Ragıp ZARAKOLU
Günlük Gazetesi
(Dün) Beşiktaş’ta eski DGM, yeni Ağır Ceza Mahkemesi’nde idim.
Elbette sanık olarak, genç yazar Mehmet Güler’in ‘Ölümden Zor Kararlar’ adlı kitabının yayıncısı olarak.
Kadim avukatım ve dostum Özcan Kılıç ile.
Muhalif basının ağır savunma yükü taşıyıcısı.
Mehmet Güler, pankreas kanserinden ameliyat geçiren babasının başında.
Bu bir roman, ama roman deyip geçmeyin, toplatıldı üstelik.
Roman kahramanlarının sözleri sakıncalı bulundu.
Roman kahramanları da yargılanır bu ülkede.
Mahkeme sırasını beklerken, yanıma yaklaşan bir savunman, ‘hangi örgütten yargılanıyorsunuz’ diye sordu.
Öyle ya burası eski DGM.
Burada olsa olsa örgüt davası olur.
Ama dün de bugün de buraları hâlâ aynı zamanda bir ‘basın mahkemesi’. Gazetem ise buranın abonesi. Kaç defa kapatıldık karıştırıyorum artık. TMY’de 2006 yazında yapılan değişiklik nedeniyle. Ve Anayasa Mahkemesi sayesinde. Anayasa Mahkemesi TMY’nin 7 ve 8. maddelerini bozmaya gerek duymadı sadece ‘sahip’ sözünü çıkardı yasadan. Başkasına gerek duymadı.
Bu da belki yalnız bana yarayacak.
Oysa başvuruyu yapan kurumun eski başkanı ve eski Cumhurbaşkanı Sezer idi.
Muhalif basın TMY’nin rehinesi olmaya devam edecek.
Genel Yayın Yönetmeni olduğum Alternatif’in Yazıişleri Müdürü Cevat Düşün, hakkında açılan sayısız davadan dolayı birçok mahkžmiyet cezası aldı.
Ben beraat ettim.
Ertuğrul Özkök’ü de yargılıyor musunuz diye sormuştum savunmamda.
‘Welat’ Yazıişleri Müdürü Vedat Kurşun ise daha şimdiden hapiste.
Türkiye’nin tek günlük Kürtçe gazetesi.
Ne yazık ki Türkiye’de demokratik açılım konusunda en tutucu kurum hukuk kurumu.
Gözlerimi kapar vazifemi yaparım diyorlar.
Napalım yasalar böyle!
Siyasetçiler yasaları değiştirsin!
Oysa evrensel ilkeler, sözleşmeler yok mu?
Bir yandan da fiilen gazeteciliğe haftalık ANT dergisinde başlayışımın 40. yılını kutluyordum. Harun Karadeniz, Faruk Pekin’le birlikte yazı kuruluna girmiştik 1969 yaz sonu.
İlk yazım ise 1968, yine ANT.
Genel Yayın Yönetmeni Doğan Özgüden, Teknik Sorumlu İnci Özgüden, Yazıişleri Müdürü Osman Arolat… Haklarında 500 yılı bulan cezalar isteniyor. Ortak imzalı bir yazıdan dolayı Faruk ve ben de milli oluyoruz.
Sonra Ho Şi Minh ve Vietnam Savaşı adlı yazıdan dolayı açılan dava.
Ord. Prof. Dr. Recai Galip ve asistanı Doç. Sulhi Bey yazımda suç bulmuşlardı.
“Komünizm propagandası”.
Basınımızın duayeni Çetin Altan ise 159’un müptelası idi. Yani bugünkü 301. madde!
100 lerce dava açıldı hakkında. Yok hükümete hakaret, yok askeriyeye hakaret, yok meclise hakaret, yok polise hakaret, yok adliyeye hakaret!
Hakaret kere hakaret!
Ne alıngan devletimiz varmış, burnundan kıl aldırmayan, devletin bekçisi, odacısı kalmıştı bir dava açtırmayan.
2000’li yıllara da sanık olarak girmeyi başardı da, eşi Solmaz Hanım ‘159 Madde’ diye bir kitap yazarak kutladı onu.
1973 yılında ellerimde kelepçe, Selimiye Kışlası’ndan Sultanahmet Adliyesi’ne getiriliyorum, iki yanımda jandarma. Kalabalık aralanıyor koridordan geçerken, merakla kim bu Toros Canavarı diye.
1,5 yıl yiyorum. mezun olduğum ve doktora yapmakta olduğum İstanbul Üniversitesi’nin bilirkişi raporu ile. Afyon sürgünü de cabası.
Ve 40. yılımda yine sanığım.
Ya adliyede, ya da bende bir arıza var.