Ermeni Gençler Açılımı Yorumladı

[ A+ ] /[ A- ]

norzartonk2

Başak GÜNSEVER
Gerçek Gündem

İç çamaşırına kadar herkes kontrol edilecek, ıslık çalmak yok, Azeri bayrağı serbest oldu, harfli kıyafetlerle gelmeyin birleştiğinde tehlikeli bir slogana dönüşebilir de, falan da filan…

Nihayetinde AKP’nin Ermeni açılımının imza töreni, geçtiğimiz Cuma 3 buçuk saatlik bir gecikmeyle de olsa imzalandı ve Sarkisyan maça geliyor.

Futbolun ‘asla sadece futbol olmadığını’ bize tekrar kanıtlayan olaydan çıkıp, maç vesilesiyle gündeme gelen açılım konularını Türkiye’deki belki de tek Ermeni örgütü olan (Vakıflardan falan bahsetmiyorum. Misyonerlik faaliyetleri de değil. Bildiğiniz halkların kardeşliği, hak-hukuk-demokrasi, sınıf, cinsiyet diyen bir örgütlülük) Nor Zartonk’lu arkadaşlara sorduk.

Nor Zartonk yani ‘Yeni Uyanış’; 2000’lerden sonra örgütlenen, ama 2007’de Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra kendilerine gelen, politikleşen Ermeni gençlerden oluşuyor. Yaklaşık 1 yıldır da Nor Radyo adıyla bir internet radyosu yayını yapan gençlerle Ermeni açılımını, ve Hrant Dink davasını konuştuk.

Hrant Dink’in cinayet davasının 11. duruşmasında Beşiktaş Adliyesi önünde konuştuk Nor Zartonk üyeleriyle. ‘Hrant için Adelet’ nöbeti tutuyorlardı. ‘Ermeni cemaatinde örgütlenmenin en birincil şartı ve amacı, Ermenilerin korkularını yenmesine katkı sağlamak olmalı’ diyorlar. Bir halkın korkularından sıyrılması gerekliliği… İşte Ermenilerin, Ermeni açılımına yaklaşımları;

Evet Sarkisyan bugün maça geleceğini açıkladı (12 Ekim). Ne düşünüyorsunuz?

Dença Kartun (Öğrenci, 18): Protokolün en önemli ve beni ilgilendiren kısmı sınırların açılması ve diyalogların gelişmesi. Diğer tarafı büyük ağbilerin, büyük ablaların kendi aralarında imzaladıkları ekonomik anlaşmalar ve Türkiye’nin kendine yeni bir pazar açması.

Nişan Güreh (Agos çalışanı, 25): Olumlu ama eksik bir gelişme. Aliyev de gelse Kafkaslar’daki barşı için çok daha güzel olurdu.

Sayat Tekir (Radyo Programcısı, 25): Zaten beklenen bir şeydi. Önemli ve hoş buluyorum. Esasında Türkiye’de de Ermenistan’da da bu protokolün onaylanacağını düşünüyorum. Protokol krizine gelirsek; yüz yıldır bekliyoruz, 3 saat de bekleriz. Mühim değil. Şöyle bir şey var; Türkiye’deki Türkler ve Ermenistan’daki Ermeniler esasında birbirine çok benziyorlar. İyi huyları da, kötü huyları da benziyor. Biraz oradan kaynaklanıyor bence… İnatçılar ama misafirperverlerdir Türkler de, Ermeniler de.

Nabucco için bölgede barış lazım

Protokolü nasıl değerlendiriyorsunuz?

N: 23 Eylül’de Ermenistan’a gittim ve bu sabah Hrant’ın mahkemesine geldim. İlk gün Taşnaklar’ın geniş kapsamlı bayrak yürüyüşü vardı. Orada da çatışma var; bir taraf geçmişi unutup yeniden yaşamak istiyor, bir tarafın ise buradaki gibi ulusal hassasiyetleri var. Güven kaygısı var orada da. Aslında Nabucco projesiyle birlikte bir şekilde o bölgede istikrar istiyor herkes. Sadece o bölge değil, Avrupa’dan Çin’e kadar bir doğalgaz projesi Nabucco. Çok geniş kapsamlı olacak bir proje, dolayısıyla herhangi bir savaş, vs. istemiyorlar.

İktidarı samimi buluyor musunuz?

N: Samimi bulmuyorum. Sadece ekonomik ve siyasi çıkarlarını gözettiğini düşünüyorum. Ama iktidarın bu hamlesinin Ermenilere yararı olacağı da aşikar. Her ne kadar Diaspora karşı çıksa da.

