‘Park Şimdi Çiçek Gibi’ Oldu Mu?

[ A+ ] /[ A- ]

Pınar ÖĞÜNÇ
Radikal

O kadar zor yazıyorum ki. Çünkü biliyorum aklını ve vicdanını ipoteklemiş olan için yazdıklarımız da söylediklerimiz de bir komplonun, bir oyunun parçası olacak.

Fotoğraflara inandıramayacağız, can havliyle kayıt tuşuna basılmış videolara ikna edemeyeceğiz. Hatta bakmayacaklar bile. Tenezzül etmeyecekler. Fikirlerini değiştirmekten korkacaklar. Taksim’den Mecidiyeköy’e kadar gaz bulutu içinde sürülen insanların terörist olduğuna inanan ‘Oh’ diyecek.

Çoluk çocukla, aralarında yaralılarla, soluksuz kalanlarla dolu bir otelin içine biber gazı atmanın anlamı üzerine samimiyetle bir an düşünseler, soracakları sorulardan mı korkuyorlar? Bir otele girip insanların maskelerini, gazın acısını bir lokma azaltan solüsyonları toplamak, beyaz önlükleriyle doktorları arkadan kelepçelemek, bunlar üzerine düşünmek gerçekten fikrinizi değiştirebilir, bakmayın o zaman.

Hangi güven?

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Gezi Parkı direnişçileriyle buluştuğunda, “Amacım sizi oradan çıkmaya ikna etmek değil, yanlış anlamayın. Sadece birbirimizi dinleyelim, bu önemli” demişti. Dinler gibi de yaptı. Sabaha dek süren o buluşmayı yazdığımın ertesi günü aradı Vali. “Gençler orada basın yok diye güvende hissederek konuştular” dedi. Ortada etik açıdan doğru olmayan bir şey bulunmadığını, kendimi özellikle gizlemediğimi, bilakis böyle buluşmaların kayda geçmesindeki kamu yararını anlatmaya çalıştım.

Şimdi sorayım: Güven mi? Daha önceki doğru olmayan yönlendirmeleri için ikna etmeye çalıştığı insanların güveni mi? Birlikte poz verip pazar günü için Park’ta buluşmaya sözleştiği gençlerin güvenliği mi? İçlerinden “Sizin güvenliğinizi biz sağlarız. Yeter ki gelin ve oradaki ruhu anlayın” diyen bile çıkmıştı. Pazar günü ‘boşaltılmış’ parkta polislerle yapabilirdi heveslendiği pikniği. Çünkü o buluştuğu insanlar gibi binlercesi kimi fiziken, kimi ruhu yaralı, ‘temizlenmişlerdi’.

Pazar sabahı görebildiğim kadarıyla Gezi Parkı hüzün vericiydi. Belli ki üç güne yıkılacak inşaat kalıntılarındaki yazılmalar bile silinmiş, içerde tek bir kâğıt parçası bırakılmamış, hummalı bir çiçeklendirme faaliyeti sürüyordu. Bir polisin “Şimdi çiçek gibi oldu” dediği parkın banklarına, çimenlik kısımlarına polisler uzanmıştı. Yatıp ağaçların arasından gökyüzüne bakıyorlardı, gülüşerek muhabbet ediyorlardı. Park güzeldir. Her şey tam da bunları yapabilmek için başlamıştı zaten. Yoğun gazdan kaçarken dahi bostana ektiklerine basmamaya çalışan binlerce insan bunu istiyordu. Bunu görmediniz, bütün görmediklerinize birleşti.

İtirazınız yok mu?

Ben savaş muhabiri değilim. Taksim’de bu yazıyı yazdığım binanın üst katına çığlıklar geliyor, sirenler, sloganlar yükseliyor, “Yapmaaa” diye bağıran kadın sesleri duyuyorum, ağzımda maskeyle yazı yazmaya çalışıyorum. Bu hal, normal bir hal değil.

Park temizlendi diyelim, herkes de döndü evine bu akşam. Siz AK Parti seçmenleri, ‘bunun’ üzerinde yükselen bir iktidara edecek lafınız yok mu? Gidin oyunuzu verin, çok da sevin partinizi ama ‘diğerlerine’ yönelmiş açık nefrete, bu ‘hale’ hiç mi itirazınız yok? Gerçekten bu mu istediğiniz? Misal yaralı sayısını yazınca “İnşallah seni ne zaman yaralı göreceğiz” diyenlerin azınlıkta olmasını ümit ediyorum, bir ses umuyorum. Yazıyı akşamüstü 18.00’de yollarken sonrasından gerçekten korkuyorum. Bunu görmüyor musunuz?