Nor Zartonk “Türkiye’de Azınlık Olmak” Anketi Değerlendirmesi

[ A+ ] /[ A- ]

Nor Zartonk’un Türkiye Ermeni toplumuna yönelik anket çalışması, rivayetler, varsayımlar, dedikodular üzerinden şekillenen ve ulusal basında sık sık haber malzemesi olan toplumumuzun gündemini biraz daha somut bir düzleme çekerek, toplumumuzun son dönemlerdeki genel eğilimlerini saptayabilmek amacıyla yürüttüğümüz ortak bir emeğin ürünüdür. Tüm anket çalışmalarında olduğu gibi bu ankette de Türkiye Ermeni toplumunu tamamen ve birebir yansıtma iddiası söz konusu değildir; fakat anket çalışmasını yürüten arkadaşların özverili çalışmaları sonucu iyi bir örneklem oluşturduğumuzu düşünüyoruz. Çalışmalarımız sonucunda farklı gelir, eğitim ve yaş gruplarından (tamamı 18 yaş üstü olmak üzere) beş yüze yakın Türkiyeli Ermeni bireyle gerçekleştirilen anket çalışmamız Agos’un ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin katkılarıyla tamamlanmıştır.

Anketin belki de bizlere gösterdiği en önemli sonuç Türkiye Ermeni toplumunun Türkiye’den ayrı düşünülemeyeceği olmuştur. Böyle bir çalışmayı ayrı ayrı İstanbul’da yaşayan Ermenilere ve diğer etnik gruplara örneğin 1950’den günümüze onar yıl arayla uygulamış olsaydık muhtemelen cevapların birbirine daha da yaklaştığını görecektik. Nitekim bugün Türkiye geneline uygulanan benzer anketlerle bu çalışmanın sonuçları arasında göz ardı edilemeyecek benzerlikler bulunmaktadır. Ekonomik, sosyal ve teknolojik pek çok argüman ile açıklanmaya çalışılabilecek bu mikro ölçekli dışa açılma, bütünleşme, benzeşme sürecinin benzerleri kürselleşmenin artan etkisiyle ilerleyen yıllarda daha büyük coğrafyalarda daha net bir şekilde okunabilir hale gelecektir. Kürselleşme, globalleşme, bütünleşme kelimeleri kulağımızda hoş tınılar bıraksa da sermaye odaklarının dayattığı ve yönlendirdiği bir kavram olarak küreselleşmenin hayatımızdaki karşılığı tek tipleşme, düşük ücretler, düşük hayat standartları, küresel krizler vs olmakta. Tüm bu olumsuzluklara karşı duyulan öfke ise bilinçli bir şekilde mikro milliyetçi kanallara akıtılmakta, kitlelerin öfkesi sorunun/sistemin merkezinden uzakta tutulmakta, adeta hedef şaşırtılmaktadır. Türkiye Ermeni toplumundaki çelişkilerde bu çatışma ve çarptırmaların izlerine rastlamak mümkün. Tüm olumsuzluklara rağmen başka bir Dünya başka bir küreselleşme mümkün diyenler. Tavrını halkların kardeşliğinden, farklılıkların zenginleştirdiği bir Dünya’dan ve emekten yana koyanlar için Anadolu toprakları çok kültürlü yapısı ve birçok halka aynı anda ev sahipliği yapmış olması ile ilginç bir laboratuar olarak görülmeli ve derinlemesine incelenmelidir.
Bugün geldiğimiz noktada ankette de görüldüğü üzere Anadolu’nun en eski halklarından olan Ermeniler, çeşitli tarihsel olaylar sonucunda azalan nüfuslarına rağmen bir yandan küreselleşmeye ayak uydurma, Dünya ile bütünleşme, bir diğer yandan da kültür ve kimliklerini koruma telaşı içindeler. Elbette bu Dünya ile bütünleşme çabalarında ekonomik kaygıların belirleyici olduğunu unutmamakta fayda var. Yabancı dil öğrenimine verilen önem ve İngilizcenin yaygınlığı bu konuda önemli bir gösterge olarak kabul edilebilir. (Örnek kitlenin %66,7 si Ermenice ve Türkçe dışında bir dil daha bildiğini söylerken, yabancı dil bilenlerin %84,6sı İngilizce bilmektedir.) Ermeni okullarını başarısız bulduğu halde çocuklarını yine Ermeni okullarına göndermek isteyen bir kitlenin bulunması da ilk bakışta çelişkili gözükse de okulların başarı kriterleri incelendiğinde durum anlaşılır bir hal almakta. Örnek kitlenin %56lık bir bölümü Ermeni okullarını başarılı bulurken, %74,5’lik bir bölümü çocuğunun bir Ermeni okulunda eğitim görmesinden yana. Branş derslerinin Ermenice olması (%50 Hayır %45 Evet) konusunda kitle ikiye ayrılırken, okulların başarısızlık nedenlerinde Ermeni kültürü ve Ermenice eğitiminin yeterli olmayışı kendisine ancak 5. sırada yer buluyor(%8). Ermeni okullarında eğitim almış olanlar Ermenice seviyelerini almayanlara oranla daha iyi bulmaktalar. Ermeni okullarında okuma oranı ilkokul, ortaokul ve liseye uzanan yolda kademeli bir düşüş yaşarken aslında başarının kriterini işaret etmekte. Toplum kültürel olan ile ekonomik olan arasında tercihte bulunmakta zorlanmakta.
Bilgisayar, internet, e-posta adresi ve e-posta gruplarının kullanım oranlarının yüksekliği, 4. medya olarak internetin günümüzde ne kadar güçlü bir konuma yükseldiğinin örnek kitledeki yansımasıdır. Tüm sivil toplum kuruluşları artık internetten etkin olarak faydalanmak zorunluluğundadır.
Türkiye toplumundan ayrı düşünemeyeceğimiz Türkiyeli Ermeniler, 1980 darbesinden sonraki apolitizasyon (ya da depolitizasyon) sürecinin sonunda büyük toplumla benzer bir yere düşmüş görünmekte. Zaten Osmanlı milletler sisteminin de etkisiyle kapalı bir cemaat hayatını benimsemiş olan Ermeni Toplumu, tıpkı bu topraklarda yaşayan diğer toplumlar gibi, meşrutiyet ile modern anlamda siyasetle tanışmış ama 1915 olayları ile bu süreç kesintiye uğramıştır. Cumhuriyetin ulus ve ulus devlet kavramlarında kendisine yer bulamayan/verilmeyen “azınlık” Ermeniler ise mümkün olduğunca siyasetten uzakta, cemaat hayatlarına devam etmişlerdi. Ne yazık ki bu apolitik tavırları bile onları “uslu” vatandaş yapmaya yetmemiştir. Dolayısıyla ulus devlet oluşturma projesi ile yapılan antidemokratik uygulamalar ve hatta daha öncesinde 1915 olaylarından bugüne ‘azınlık’lara uygulanan politikalar sonucunda oluşan suskunluk ve apolitiklik sürekliliğini korumaktadır. Tüm bu yaşananlar, Ermeni cemaatinin toplumsal bir bilinç olarak sürekli hafızalarda tuttuğu; fakat nesilden nesile aktarırken bir tabu gibi suskunluk halinde ifade etmediği travmatik bir olgusudur hiç şüphesiz. Hrant Dink suikastı de bu travmaya yeni bir halka eklemiştir. Dönemsel olarak Türkiye’deki siyasi akımların da etkisiyle siyasete ilgi arttırmışsa da toplumun geneli oyunu her zaman sessiz kalmaktan yana kullanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada ise siyasi partilere üye olan veya aktif olarak siyasetle uğraşanların oranı düşündürücü derecede düşük (%1’in altı). Fakat bu Ermenilerin Türkiye’deki politik süreçlerin tamamen dışında oldukları anlamına da gelmemeli. Kitlenin %63 gibi ezici bir çoğunluğunun kimliğini tanımlarken Türkiyelilik kavramını kullanması (%57,3 Türkiyeli Ermeni, %5 Türkiyeli Ermeni Hıristiyan, %1,5 Türkiyeli) kavramın kullanılabilirliğini tartışanlar açısından çarpıcı bir sonuç olsa gerek. Genel ve yerel seçimlerde düzenli oy kullanım oranının %80lere yaklaşmasına karşın dernek ve vakıf seçimlerinde bu oranın %50lerde kalması cemaat içi kurumların geleceği açısından düşündürücüdür.