S: AKP’nin yaptığı şey tutarlı kendi içinde. Sıfır problem istiyor sistemin yürütülmesi için. Ve AB’ye girmek istiyorlar. Ama Kürt ve Alevi açılımlarından dolayı AKP’nin yaptığı her şeyi samimi bulmamamız gerektiğini de gördük. Biraz bakmak, değerlendirmek lazım. Bir taraftan Ermenistan Rusya’nın arka bahçesi gibi duruyor. Türkiye de ABD güdümünde.

”Referandum olsa halk Ermeni Sorununa çözüm ister”

S: Zaten bugün bir referandum olsa halkın bunu onaylayacağını da düşünüyorum. İnsanların Ermenilere karşı olduğunu falan düşünmüyorum ben Türkiye’de. Çok az şey bildiklerini düşünüyorum Ermeniler hakkında. Medya biraz pozitif yaklaştığında, olası bir referandumda ret oyu vereceklerini düşünmüyorum.

”Birbirimize Dokunmadan Olmaz”

Protokol çözücü mü?

S: Bir adım sonuçta. Ama sınırların açılması muhakkak gerekli. Çünkü Türkiye’deki milliyetçilik ve ırkçılığa da panzehir olacak bir şey bu. Zira Türkiye’de Ermenilere karşı önyargılar var, Ermenistan’da da Türklere karşı var. Bunların yıkılması için muhakkak insanların birbirlerine dokunabilmeleri, birbirlerini görebilmeleri gerekiyor. Buradan oraya, oradan buraya insanların gidip gelebilmeleri, ticaret yapmaları gerekiyor. Ki ilişkiler artsın, ön yargılar yıkılsın.

”Sınırların Açılması Panzehir Olacak”

Sınırlar açılınca ne olacak peki?

S: Mesela Erzurum gibi milliyetçiliğin kalesi olan yerler var. 1917’leri Ermeni mezalimi olarak gündeme getirip, her yıl kurtuluş günleri düzenlerler. Bu gibi yerler için bir panzehir oluşturacak. O “öğretilen” düşmanı direk karşında görmek, konuşmak, dokunmak, yemek yemek bizatihi o önyargıları kaldıracak bir şey diye düşünüyorum. Ama şimdiden biliyoruz ki bazı “büyük şirketler” “zaten” bu ilişkilerin düzeleceğini bilerek yatırım adımları atıyorlar. Ermenistan’a gittiğimde bu büyük Türk şirketlerinin yatırım hazırlıklarını gördüm. Tabii enerji hatları, bu meseleyi hükümetlerin gündemlerine alması için bir sebep. Büyük sermayedarlara yarar ilk başta bu gibi anlaşmalar. Sürece bakmak lazım tabii; Erdoğan Rusya’ya gitti, sonra ABD’de Obama ile görüştü. Sonra Obama Rusya’yı ziyaret etti. Ve sonra bu ilişkiler gelişmeye başladı. Burada “istikrar” dedikleri şey bizim anladığımız istikrar değil. Onlar kapitalizmin rahat rahat yerleşebileceği ülkeler istiyorlar. Çatışma ve savaşın olmadığı bir yönetim ve komşular ilişkisi.

Şunu da biliyoruz ki kapitalizmin birleştirdiği ya da kulağından tutarak oturtup barışa zorladığı insanlar, kapitalizmin ilk krizinde tekrar birbirlerine düşmüşlerdir. O yüzden bundan sonra halkların devreye girmesi gerekiyor acilen. Politikacılardan ziyade, sivil diplomasi, sivil ilişkiler, vs…

norzartonk1

”Soykırım Tartışmalarını Anlamlı Bulmuyorum”

Bu protokolün iktisadi ve siyasi hedefleri var. En basitinden ABD’nin aracı olması ve bölgedeki çatışmasızlık talebini niçin istediğini beyan etmesi (Hazar petrolü) O iktisadi çerçeveye sıkışmış Ermeni talepleri dizisi de var sanırım. Başka ne gibi talepleri var Türkiye’de yaşayan Ermeni halkının?

D.: Türkiye’de yaşayan Ermenilerin sözcüsü olabilir miyim bilmiyorum ama ben Türkiye’de yaşayan bir Ermeni genci olarak Ermenistan-Türkiye arasında diyalog istiyorum. Her iki tarafın birbirini tanımaya başlaması, tarihi kalıplar dışında yorumlamaya ve düşünmeye başlamaları. Soykırım tartışmalarının ülke gündemine alınmasını da doğru bulmuyorum. Yani yeteri kadar diyalog gelişimine yol açacak mı 1915’i masaya yatırmak, emin değilim. Bu akabinde çok daha derin tartışmaları beraberinde getirecek. Yine popülist çabalar araya girecek. Başka başka ülkelerin araya girmesi, tartışmaların sil baştan yaşanması gerekecek.

Peki 1915’i tartışmadan onların üzerinden bir adım nasıl atılır?

