Sevdiye ERGÜRBÜZ
DİHA
Ermeni toplumunun bir kısmının 1915 yılında Hamidiye Alayları’nın yaptığı vahşetin etkisinde olduğunu belirten Nor Zartonk İnisiyatifi‘nden Sayat Tekir, “Kürt hareketinin Ermeni soykırımı ile ilgili ciddi özeleştirileri var. Bunu yadsıyamayız. Ermenilerin bir kısmının Kürtlere karşı olan önyargısının kırılması için bu özeleştirilerin daha fazla dillendirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Ermeni toplumu içerisinde entelektüel tartışmalar yaratmayı hedefleyerek 2004 yılında bir e-mail grubu olarak ortaya çıkan, 2007 yılında ise Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesi ile ete kemiğe bürünen Nor Zartonk İnisiyatifi’nden Sayat Tekir ve Sercan Çakaroğlu, Nor Zartonk’un, Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) dahil oluş sürecini ve Ermeni toplumunu anlattı.
Nor Zartonk’un, Ermeni toplumundan yola çıkarak tüm Türkiye’de entelektüel gelişim hedeflediğini belirten Sayat Tekir, “Nor Zartonk’taki ‘Zartonk’ kısmı ‘doğuş’ demek, bir çiçeğin açılması anlamında ‘uyanış’ demek. Bu Ermeni Soykırımı yaşanmadan önceki ‘Ermeni Rönesans’ döneminin adıdır. Bu dönemde Ermeni sanatı, siyaseti, edebiyatı çok gelişmiştir. Bu dönem 1915’te son buluyor” dedi. 24 Nisan 1915’te ilk olarak Ermeni aydınlar, sanatçılar, doktorlar, bilim insanları öldürüldüğü için toplumun beyninin yok edildiğini belirten Tekir, “Nor Zartonk da bir yerde ona atıf yaparak tekrar bu toplumda üretimi geri döndürmek için bir araya gelen insanlardan oluşuyor” diyerek amaçlarını özetledi. Tekir, “Biz kendimizi ‘özgürlükçü’ olarak tanımlıyoruz. İçimizde birçok görüşten, sağ olmamak şartıyla, insanlar var” diyerek, sadece Ermeni toplumunda değil ülke ve tüm dünyada demokratik bir dönüşümü hedeflediklerini ve eşitlikçi ve özgürlükçü bir dünya düzeninin gelmesini istediklerini belirtti.
“Ermeni toplumu monoblok bir yapıda değil”
Ermeni toplumunun monoblok bir yapıda olmadığını belirten Tekir, Ermeni toplumundan yurttaşların, sürece aklaşımının farklılık gösterebildiğini ifade ederek “Sosyalist, demokrat bir kanat da var, duyarsız, gündelik derdinde olan bir sürü insan da var. ‘Ermeniler şunu düşünür’ diyemiyoruz ama ‘şunları düşünür’ diyebiliyoruz. Bir kısmı var ki Türkiye’de ne olursa olsun kendi derdi ile uğraşıyor. Kimisi var kendi toplumu ile ilgili olayları bile umursamıyor. Bir tarafta da az çok kendi toplumuna duyarlılık gösteren var” dedi.
“Kürtlerin Ermeniler konusunda ciddi özeleştirileri var”
Kürt sorunu hakkında ise Ermeni toplumunun bir kısmının yaklaşımının “Görmedim, duymadım, bilmiyorum” şeklinde olduğunu kaydeden Tekir, Ermeni toplumunun bir kısmının 1915 yılında kurulan Hamidiye Alayları ile yapılan vahşet ve trajedinin etkisinde olduğunu ifade etti. Tekir, “Türkiye’de Ermeni olmak makul insan olmayı da gerektiriyor. Kimliğini saklamayı, adını saklamayı. Bizim gibi olan insanların yaptığı şeyler ise kamuoyunun duyarlılığını sağlamak” diyerek, duyarlı Ermeniler olarak açlık grevleriyle ilgili Agos önünde basın açıklaması yaptıklarını hatırlattı. Tekir, “Kürt hareketinin Ermeni soykırımı ile ilgili ciddi özeleştirileri var. Bunu yadsıyamayız. Ermenilerde Kürtlere karşı olan ön yargının kırılması için bu özeleştirilerin daha fazla dillendirilmesi gerekiyor. Muhalif olan Ermenilere düşen de bunları daha fazla göstermek” diye konuştu.
“Şu aşamada önemli olan mücadelenin birlikte yürümesi”
HDK’yi kuruluş aşamasından beri takip ettiklerini belirten Tekir, “Emek ve Demokrasi Bloku’na da destek olmuştuk. Bu bağlamda çok da uzağında değildik. Ama bir yıl gözlemlemekle geçti. Kaygılarımız vardı. Bazı anlamlarda düzeldi, bazı anlamlarda düzelmedi. Ancak şu aşamada mücadelenin birleşik olarak ilerlemesi, AKP’nin ırkçı-şoven politikalarına karşı en geniş anlamda bir araya gelmenin önemli olduğunu düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Tekir, Nor Radyo ile 8 dilde yayın yaptıklarını belirterek “Çünkü biz ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’e inanıyoruz. Biz barıştan ve kardeşlikten yanayız. Bu anlamda çok dilliliği önemsiyoruz. Bu birbirimizin acısına duyarlı olup dayanışmayı da yaratıyor” diye konuştu.
“Sevag’ın başına gelen hepimizin başına gelebilirdi”
Sercan Çakaroğlu ise Hrant Dink ve askerlik yaptığı birliğinde öldürülen Sevag Balıkçı’nın katledilmesi ile ilgili, “Hrant Dink öldürüldüğü zaman bu, bizim jenerasyonun gördüğü ilk katliamdı ve biz bunun şokuyla kendimize geldik. Sevag’ın başına gelen ise hepimizin başına gelebilirdi. Ben de Sevag ile aynı dönemde askere gittim” dedi. Tartışmanın, “Şehitlik” üzerinden yürütülmeye çalışıldığına dikkat çeken Çakaroğlu, “Bir kısım askeri yetkililer cenazeye geldiler, anneye bayrak verildi. Bunlar olayın üstünü örtebilir miyiz yönünde. Orda o kurşunun o silahtan nasıl çıktığını sormak önemli olan” dedi.