Burçin GÖNÜL
Jiyan.org
Birden yüze kadar saymaya niyetlensek daha elliye gelmeden bıkarız muhtemelen. Bir de üç yüz otuz altıya kadar saymayı denesek… Bizim sabredip peş peşe sayamadığımız kadar, aslında çağrıda bulunulmasına gerek kalmadan yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar için geçtiğimiz gün Galatasaray Meydanı’ndaydı Cumartesi Anneleri.
Elbet onlar da isterdi, kendilerini bir araya getirenin, ortak acılar ve gözyaşları yerine ortak sevinçler olmasını; ama ne yazık ki bugün 336. Kez Galatasaray’da, akan gözyaşlarından, yüreklerini yakan kandan ve yaşamını yitiren genç bedenlerden bu devleti yönetenlerin sorumlu olduğunu hatırlatmak için bir araya geldiler. Kendi ayıplarıyla yüzleşmekten kaçan devlete tekrar hatırlattılar, barışı, vicdanı… Barış istiyoruz çığlığına kulak tıkayıp, yollara dökülenlerin gaz bombalarıyla, ölümlerle karşılanmasının tarihe bu devletin ayıbı olarak geçeceğini haykırdılar.
1995’in 23 Şubat’ında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, devletin umarsızlığından yakınırken, “ Bizi 16 senedir niye görmüyorsunuz? Körsünüz, sağırsınız” dedi. İnsan, yaşadığı apaçık acıların, gözyaşlarının, kaybedilmiş insanların hatta ziyaret edilemeyen mezarların görmezden gelinmesini ancak bu şekilde açıklayabilir herhalde kendine. Başka türlüsünü algılamak çok güç çünkü. Ama ne yazık ki bu acıyı anlamanın kör yahut sağır olmakla ilgisi yok. Keşke olsa ve biz tüm bu olan biteni mazur gösterebilecek bir şey bulmuş olup, buna tutunabilsek. Ama biliyoruz ki devlet ne kör ne sağır. Ama görmüyor. Bilmesine rağmen bakmıyor çünkü. Yüzleşmiyor…
Gözaltında kaybedilen İsmail Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci, Başbakan’a seslenerek kendileriyle ilgilenilmesi için nereli olmaları gerektiğini sordu. Somalili, Libyalı yahut Suriyeli olsalar belki böylesine çaresiz olmayacaklarını düşündürtüyor bu devlet insanlarına. Konuşmacıları dinlerken bir sürü karışık duygu çöküyor insanın üzerine. Belli ki Başbakan duyuyorsa anlatılanları hikâye gibi dinliyor. Ama bizler için hikâyeleşemedi daha söylenenler; çünkü yaralara kabuk bağlatılmadı, derde derman bulunmadı. Umut Bahçeci’yi dinlerken, devletin böylesine dik duruşlu insanları bu gibi sorgulamalarda bulunma durumunda bıraktığı için en çok da çaresiz hissettim. Kendi ülkemizde, Türkiyeli yurttaşlar olarak kayıp yakınlarımızın araştırılması için nereli olmamız gerektiğini sorgulamanın ne gibi bir karşılığı olabilir çaresizlikten başka bilmiyorum.
Evet, Sayın Erdoğan, her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda toplanan bu insanların yakınları sizin döneminizde kaybedilmemiş olabilir. Ama bu gerçekliğin sizin sorumluluğunuzu azalttığını da nerden çıkardınız? Şayet bahsi geçen olayların yaşandığı dönemlerse ilginizi çeken, kendi döneminizde kaybettiklerinizle de ilgilenebilirsiniz pekala. Bu insanların yakınlarını siz kaybetmemiş olabilirsiniz; fakat en az bunun kadar, bu insanları kaybetmekten sorumlu olanları yargılamadığınız, Cumartesi Anneleri’nin çağrılarına kulak vermediğiniz ve kayıpları araştırmadığınız için sorumlusunuz. Acılı anneler için “Kim bu cumartesi anneleri” dediğiniz için, onca tepkinin üzerine bir kere ağırladığınız bu insanların acılarıyla ilgileniyormuş gibi yapıp hiçbir samimi adım atmadığınız için sorumlusunuz. Mademki neyden sorumlu olmadığınızla ilgileniyorsunuz, nelerden sorumlu olmadığınızı gördüğünüz gibi bunlardan sorumlu olduğunuzu da görüp adım atmanın vakti geldi de geçiyor.