‘Bir Çift Güvercin Havalansa’… Hrant için, Adalet İçin!

[ A+ ] /[ A- ]

Müştereklerimiz

19 Ocakta ne olmuştu?

Bu soruyu yedi yıldır soruyoruz inatla, isyanla, gitgide yorulan umudumuzla… Hrant Dink’in anısı, adalet arayışımızın çehresi oldu. Suikastın sekizinci yılında, 19 Ocak 2015 Pazartesi günü, Agos’un önündeki kaldırımda ruhlarımızı yere sereceğiz, saat tam 15:00’da Hrant’ın vurulduğu yerde olacağız. Ellerimiz birleşecek, seslerimiz çoğalacak, dilimiz çözülecek, yasımız tutulacak. “Biz hem katillerin peşindeyiz, hem de adaletin ve hukukun katledilmesine karşı buradayız” diyeceğiz.

Hatırlıyor musunuz, salt 19 Ocakta neler olduğunu değil, nasıl ve neden olduğunu?  Ne zaman, nerede gördünüz Hrant’ın cansız bedenini sarmalayan güvercin tedirginliğini?

Hatırlıyoruz, anlatıyoruz, unutmuyoruz. Yaşam öykümüzün bir mihenk taşı oldu Hrant Dink’in vurulduğu gün.

Toplumsal bellek sadece nostaljik bir kavram mı? Vicdanımız, duygularımız, yasımız bu kavrama sığar mı? 2007’yi 1915’e bağlayan karanlığı sorgulatır mı? Bizler, müşterek belleğimizi el birliğiyle inşa etmek istiyoruz. Yaşamımızı yaşanmaya değer kılan da işte bu iradedir; bu ortak eylemin ivmesidir; yasın içinde dahi, o şen bilgiyle kuşanan, belleğimizdeki bilgi.

Hrant Dink, değer üreten ve barışı özleyen bir insandı, Türkiyeli bir Ermeni, bir gazeteci. İşte tam da bu yüzden, savaş çığırtkanlarının oyununu bozduğu, soykırımı ve ortak belleği yeniden tarif ettiği için ve Ermeni olduğu için vuruldu. Tıpkı geçtiğimiz hafta katledilen Charlie Hebdo çizerleri gibi, hürriyetin tüm dünyada ortak olan dilini konuştuğu için… Cesaretimizi kırmak, vicdanımızı yaralamak, geleceğimizi karartmak için…

19 Ocakta ne olmuştu?
‘O gün yüreğimin Türk yanı utandı insan yanımdan’ diye anımsıyor milyonlarca tanıktan biri.
‘Ömrüm boyunca, hiç kendim o denli çaresizce Türk hissetmemiştim’ diyor bir başka tanık.

Kitaplar yalnız kralların adını yazsa da, müşterek belleğimiz hedefe her yaklaştığında aşağı yuvarlanan kayayı inatla, kararlılıkla, dayanışmayla zirveye taşıyan Sisyphos’ların adını mıh gibi tutacak aklımızda. Ermeni yönetmen Dikran Hızmalyan şöyle yazmıştı Gezi Direnişi günlerinde: “Biz, Taksim’deki protestocularda yıllardır ve bugüne kadar Hrant’ın portresini bir özgürlük sembolü olarak yükselten muhalifleri görüyoruz.” İşte 19 Ocaktan beri, Gezi’de ve ertesinde, Hrant’ın aydınlık portresini taşıyan bizler, özgür, adil, kardeşçe bir yaşam cüretiyle, yine 19 Ocakta sokaktayız. Kent gibi, hava ve su gibi, müştereklerimizden biri olan belleğimizi, hakikatin bilgisiyle ve vicdanla donatacağız.

Hrant’ız, Ermeniyiz, Adalet İstiyoruz.
Unutmuyoruz, Affetmiyoruz.
Her Yerdeyiz, Her Daim Hatırlıyoruz.