Ermeni, Asuri-Süryani-Keldani, Nasturi, Pontus ve Anadolu Rum, Ezidi halklarına yönelik soykırımın başlatıldığı 1915’in 105. yılında soykırım uygulayan Osmanlı/İttihat Terakki, Cumhuriyet kadrolarını ve işbirlikçilerini kınıyor; Türkiye Cumhuriyeti devletini soykırımları kabul etmeye davet ediyoruz.
Ermenilere 24 Nisan 1915’te, keza Asuri-Süryani-Keldani, Nasturi, Pontus/Anadolu Rum, Ezidi halklarına karşı aynı yıl başlayan ve çeşitli biçimleriyle 1924’e kadar süren soykırım sistematik olarak Osmanlı egemenlerinin sınıfsal/siyasal çıkarları doğrultusunda, İttihat ve Terakki kadroları eliyle başlatıldı. Halklara yönelik soykırım uygulanırken dönemin emperyalist ülkelerinden kimisi İttihat Terakki ve Cumhuriyet kadrolarına destek olmuş, kimi emperyalistler ise durumu sadece izlemekle yetinmişlerdir.
Osmanlı ve daha sonra Cumhuriyet topraklarının Müslüman-Türkleştirilmesine ilişkin canice planların hazırlanması ve adım adım uygulamaya konulması, 1915 soykırımından onlarca yıl öncesine kadar uzanır. 1880’lerde başlayan bütün katliamlar, soysürümler, bütünlüklü ‘yok ediş’in hazırlıklarını oluşturdu. Anadolu’nun Müslüman-Türkleştirilmesi ve “Türk Ulusu”nun inşasında önemli bir tarihsel aşama olan soykırım, katledilen halkların mallarına, yaşam alanlarına el konulmasıyla “yerli” sermaye sınıfının doğuşu da ilk Devlet eliyle başlatılmış oldu. “Yerli” burjuvazinin temellerinde bu kirli sermaye bulunmaktadır.
105 yıldır bu topraklarda, halkların direniş örgütlerinden ‘zararlı cemiyetler’ adıyla bahsedilmesinden tutun da ‘sözde’ sıfatıyla anılan soykırımın gerçekliğinin inkârına değin bir dizi yalana şahit olduk. Oysa bu çarpıtılmış tarih anlatımının en kötü yanı da tarihe olan yanlış yaklaşım değil, bu yaklaşımın bugün de aynı biçimde tekrarlanıyor olmasıdır. Tarihte katili, soykırımı öven, bugün de aynı şeyleri yapacağını tarih anlatımıyla ilan etmiş olmaktadır.
Osmanlı’dan devralınan bu zihniyet; Cumhuriyet tarihi boyunca kesintisiz biçimde sürdürülmüş, Dersim’den, Maraş’a, Sivas’tan; Roboski’ye, Cizre, Nusaybin ve Sur’a değin farklı hükümetler eliyle yeniden ve yeniden uygulamakta bir beis görmemiştir. Hatta son süreçte bu soykırımcı zihniyet Kürt, Ermeni, Süryani, Ezdi halkalarına karşı saldırılarını yeniden Misak-Milli sınırlarına, Afrin’e, Rojava’ya, Kandil’e, Şengal’a, Maxmur’a kadar yaymıştır.
Yerlerinden yurtlarından edilerek bu topraklardan koparılan, köksüzleştirilen, yoksullaştırılan, tarihsizleştirilen, belleksizleştirilen, unutturulmaya çalışılan; aynı zamanda kültürel bir soykırıma da uğratılan Asuri-Süryani- Keldani, Nasturi, Pontus ve Anadolu Rum, Ezidi halklarının yaşadıklarının benzerleri emperyalistlerce ve Türkiye Cumhuriyeti’nin AKP-MHP bloğu ve sermaye, Ergenekon desteğiyle Ortadoğu’nun başka halklarına yaşatılmaya devam etmektedir. Bugün Osmanlı’nın mirasına sahip çıktığını söyleyen, bununla övünen AKP-MHP bloku hala soykırımı reddetmekte ve tarihi, önceki Türk hükümetleri gibi utanmazca tahrif etmektedirler.
1915’in Haziran ayında Beyazıt Meydanı’nda idam edilen Hınçak üyesi 20 devrimciden biri olan devrimci önder Paramaz’ın dediği gibi: “Zulüm baki kaldıkça ihtilalcılar da doğmaya devam edeceklerdir. Bizim görevimiz zulmedenlerin, halkın ekmeğini çalanların ve sömürenlerin ortadan kalkmasına kadar devam edecektir… Bizim talebimiz Ermeni, Kürt, Alevi, Laz, Yezidi, Süryani, Arap ve Kıptilerle birlikte eşit koşullarda yaşamaktır. Bir devrimci olarak bu hedefe ulaşacağımıza inanıyorum.”
Dönemin ve bugünün emperyalistlerine, onların işbirlikçisi yerli hükümetlere karşı ‘Yaşasın halkların birlikte mücadelesi ve eşit, özgür birliği’ şiarımızı tekrar ve tekrar yükseltiyor, bütün halklarımızı eşit ve özgür bir gelecek için tarihsel ve güncel soykırımlarla yüzleşmeye, soykırımlardan beslenen ve bu insanlık suçunun esas kaynağı olan sömürü düzenini yıkmak için ortak mücadeleye davet ediyoruz.
Avrupa Demokratik Güç Birliği