D.: ‘Onları tartışmadan’ değil ama onların bu ‘ülke gündemlerinde’ meze olmasını istemiyorum aslında. Ben bunu herhangi bir Türk arkadaşımla tartışabilmeliyim ve tartışıyorum da zaman zaman. Beni rahatsız ediyor tarihin bu kadar gündemi bu şekilde meşgul etmesi.

”Sen kendini anlatmazsan, birileri seni anlatır”

Nasıl tartışmalar oluyor?

D.: Tepkiyle karşılaşıyorum genelde. Ama aşırı rahatsız olduğum bir deneyim yaşamadım. Daha çok “Bu bir emperyalist yalandır” tarzı sürekli duyduğumuz cümleler söylüyorlar. Aslında bütün cümleleri de tükettik. Aynı şeyler dönüp dönüp duruyor. İnan önemsemiyorum artık.

Nor Zartonk’dan bahsedelim biraz da. Özellikle Ermeni cemaati içinde Hrant öldükten sonra hareketlenen belki ‘kendinizi bulma’ çabası, belki kimlik tanıtma çabası, bütün bu AB süreçlerine de denk gelen bir şey. Bu işlerin hem cana mal olduğu hem de iktidarın daha demokratik şekilde tartışıldığını öne sürdüğü bir zamanlama…

D.: Kuruluşu 2004 yılına dayanıyor ama o zaman bir mail grubuydu Nor Zartonk. Türkiye’deki, Ermenilerin entelektüel tartışmalar yürüteceği bir platformdu sadece. Ama söylediğin gibi Hrant Dink’in öldürülmesi birçoğumuzun hayatında (benim hayatımda da!) birçok şeyi değiştirmiştir. Ondan sonra bu kişilerin bir araya gelerek ‘bir şeyler yapalım’ talebi üzerinden oluşturuldu. Ermeni toplumu büyük travmalar yaşayan ve içine kapalı bir toplum. Nor Zartonk’un amaçlarından biri de ‘Ermeniler şöyle’, ‘Ermeniler böyle’ diyerek sürekli bizi bize anlatmaya çalışanlara, ‘Hayır, Ermeniler sizin dediğiniz gibi değil, biz böyleyiz’ demek. Çünkü eğer sen kendini anlatamazsan, birileri çıkıp seni anlatır. Buna imkan vermemek için var.

N.: Biz Türkiye’deki tüm halkların birlikte kardeşçe yaşaması fikriyle yola çıktık. Bu güne kadar epeyi yol da kat ettik. Hem Türkiye’deki Ermenilerin, hem farklı kesimlerin ilgisini çektik. Bence insanların bize saygı gösteriyor olması bir kriter. Süryanilerle, Rumlarla, Yahudilerle tüm azınlık gruplarıyla paneller düzenledik, görüştük. Bir anket çalışmamız var; Ermeniler nasıl bir anayasa istiyor diye. Halkların kardeşçe nasıl birlikte yaşayabileceğinin anayasası olsun istiyoruz.

S.: Türkiyeli Ermeniler için Ermeni kimliği altında örgütlenmek son 70 yıldır görülmedi. Sadece dernekler, okullar vardı. Ancak Hrant’ın öldürülmesi Ermeni toplumunu hızlı bir şekilde mobilize ve politize etti. Bu bize değişimi gösterdi. Ama süreçle birlikte o bilinç düzeyini hızla tekrar korkular aldı. Bu korkulara rağmen değişmesini isteyen insanlar da var. 2009 ocak ayında Nor Radyo’yu kurduk. Nor Radyo Nor zartonk’un hayata bakışını da gösteren bir iş. İçinde Ermenice, Kürtçe, Lazca, Çerkezce ezgileri duyabiliyoruz. Türkiye’de bir şekilde Ermeniler rahata erecekse, bu Türkiye’nin demokratikleşmesiyle, diğer ezilenlerin de (sadece etnik değil; cinsel, sınıfsal, vs) bir araya gelmesiyle mümkün.

Nor Radyo’yu kimler dinliyor?

S.: Nor Radyo çok farklı kesimlerden dinleniyor. Yurt dışında, Türkiye özlemi olan Ermeniler çok dinliyor. Yurt dışında birçok farklı kimlik de dinliyor. Burada da, ilginç, Ermenilerden çok Türkler, Kürtler dinliyor. Zaten hayalini kurduğumuz Türkiye de bu bizim.

N.: Dünyanın birçok yerinden; Güneydoğu, Arjantin, Amerika, Avustralya gibi ülkelerden dinleyicilerimiz var.

Cemaat içinde nasıl algılanıyorsunuz? Sonuçta siz solda duran insanlarsınız?

