerre kadar ilgilendirmiyor beni Amerikalı siyasilerin ne dediği. Bunu bir ahlaki yükümlülük olarak görüyorlarsa, adil olmak adına davranıyorlarsa ve bir vefa borcunu ödüyorlarsa tebrikler… Yok üç beş Ermeni oyu için yapıyorlarsa bunu, o da onların sorunu. Onlar düşünsün.
Biz şunun bile farkında değil gibiyiz: Geçen gün ‘soykırım’ tasarısına karşı oy kullanan Amerikalı vekiller dahi, oylama öncesinde, ‘Evet bu soykırımdır ama şimdi biz bunun adını koyarsak Türkiye’yi kızdırırız’ minvalinde konuştu istisnasız. Tıpkı, son dakikada tasarıya karşı devreye giren Obama’nın, Clinton, Biden’ın, seçim kampanyası sırasında ‘soykırım’ ifadesini defalarca kullandığının, Obama’nın, açıkça, ‘Başkan seçilirsem Ermeni soykırımını tanıyacağım’ dediğinin farkında değilmişiz gibi.
Bizim devletin ve hükümetin tepkilerine bakalım şimdi. Cumhurbaşkanı, “Bu kararın Türk halkı nezdinde hiçbir itibarı bulunmamaktadır” demiş. Dışişleri Bakanı da, “Tarihi olaylarla ilgili bir konunun değerlendirmesinin bir parlamento tarafından yol açabileceği tablo çok açık göz önüne serildi” diye konuşmuş. Evet, tam da Gül’ün dediği gibi olması gerekir ve evet, tam da Davutoğlu’nun dediği gibi oldu. O zaman niye Gül ve Davutoğlu dahil, onca başbakan, dışişleri bakanı ve cumhurbaşkanı yıllardır uğraşır bu kararı engellemek için? Hadi geçmişi bir kenara bırakalım, madem hiçbir itibarı yok, madem parlamentolara düşmez bu tür kararlar almak, niye Amerikalı vekillere ‘Hayır’ dedirtmek için onca seferberliğe girişildi günlerdir? Yanlışlık, öyle ya da böyle bir karar almalarındansa bizatihi, bırakın o zaman ne karar alırsa alsınlar… ‘Hayır’ kararı çıksa da aynı tepkileri gösterecek miydik, yoksa Amerikalı vekillerin sağduyusuna övgü mü düzüyorduk şimdi?
Artık tüm bunları bıraksak da kendi işimize baksak. Mesela, tarihçiler hadi bir konferans düzenleyip şu meseleyi bilimsel olarak tartışalım dediklerinde bizim meclis ayaklanmasa, bir bakan çıkıp hükümet adına vatana ihanet edebiyatı yapmasa… Ya da bir gazeteci, bir TV programında bir akademisyeni ‘satılmış’ olmakla suçladığında, davaya bakan mahkeme, akademisyenin bir Ermeni gazetesinde yazı yazdığını da öne sürerek gazeteciyi bir güzel aklamasa… Mesela ‘sivil toplum’umuz, ‘Ermenilerden özür diliyorum’ diyen insanları dilediklerine dileyeceklerine pişman etmese… Başbakan her tepesi attığında, hoşgörüsünü ispatlamak için Türkiye’de bilmem kaç bin Ermeni’nin çalışmasına müsamaha ettiklerinden laf açmasa… Nihayet hükümet Türkiye’deki Ermeni azınlığın hak ve özgürlüklerini, taleplerini ciddiyetle ele alsa… İşimize baksak deyince bir de yüzümüze gözümüze bulaştırıdığımız Ermenistan’la normalleşme süreci var tabii…