Ermenilerin Sosyalist Donkişot’u Yoldaş Pançuni’nin Çalışmaları

[ A+ ] /[ A- ]

Osman KÖKER
Toplumsal Tarih Dergisi

Anahide Ter Minassian’ın “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni sosyalizmi hakkında dehşetli ve benzersiz bir taşlama” olarak nitelendirdiği, Yervant Odyan’ın (1869–1926) Yoldaş Pançuni’si Türkçeye çevrildi.

Odyan’ın çalışmasının başına aldığı, “Biyografik Notlar”a göre, kahramanımız Pançuni 1875 Trabzon doğumlu. Annesi doğumun hemen ardından öldüğü için anne sütü yerine keçi sütüyle beslenir. Çocukken çenesi açılan ve daha ilkokuldayken sınıf arkadaşlarına nutuk çekmeye başlayan Pançuni, 5 kere 5’in 50 ettiğine ikna edemediği arkadaşının kafasına bir taş indirecek kadar ısrarlı bir tartışmacı olur. Babası bu durumu “Bela olacaksın, bela…” şeklinde yorumlarsa da Odyan’a göre “zavallı adam iyimserliğinde yanılıyordu. Pançuni bela değil, devrimci olacaktı.”

Babasının ölümünden sonra mirastan kendisine düşen payı kısa zamanda tüketen Pançuni’yi işini iyi kurarak zengin olan ağabeyi, Marsilya’daki ticaret okuluna gönderirse de kahramanımız orada kalmayıp Cenevre’ye geçer ve sosyalistlerin gözde okulu Sosyal Bilimler Fakültesi’ne misafir öğrenci olarak kaydolur. Bu okula da düzenli devam etmeyip atılan Pançuni, 1895 olaylarında ağabeyinin bütün varlığını yitirmesi üzerine parasız kalır. Dert yandığı bir arkadaşının tavsiyesi üzerine (profesyonel) devrimci olmaya karar verir. Pançuni’nin ilk çalışmaları Bulgaristan, Yunanistan, Mısır, İran ve Kafkasya’da fedai çeteler oluşturup bunları memlekete göndermektir: “Biz zangoçlara benzeriz. Çan çalarak insanları davet eder, kiliseye sokar, kendimiz dışarıda kalırız.”

Hürriyet ilan edildiğinde Pançuni “artık işimiz bitti” diye düşünerek hüzünlenirken, partilerin eskinin Bizans’ına çılgınca akın ettiğini öğrendiğinde, kendisi de eline çantasını alır ve “hevesli kafaları biraz daha ütülemek için bir göktaşı gibi İstanbul’a düşer.” Ancak köşeler tutulmuştur ve Pançuni İstanbulluların “tıpkı biz günahkârların cehennem ateşine alıştığımız gibi alıştıkları” ateşli propagandistlerle boy ölçüşecek çapta değildir. Bunun üzerine kahramanımız kesin kararını verir: “Taşrayı uyandırmak, aydınlatmak ve dönüştürmek” için kendisine merkez olarak seçtiği Dzabılvar köyüne gider.

1908’de bir Hınçak saldırısına kurban giden yazar Arpiar Arpiaryan’ın anısına adanmış olan Yoldaş Pançuni bir üçlemedir. 1909’da Puzantion’da tefrika edildiğinde büyük bir satış pataması yaratan ve 1911’de kitap olarak basılan ilk bölüm Dzabılvar’da geçer. Kitap Pançuni’nin mektuplarıından oluşmuştur.

“Sevgili Yoldaşlar”a hitaben yazılan mektuplar aslında üst bir makama yazılmış rapor niteliğindedir. Genellikle “bana acele biraz para gönderin” notuyla biten mektuplarda köy ortamının sosyalist çalışma için aslında hiç uygun olmadığı görülür: Pançuni’nin aradığı sınıfsal yapı köy gerçekliğiyle hiç uyuşmamakta; Dzabılvar burjuvazisini temsil eden Res Serko, doğal düşmanı olması gerekenler tarafından bile sevilip sayılmakta; ırgatlar sınıf bilinciyle davranmamakta; işçi sınıfını tek başına temsil eden nalbant Mıgo bile, Res Serko’nun eşeğinin nalı düştüğünde “genel grev ilan edip imtiyazlı sınıfları sarsacağı” yerde eşeği nallamayı kabul etmektedir. Sosyalist Donkişot’umuz sonunda bir miting düzenlemeye karar verir ve “Dzabılvar emekçi sınıfı”, “Dünyanın bütün işçileri” gibi tanıdık hitaplarla başlayan ve “Yaşasın 1 Mayıs” sloganıyla biten bir bildiri kaleme alıp kilise duvarına yapıştırır. Ancak köyde Pançuni’den başka hiç kimse, kilisenin papazı bile okuma yazma bilmemektedir. Zaten bildiriyi de kocakarı Maro’nun keçisi yemiştir.

Ermeni devrimci partilerini ve onların sosyalist ideolojilerini “ti’ye alan” mektuplarla devam eden eserin Yoldaş Pançuni Vasburagan’da (Van’da) adlı ikinci kitabı 1914’te, Yoldaş Pançuni Sürgünde adlı üçüncü kitabı 1923’te yayımlanmış. Aras Yayıncılık, kitabına üçlemenin daha başarılı olarak kabul edilen ilk iki kitabını almış ve Ermeni karikatürist Aleksandr Saruhan’ın 1938 Kahire baskısı için hazırladığı resimlere de yer vermiş.

Pançuni’yi okurken Odyan’a kızacak olan sosyalist var mıdır bilmiyorum; ama tarihe merakları varsa, 1910’ların Türkiyesini mizah penceresinden resmeden bu eserden büyük bir keyif alacaklardır. Odyan’ın eseri bir kurgu olmasına karşın gerçeklerle o kadar bezenmiş ki, ilk yayımlandığında Pançuni’nin gerçek olup olmadığına dair tartışma bile yaratmış. Biz de kitabı okurken satırların arasındaki gerçekleri aramaktan ayrı bir zevk aldık. Bir örnek vermek gerekirse, kitapta Dzabılvar olarak geçen köy gerçek çıktı. 1930’lara kadar kayıtlarda Zabulvar adıyla geçen, Elazığ’ın Ağın ilçesi merkez bucağına bağlı köyün yeni adı Bahadırlar. Merak etmemek mümkün değil: Res Serko’nun, Der Sahak’ın, nalbant Mıgo’nun, Deli Avo’nun köylülerinin başına daha sonraki yıllarda neler gelmiştir Ve Bahadırlar’ın günümüzdeki sakinlerinin, köylerinden -kurgu da olsa- bir zamanlar Yoldaş Pançuni’nin geçtiğinden hiç haberi var mıdır?