TSK’dan Sevak Şahin Balıkçı’nın Vurularak Öldürülmesi ile İlgili Ayrıntılı Açıklama Talep Ediyoruz

[ A+ ] /[ A- ]

Sevak Şahin Balıkçı, askerlik yapığı Batman’ın Kozlu ilçesine bağlı Gümüşgörgü Jandarma karakolunda 24 Nisan 2011’de vurularak öldürüldü.

Ailesine “en yakın arkadaşıyla şakalaşırken kaza kurşunuyla” vurularak hayatını kaybettiği bildirildi.

Ancak açıklamalar çelişkiliydi. Sonradan Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılan resmi açıklamaya göre Sevag çit ören grupta yer alırken, “badi”si tel örgü yapanların başında nöbet tutuyordu.” Badi”nin silahının ateş alması sonucu Sevag karın bölgesine isabet eden bir kurşunla hayatını kaybemişti.

Oysa Sevak’ın sözlüsü, olayın kaza olduğuna inanmadığını, karakolda 50 lira çalındığını, suçun Sevak’ın üzerine atıldığını, bir uzman çavuşun Sevak’ı dövdüğünü, Sevak’ın bu olaya ilişkin komutanlarına bir şikayet dilekçesi verdiğini, baskı üzerine dilekçesini geri çekmek zorunda kaldığını, birliğindeki ülkücüler tarafından rahatsız edildiğini anlatıyor. Sözlüsü Sevak’ın bu bilgileri kendisiyle paylaştığını, kendisinin de, terhisine az bir zaman kalmışken olayın üstüne gitmemesini söylediğini aktarıyor. Bu bilgiler basında yer aldı.

Jandarma Genel Komutanlığı ise yaptığı açıklamada dayak, şikayet dilekçesi verilmesi ve baskı sonucunda dilekçenin geri çekildiğini yalanladı.

Sevak’ın cenazesi 27 Nisan’da Feriköy kilisesinden kaldırıldı. Cenaze törenine, kiliseyi dolduran ve Sevak’ın yakınlarının kiliseye girememesine neden olan kalabalık askeri ve devlet erkanı damgasını vurdu. Cenaze töreni militarizmin gövde gösterisine ve bir Türkleştirme törenine dönüştü.

Öte yandan Sevak’ı “şakalaşırken” ya da “kazara” öldüren kişinin kimliği günlerce açıklanmadı. Ancak 4 Mayıs 2011 Çarşamba günü, yani dün bu kişinin adı Kıvanç Ağaoğlu olarak bildirildi.

Sosyal paylaşım sitesi Facebook’a baktığımızda, paylaştığı yazılardan ve tercihlerinden, Ağaoğlu’nun ülkücü olduğunu gördük.

Sevak’ın nasıl öldürüldüğüne ilişkin TSK birbiriyle çelişen ve olayın üzerini örtmeye çalışan birkaç cümle dışında bilgi vermedi. Yani olayın kendisiyle ilgili çok az şey biliyoruz.

Ama olayın nasıl bir arka plan üzerinde, hangi tarihsel sürecin devamında ve hangi çevre koşullarında cereyan ettiğini çok iyi biliyoruz.

Çok iyi biliyoruz ki, bugün Türk Silahlı Kuvvetlerinde çatışma dışında kuşkulu bir şekilde ölen asker sayısı 500’e yaklaştı.

Çok iyi biliyoruz ki, gayrımüslimlere yönelik düşmanlık ve nefret söylemi değişen tonlarda, ince ya da alabildiğine kalın, devlet yetkilisinden sokaktaki insana kadar dehşet verecek ölçüde yaygın. İnternette ise zincirlerinden boşanmış bir dille dolaşımda. İnsanlar adeta gayrımüslimleri öldürmeye teşvik ediliyor.

Çok iyi biliyoruz ki bu ülke son yıllarda gayrımüslimlere yönelik suikast ve en vahşice cinayetlere sahne oldu.

Çok iyi biliyoruz ki, gayrımüslimler her fırsatta vatana, devlete bağlılıklarını, sadakatlerini kanıtlamaya davet edilir.

Çok iyi biliyoruz ki, gayrımüslimler kuşaklardır devlet ve toplum tarafından bu şekilde “terbiye” edilmeye çalışılıyor. Böylece gayrımüslimlerin hak aramasının koşulları süreç içinde yok edilmiştir, özgürce, eşit yurttaşlar olarak hesap sormasının önü tıkanmıştır.

Tarihsel olarak yakın zamana kadar gayrımüslimlere askerde tüfek verilmezdi, hâlâ da yerine göre “hassas” noktalarda onlar görevlendirmezler, devlet kapısı üniversiteler dışında gayrımüslim çalışanlara kapalıdır, onu da çok iyi biliyoruz.

Bu koşullarda ve özellikle bu koşullar nedeniyle, Sevak’ı sevenlere ve kamuoyuna TSK’nın en açık, en şeffaf ve en ayrıntılı bilgi verme yükümlülüğü daha da artmış, daha da aciliyet kazanmıştır.

Şimdi soruyoruz:

Askeri yetkililerden neden iki farklı açıklama geldi? Neden öldürme olayı ilk önce şakalaşma, sonra da “silahın kazara ateş alması” sonucunda vurulma olarak duyuruldu?

Sevak’ın en yakın arkadaşı olduğu söylenen kişinin kimliği neden günlerce gizlendi?

Bu kişi neden önce serbest bırakıldı ve günler sonra tekrar tutuklandı?

Bu kişi Sevak’ın ölümüne yol açan kurşunu atma nedeninin şakalaşma ya da kaza olduğuna ilişkin yetkilileri nasıl bu kadar çabuk ikna edebildi?

Bir öldürme olayının “şakalaşma” ya da “kaza” sonucu olduğu, ancak ayrıntılı idari ve teknik inceleme, soruşturma sonucunda elde edilecek bir bilgidir. TSK böyle bir araştırma ve soruşturma sonucunu beklemeden neden derhal, aleceleyle, Sevak’ın öldürülmesini “mazur” gösteren, hatta aklayan bir “şakalaşma” ve ardından “doldur-boşalt sırasında kaza” açıklaması yaptı? Yargının kararını beklemeden bu hakkı kendisinde nasıl gördü?

Biz İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak, bu basın toplantısına destek veren hak savunucuları ve vicdani red çevreleri ile birlikte TSK’dan bu soruların yanıtlarını ve yeterli bilgi elimizde olmadığı için sorusunu bile soramadığımız diğer olayla ilgili bilgileri derhal kamuoyuna açıklamasını talep ediyoruz.

İHD İSTANBUL ŞUBESİ IRKÇILIK VE AYRIMCILIĞA KARŞI KOMİSYON

BARIŞ İÇİN VİCDANİ RED GİRİŞİMİNİN KATILIMIYLA