S.: Demokrat demek daha doğru. Çünkü aramızdaki herkes sosyalist de değil. Bir ülkede muhafazakarlar ve ilericiler vardır. Türkiye’de statükocular ve değişimden yana olanlar var. Ermeni cemaati içinde de bu var. Biz değişimden yana olunca, karşı olanlar da yanımızda olanlar da çıkabiliyor. Ama cemaat içinden etkinliklerimize gelen, destek veren bir sürü Ermeni var. Türkiye tarihinde sadece sosyalistler iktidar olmadı, şu anda muhalefet olanlar da, iktidar oalnlar da zaman içinde hep iktidar oldular. O yüzden bir de sosyalistler nasıl iktidar olur diye merak ediyorum.

”Hrant Dink Davası Üç Ayaklı”

Bir de Hrant Dink davasına gelelim. Dink ailesinin bir rapor yayınlayarak adletin işlemediğini, delillerin karartıldığını söyledi bu duruşma öncesi.

S.: Şahsi olarak daha önce bu raporu yazmalarını beklerdim. 3-5 tetikçi üzerinden sürüyor dava. Bu dava üç ayaklı: katiller, arkasındaki azmettiriciler ve cinayetin olacağını bilip müdahalede bulunmayan kamu yetkilileri. Bu üç ayaklı davanın sadece tek ayağı üzerine gidiliyor. Bugün Nedim Şener 28 yılla yargılanıyor. Niçin? Bir bebekten katil yaratan karanlığı ifşa ettiği için. Bu karanlık ondan daha az ceza alacak maalesef! Ülkedeki adaletsizlik birçok yerde kendini gösteriyor: Ceylan Önkol olayı, Güler Zere, ya da polise taş attı diye tutuklanan çocuklar… Burada canı yanan, adalet talebinde bulunan insanların bir araya gelmesi gerekiyor. Bugün biraz bu birlikteliği sağladık. ‘Adalet için Dayanışma’ adıyla o yüzden çıktık.

Mahkemeden ne bekliyorsun?

S.: 10’uncu Mahkemede gördük ki katil zanlıları Hrant Dink’in ailesini tehdit edebilmekte. ‘5 yıl sonra çıkınca seni öldüreceğim’ gibi korkunç tehditler savurabiliyorlar. Bu adalete olan güveni azaltıyor. Umut giderek azalıyor. O yüzden bugün adalet nöbeti tutuyoruz. Biz eğer adaletsizlikten dolayı canı yanan insanların bir arada dayanışarak kamuoyu oluşturmasını sağlayamazsak, kazanım olmaz. Savcıların davaların açılmasına engel olmamaları gerek. Şimdi burada konuşurken demin yanımızdan bir cezaevi aracı geçti. Biz hatırlıyoruz ki, dava sürecinde bir cezaevi aracının üzerinde “Ya sev, ya terk et” etiketi vardı. İşte bunların olmaması gerekiyor. Ne kadar dayanışma olursa, bu davanın seyri o kadar iyiye gider.

Bir de ‘Hrant’ın katili Ergenekon çetesi’ meselesi var, ne düşünüyorsun, sence böyle mi?

S.: Hrant Dink cinayeti davasında bizim azmettirici olarak bildiğimiz insanların Ergenekon davasında yanlı olmaları bu sloganın atılmasına neden olabilir. Amma ve lakin, bu sadece Ergenekon’la ilgili midir? Biz biliyoruz ki Hrant Dink’in öldürülmesine giden yolda, Cemil Çiçek’in, kamuoyunda Ermeni Konferansı diye bilinen ‘Osmanlı’nın Son Dönemi’ konferansı yapılacağı zaman (Boğaziçi’nde olamayan, Bilgi Üniversitesi’nde yapılan) TBMM kürsüsünden ‘Bu konferansı yapanlar vatan hainleridir’ demesinin payı var. 24 saat içinde katil zanlısını bulmalarını unutmuyoruz ama 2 sene 9 aydır azmettiricilere dava açılmaması da AKP hükümeti sorumluluğundadır. Kimsenin masum olduğunu falan düşünmüyorum.

Şahin Durna (Çalışan, 30 yaşında) Adalet için buraya geliyoruz. Şu anda 11’inci mahkemeye geldik. Kim bilir daha kaçıncısına geleceğiz adalet olmadığı için. Merak ediyorum vuruldu mu, vurduruldu mu Hrant Dink? Ergenekon mu ne var arkasında bilmiyorum ama bunlar açıklanmıyor. Gizli tutuluyor. Türkiye-Ermenistan maçı için de dostluk kazansın, iyi oynayan kazansın diyorum. Ben önceden beri Ermeni kimliğimi sahipleniyordum. Sonra bu olayı yaşadık. Canımız Hrant Dink’i aldılar. Bizi politize etti bu tabii. Hrant 301’den yargılandığı için öldürüldü. Bu önlenebilirdi. Umuyorum adalet yerini bulacak. Müslüman-Hıristiyan, Ermeni-Türk bir arada kardeşçe yaşamak istiyoruz.