Dışarıdan bakanlar için (ve tabi bazı içeridekiler için de) öyle görünmese de Ermeni toplumu da sınıflardan müteşekkil. Anket çalışmamız 22 Temmuz seçimlerinden önce tamamlanmıştı ve sonuçlar sandıkla uyuştu. CHP seçmeni Türkiye genelinde olduğu gibi anket sonuçlarımızda da ağırlıklı olarak üst gelir seviyesi grubundan oluşmakta. Buna karşılık AKP’nin seçmen profilinin daha dengeli bir dağılım izlemesi, bir anlamda artık toplumun çok çeşitli kesimlerine hitap edebildiğini, bir merkez partisi olma yolunda sağlam adımlarla ilerlediğini gösteriyor. Geçmiş seçimlerde CHP’ye oy verdiğini beyan edenler %35 oranında iken bu Pazar günü seçim olsa CHP’ye oy vereceklerin oranı %13de kalıyor. Geçen 5 senelik süreçte CHP’nin sergilediği saldırgan, milliyetçi ve dışlayıcı tutumun Ermeni toplumundaki yansımaları böyle iken Türkiye genelinde aldıkları yenilgiyi anlamak zorlaşmıyor. Medyada üzerinde çokça spekülasyon yapıldığı halde AKP oylarını anketimizde %5’den %10’a çıkarırken yaygın kanının aksine hala CHP’nin arkasında ikinci parti durumundaydı. Belki de anketin en ilginç sonuçlarından biri de bağımsızların %17,4 ile en yüksek oyu almış olmasıydı. Bu seçim dönemini diğerlerinden ayıran Bin Umut Adayları’nın ve Baskın Oran’ın çalışmalarının sokağa getirdiği hareketlilik oldu. Asker muhtırasını destekliyor musunuz? Sorusuna verilen hayır yanıtı (%52,5 desteklemiyorum, %22,2 ilgilenmiyorum, %22 destekliyorum) ve bağımsızlara verilen açık destek bir arada düşünüldüğünde Türkiyeli Ermenilerin demokrasiye, insan haklarına ve seslerini duyurabilme özleminin –talebinin- bir yansıması olarak okunabilir. AKP’li bir cumhurbaşkanını onaylayanların oranındaki düşüklük (%17,5) ise herhalde son dönemlerde toplumda oluşturulmaya çalışılan şeriat korkusu ve paranoyasıyla bağdaştırılabilir.

Anket sonuçlarıyla elde edilen veriler üzerinde düşünülmesi, tartışılması, sonuçların yorumlanması, toplumumuzdaki düşünsel üretim süreçlerinin gelişimi bakımından sevindirici ve ön açıcı olacaktır. Anket soruları ve sayısal sonuçlar www.norzartonk.org adresinde yayınlanmaktadır. Nor Zartonk, önümüzdeki dönemlerde yeni yorumlarla ve yeni çalışmalarla anket sonuçlarını değerlendirerek toplumumuza yönelik çalışmalarına devam edecektir.