Evrensel.net
Oda TV soruşturması kapsamında aralarında gazeteciler Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın da bulunduğu 12’si tutuklu 14 kişi hakkında açılan davanın 8. duruşması savunmaların alınmasıyla başladı.
Özel Yetkili 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya gelen Şener, duruşmaya katıldığını gördüğü gazeteci Uğur Dündar’a “Hoş geldiniz tiyatroya” diye seslendi. Savunma veren Oda TV yazarı Sait Çakır, “Hiçbirimizin Ergenekon örgütüne ödediğimiz aidat makbuzu yok, kod adlarımız yok. Bu iddianame 134 sayfa, benim 130. sayfasına kadar hiçbir yerinde ismim geçmiyor. Benim bu iddianamede var olmamın tek sebebi Yalçın Küçük’e bulaşmış olmamdır. Bu iddianamede Yalçın Küçük’le görüşmek suç sayılmıştır. Bizim Yalçın Küçük’le aramızdaki ilişki hoca öğrenci ilişkisidir. Yalçın Küçük hem bilgi birikimi hem tecrübeli. Ben kendisi ile tanışmadan önce 25 kitabını okudum” diye konuştu.
Ahmet Şık tahliye talep etmedi
Duruşmanın öğleden sonra devam eden kısmında ise ‘talimat alarak kitap yazdığı ve örgüt üyesi’ olmak suçlamalarıyla hakkında 7.5 yıldan 15 yıla kadar ceza istenen Gazeteci Ahmet Şık savunma yaptı. Şık, savunmasına başlarken ‘kitabımı yanımda getirmedim belki patlar’ şeklinde espri yaptı. Şık gözaltına alındığı ilk günden bugüne savcısından iktidarına kadar herkesin ‘gazetecilik faaliyetlerinden yargılanmıyorlar, terörist oldukları için yargılanıyorlar’ yalanının söylendiğinin altını çizdi. Şık savunmasına şu sözlerle devam etti; “Bugün burada dostlarım bir kısmı şu an bu salonun dinleyici sıralarında. Aralarında beni tanımadan bana kefil olanların da bulunduğu çoğunluk ise aylardır sokaklarda bu hukuksuzluğu sona erdirme gayreti içinde. Anlayacağınız meslek ahlakını önemseyen ve gerçeğin peşindeki bir gazeteci olduğum için ben buradayım. Bu nedenle dostlarım yanımda. Ve elbette düşmanlarım da beni tanıdığı için şu anda bu mahkemedeki tutuklu sanıklardan biri olarak bulunuyorum”
Devletin kan havuzunda kulaç atmadım
Meslek hayatında 20 yılı geride bıraktığını ifade eden Şık, meslek hayatı boyunca birçok olaya tanıklık ettiğini ve bu süre zarfında haberlerinde istinasız doğru ve gerçeği yazdığını söyledi. Meslek hayatı boyunca hiçbir kurum kuruluş ve kişiden talimat alarak haber yapmadığını belirten Şık “O yüzden dostum da düşmanım da nasıl bir gazeteci olduğumu bilirler. Aylar önce tutuklandığım mahkemede de gazetecinin görmeyenin gözü, duymayanın kulağı, konuşamayanın sesi olması gerektiğini dile getirmiştim. Bu prensipten hiç ayrılmadım. Bu nedenle yargısız infazlarda öldürülenler için “çatışmada ölü ele geçirilen teröristler” demedim. İşkence mağdurlarını görmezden gelmezlik etmedim. Gözaltında kaybedilenlerin “örgüt kamplarına gittiği” yalanına ortak olmadım. Üniforma giyip askeri helikopterlerle yakılıp yıkılan köylere gidip “bölücülerin hain saldırısı” diye yazmadım. Meçhul denen faillerin devletin tetikçisi olduğu gerçeğini de gizlemedim. Devletin kanla doldurduğu havuzda kulaç atıp kendime gazeteci de demedim. Tanık olduklarımı demokrasi havarisi kılığına girmiş kimileri gibi bugün değil yaşandığı dönemde yazdım” şeklinde konuştu.Şık, bugüne kadar mesleğini iktidarlara, üniformalı ya da kravatlı güç odaklarına dayandırarak yapmadığını, sadece gerçeği ve doğruyu aktarmaya çalıştığını aktardı.
İddianamedekiler asılsızdır
“Bugün adaletten, hukuktan yoksun, sahte ve düzmece belgelerle yürüyen politik bir yargılama nedeniyle buradayım” diyen Şık “ Ergenekon Silahlı terör Örgütünün hiyerarşik yapısı içerisinde bulunmamakla birlikte örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda örgütsel doküman hazırlayarak örgüte yardım etmek iddiasıyla yargılanıyorum. Bu iddiaya tek bir cümleyle cevap vermek zorundayım.İddianamedeki suçlama tümüyle asılsızdır, reddediyorum” diye konuştu.
İddianamede yer alan ‘Ulusal Medya 2010’ adlı word belgesi,“Sabri” adlı bir word belgesi, “İmamın Ordusu” taslağına dair de konuşan Şık “OdaTV’nin bilgisayarlarında bu üç belgenin de bulunduğu iddia ediliyor. Son belge yani kitap çalışmam ise elbette benim ev ve işyerimdeki bilgisayarlarda yer alıyordu. Dosyada bana yönelik suçlamaya ilişkin bunlar dışında hiçbir delil yok. Kitabım bir kenarda dursun, diğer iki belgeyle ilgili benim diyebileceğim ne olabilir ki? Diğer iki belgeyi OdaTV’nin aranmasından sonra medyadan öğrendim” dedi. Şık, Yalçın Küçük ve Soner Yalçın’dan talimat alarak kitap yazdığı iddialarınaysa, hayatında sadece bir kere Soner Yalçın’la telefonda görüştüğünü, görüşme sebebinse kendisi için yazdığı bir haberde eşinden söz etmiş olmasından kaynaklı olduğunu belirtti.
Gazetecilik yargılanıyor
Ahmet Şık, kendisinden önce söz alan sanıklar gibi OdaTv davasında gazetecilik faaliyetinin yargılandığını da şu sözlerle vurguladı: “Burada yargılama konusu yapılan gazetecilik faaliyetleridir. İfade özgürlüğünün yasal kılıf uydurularak bir kez daha ihlal edilmesidir. Yasaların koruması altında olan, gazetecinin haber kaynağının gizliliğinin ortadan kaldırılmasıdır. Bunun aksini iddia edenler güce ve iktidara sahip olup hukuku ayaklar altına alarak kin ve intikam duygusuyla hareket edenlerdir. Çok açık bir şekilde ‘artık bizim istemediğimiz konularda yazamazsın’ diyorlar. ” İddianamenin ve davanın “masumiyet karinesi” gibi yalnız hukukun temel ilkelerini değil, aklı ve mantığı da zorladığına dikkat çeken Ahmet Şık, tarihin herkesi ve her şeyi yerli yerine koyacağını, kiminin yazdıkları ve söyledikleriyle, kiminin de verdiği kararlarla tarihteki yerini alacağını söyleyerek savunmasını tamamladı.
Şık’ın, ardından savunma yapan Hanefi Avcı, savunmasını tamamlamadı. Avcı’nın savunmasına diğer duruşmada devam edeceği açıklandı. Avcı’nın ardından Nedim Şener savunmasına başladı.