DİHA
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 411. haftasında bir kez daha Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. “Failler belli kayıplar nerede” pankartı önünde ellerinde kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ve karanfillerle oturan Cumartesi Anneleri’ne çok sayıda yurttaş da destek verdi. Bu haftaki eylemde ilk sözü, 6 Aralık 1993’te Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hüseyin Taşkaya’nın oğlu Şerif Taşkaya aldı.
20 yıldır babasını her yerde aradıklarını söyleyen Taşkaya, herhangi bir sonuca ulaşamadıklarını ifade etti. “Adalet bu değil!” diyen Taşkaya, “2 yaşındaki bir çocuk bir cama taş atsa bulunuyor. Ama bizim ailelerimizden yıllardır bir haber yok. Yargı bizi sağa sola göndererek, başından savıyor. Başbakan’ın değiştireceğini söylediği yargıyı 3 yaşındaki bir çocuğa verseler daha insani hazırlar. Çünkü Başbakan’ın yasaları, ‘görmedim’, ‘duymadım’ diyor. Yasaları, ‘öldür’ diyor. Biz kemiklerimizi istiyoruz. Kemiklerimizin kokusu bize yeter. Dayanamıyoruz. Özür dahi istemiyoruz. Şu da bilinsin ki biz haykırışımızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘Adalet ABD’li için varsa bizim içinde olmalı’
İstanbul Avcılar’daki evinin önünden ellerinden telsiz bulunan kişilerce 1995 yılında kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, “Adalet istiyoruz” diyerek söz aldı. Konuşmasını çok uzun tutmayacağını belirten Tosun, Kürtçe yaptığı konuşmasında geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da kaybolan ve günler sonra öldürülmüş vaziyette bulunan ABD’li Sarai Sierra’yı hatırlattı. Sierra’nın kaybolmasından sonra yetkililerin kapsamlı araştırmalar yürüterek cenazesine ulaştığını söyleyen Tosun, Sierra gibi kendi kayıplarının ve faillerinin de ortaya çıkarılmasını istedi. Tosun, “Adalet varsa herkes için olmalı. ABD’li için varsa bizim için de olmalı. Tüm kayıplar bulunsun” dedi.
Ayato’dan 19 yıldır tek bir haber yok
Bu hafta, 1994 yılında Diyarbakır Silvan’dan Kulp’ta bulunan evine giderken bindiği minibüs durdurulduktan sonra gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Muhterem Ayato’nun akıbeti soruldu. İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Fadik Temizyürek’in okuduğu basın açıklamasında, “Hükümetler değişti ama zihniyetler hep baki kaldı” dedi. Temizyürek, 19 yıl önce kaybedilen Muhterem Ayato’nun akıbetinin hep karanlıkta kalmasının bu zihniyetin bir sonucu olduğunu söyledi. Ayato’nun minibüsteki diğer insanların gözleri önünde jandarmalar tarafından araçtan indirilerek M. Şirin Baran adlı yurttaşla birlikte Silvan Jandarma Komutanlığı’na götürüldüğünü anlatan Temizyürek, ardından Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı’na götürülen Ayato’nun çıkarıldığı mahkemede suçlamaları kabul etmediğini belirtti. Baran’ın daha sonra Ayato’nun yoğun işkence altında gözaltı merkezinde tutulduğunu anlattığını aktaran Temizyürek, Af Örgütü’nün 15 Nisan 1994’te acil eylem çağrısı sonucu dünyanın dört bir yanından telgraf, faks ve mektupların dönemin üst düzey devlet yetkililerine gönderdiğini ve Ayato’nun akıbetinin açıklanmasını talep ettiğini ifade etti.
‘Bu suç yerelden ulusala emir-komuta içerinde işlendi’
Tüm girişimlere rağmen bugüne kadar Ayato’nun akıbetine ilişkin herhangi bir bilgiye ulaşılamadığına dikkat çeken Temizyürek, bu kayıp olayının sorumlusunun, Silvan ve Diyarbakır jandarma komutanlarından dönemin üst düzey devlet yetkililerine kadar herkes olduğunu kaydetti. Suçun yerelden ulusala emir-komuta içerinde işlendiğini belirten Temizyürek, bu suçu işleyenlerle birlikte, onları koruyan ve cesaretlerinden herkesin yargılanmasını talep etti.
Açıklamanın ardından Cumartesi Anneleri, 412’nci haftada bir araya gelmek üzere meydandan ayrıldı.