Başbakan, ‘Herkes tarafını seçsin’ diyor; bizim tarafımız belli sayın başbakan!

[ A+ ] /[ A- ]

berkin

Hürrem SÖNMEZ
Diken

Memleketin kalbindeki adliyede savcı rehin alınır… Garip bir tesadüf eseri aynı saatlerde tüm ülke karanlığa gömülmüştür.

Haberi öğrendikten sonra bir kez olsun bu defa yanılalım isteriz. Kimsenin burnu kanamadan bitsin bu eylem diye dua ederiz. Elimizden başka bir şey gelmez çünkü o anda.

Bu arada olayla ilgili olarak medyaya yayın yasağı gelir; gerekçe kamu düzenidir. Bu nasıl bir düzense kamunun hiçbir şeyden haberdar olmadan yaşaması üzerine kuruludur. Zira dünyanın başka bir ülkesinde yaşansa dakika dakika bilgi aktarılacak bir olayı halk sosyal medyada dolaşan duyumlarla takip etmeye çalışır.

Haber alma hürriyetinin ırzına geçildiği o anlarda, ülkenin en büyük şehrinde özel harekat adliyede operasyon yaparken, halkımız yarışma programı izlemektedir.

Operasyonun sonucunda dualarımız kabul olmaz. İki eylemci ve rehin alınan savcı ‘başarılı bir operasyon’ sonucu ölür.

Cumhurbaşkanını dinlerken hayretler içerisinde kalırız. İki kişi ölmüştür, o sıralarda henüz savcının ‘ağır yaralı’ olduğu bilgisi verilmiş, ölüm haberi gelmemiştir. Ama cumhurbaşkanı konuşmasını ‘başarılı operasyon’dan ötürü polisi tebrik ederek bitirir.

Biz bilmeyiz devlet bilir?

Ardından başbakan alır sözü. “Operasyon ilk aşamada başarılıydı savcı yaralı olarak kurtarılmıştı” der. Ölümün kaç aşaması var sayın başbakan? Rehinenin operasyon anında mı ölmesi gerekiyor başarısız olması için? Ya da savcı yaralı kurtarıldı da sonradan mı öldürüldü?

Operasyonun öznesi devletin savcısının dahi hayatı kurtarılamamışken, eylemciler infaz edilmişken devlet büyüklerimizin hangi başarıdan söz ettiğini biz anlayamayız. Biz bilmeyiz devlet bilir, hatta devlet dediğimiz şey suç işlemeyi ve suçluyu gizlemeyi de iyi bilir.

Benim tek anladığım ‘devletin bekası’ denen şey her ne ise o kadar mübarektir ki  devlet onun için kendi savcısını dahi feda edebilir. Yakın tarihimiz devletin bekası uğruna ölen ve öldürülenlerle doludur.

Huzur içinde dağılabiliriz

Emniyet Müdürü ise olayın ardından yaptığı açıklamada aynen şunları söyler: “Devletin savcısına  devletin görevlilerine nerede bir el kalkarsa güvenlik birimlerimiz o eli kıracaktır.”Huzur içinde dağılabiliriz bu açıklamanın ardından. Zira intikam alınmış, devletin savcısına uzanan el savcıyı da öldürmek pahasına kırılmıştır.

Hukuk devleti ve insan hakları konusunda bildiğimiz her şeyi de unutmamız gerekiyordur bu arada. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Devletin yetkili ağızlarından yapılan bu duyuru, adaletin, güvenlik birimleri tarafından olay anında tecelli ettirileceği anlamına gelmektedir çünkü.

Başbakan konuşmasında bir de çağrıda bulunur, “Herkes tarafını seçsin” diyerek. Hangi tarafta duracağız biz şimdi? “Devlet başarılı bir operasyon yaptı ama savcı hukuk şehidi oldu, teröristler hak ettikleri şekilde cezalandırıldı” mı diyeceğiz? Yoksa “Bu devlet Berkin Elvan’ın katili polisleri korudu, o iki eylemci adaleti tesis etmek için kahramanca kendilerini fedâ etti” mi diyeceğiz.

Berkin’in katilleri  açıklanmadı, üstüne iki genç insan bir de savcı öldü. Berkin’in katillerinden hesap sormayan bu devlet karşımıza geçip açıklama yaptı, ‘Polisi tebrik ederiz, başarılı bir operasyon oldu’ dedi.

Bizim kıymet verdiğimiz iki şey var şu yeryüzünde: Biri insan hayatı öteki de adalet. Berkin’in yaşam hakkını elinden alanlar bu devletin güvenlik güçleri, hani  bu akşam emniyet müdürünün açıklamasından ‘anında adaleti tesis etmeye’ ehil olduklarını anladığımız, bizzat cumhurbaşkanı tarafından tebrik edilen güvenlik güçleri .

Bir kez daha adalet de insan hayatı da ‘kutsal devlet’ için fedâ edildi bu ülkede. Her gün girip çıktığımız o adliyeden bir kez olsun adalet çıkmaması yetmezmiş gibi üç de cenaze çıktı. Kalbimiz ağrıyor, uzun ve karanlık bir günün sonunda, tüm ölenler için, o hafızamıza kazınan fotoğraflarla son hallerini hatırlayacaklarımız için canımız yanıyor.

O babadan yanayız biz

“Herkes tarafını seçsin” diyor ya başbakan tarafımız bellidir; şehitten, başarıdan, destandan, ölü ele geçirmeden yana olamayız biz. İnsanız biz, devlete benzeyemeyiz.

O yüzden 15 yaşında oğlunu toprağa vermişken bile hâlâ “Oğlum öldü başka insan ölmesin, kan kanla yıkanmaz” diyebilen “Biz sadece adalet istiyoruz” diyebilen o babadan yanayız biz.

En zor zamanda bile hayatı savunmaktan yanayız.