NTV
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu , komşuluk ilişkilerin temelinin sınırların karşılıklı tanınması olduğunu belirterek, Ermenistan’la yeni sürecin hedefinin de sınırların açılması olduğunu söyledi.
Davutoğlu, Türk diplomasisinin genel ilkelerini artık herkesin doğru anlaması gerektiğini söyleyerek, “Artık krizlere dayalı ve bu krizlerin getirdiği psikolojik eşiklere dayalı politikalar yerine, uzun dönemli vizyonlara istinat eden bir dış politika geliştirmek önemli. Yani krizlerden tıkanıklığa gitmek değil, vizyondan krizlere yaklaşarak krizleri etkin olarak çözmeye çalışmak” diye konuştu.
Türkiye’nin etrafında kriz üretmeyen bir çevre oluşturmak istediklerini söyleyen Davutoğlu, “Bu Türkiye için geleceği, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için bir şarttır” dedi.
Davutoğlu, komşu ülkelerle izlenen sıfır sorun politikasının da buna dayandığını belirterek, Türkiye’nin hemen hemen bütün komşularından coğrafi, askeri ve ekonomik olarak çok daha büyük olduğuna dikkati çekti. “Dolayısıyla düzen kurma misyonu bizimdir” ifadesini kullanan Davutoğlu, düzen kurarken de komşularla sağlam ilişkiler geliştirilmezse düzen arayışının en önemli unsurunun eksik kalacağını kaydetti.
Bakan Davutoğlu, Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin önünün açılması gerektiğini belirterek, ancak buna paralel olarak Ermeni-Azeri ihtilafının çözülmesinin önemine de işaret etti ve uluslararası hukuka dayalı olarak bu ilişkilerin normalleşmesinin de bu vizyonun bir parçası olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, “Çünkü bölgede kapsamlı bir normalleşme olmazsa tek bir normalleşmenin yaşayabilir, sürdürülebilir olması mümkün değildir” diye konuştu.
Türkiye’nin gerek Kafkaslar, gerekse Orta Doğu ve Balkanlar’a bakışının bu çerçevede olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Donmuş krizler, donmuş sınırlar elimizde patlamaya hazır bombalar gibi” dedi.
Davutoğlu, Türkiye’nin, kendi iradesiyle mevcut durumu değiştirerek donmuş krizleri çözme basireti göstermesi gerektiğini belirtti ve uluslararası toplumun da bu adımı görmesi, Kafkaslar’da kalıcı bir barış tesis edilmesi için bütün sorunların çözülmesi iradesini göstermesi gerektiğini bildirdi.
Azerbaycan ile İlişkiler
Azerbaycan’ın bu süreçten ne kadar haberdar olduğunun sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye ile Azerbaycan ilişkilerinin “bir millet iki devlet” esasına dayandığını hatırlatarak, “her şeyin ortak olduğunu, dolayısıyla bütün bu süreçler konusunda bilginin de ortak olduğunu, hiçbir şeyin saklı olmadığını” kaydetti.
“Gerekli bilgilendirmeler yapılmıştır” diyen Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen cuma Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’i aradığını, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun da cumartesi günü Bakü’ye giderek gerekli bilgilendirmelerde bulunduğunu belirtti.
İki ülke ilişkilerinin köklü bir temele, “iki devlet bir millet” ilkesine dayandığını, ancak aynı zamanda da “egemen, eşit ve kardeşlik esasına” dayanan bir ilişki bulunduğunu söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Biz hiçbir zaman Azerbaycan’ın Türkiye’nin menfaatlerini gözetmeden bir politika geliştireceğine, kim ne söylerse söylesin inanmayız. Aynı şekilde Azeri kardeşlerimizin de onların menfaatlerini gözetmeyecek bir politikanın Türkiye tarafından yürütülmeyeceğine mutlak olarak inanmasını bekliyoruz. Hiçbir süreç, bizim için Türkiye-Azerbaycan dostuluğundan daha önemli değildir.”
Bakan Davutoğlu, bu sürecin Azerbaycan’ın milli menfaatlerine zarar vermeyeceğini, bu konudaki tutumlarının çok açık olduğunu söyleyerek, bu süreçle Yukarı Karabağ ve işgal altındaki topraklarla ilgili meselelerin çözümünün de ciddi bir ivme kazanacağına inandıklarını kaydetti.
Bir başka soru üzerine Davutoğlu, bu süreçlerin bazen kamuoyunun bilgisi dışında süregiden süreçler olduğunu söyleyerek, kamuoyunun bu süreçlerin seyrinin hangi aşamada olduğunu günbegün bilmesi gerekmeyeceğini belirtti.
“Buna olağanüstü bir gelişme olarak bakmamak lazım” diyen Davutoğlu, zamanlamanın Ermenistan Cumhurbaşkanı Edvard Sarkisyan’ın dünkü açıklamalarıyla ilgisi bulunmadığını da bildirdi. Davutoğlu, sürecin Sarkisyan’ın açıklamalarından etkilenerek bu noktaya gelmiş olmadığını ifade ederek, “Türkiye dış politikada her zaman öznedir” diye konuştu.
Sarkisyan’ın Bursa’ya Gelmesi
Paraf edilen protokollerin ardından Sarkisyan’ın maç için Bursa’ya gelip gelmeyeceğinin sorulmasına karşılık, Davutoğlu şunları kaydetti:
“Bunu ilkesel bir tutum olarak söylüyorum: Sayın (Cumhurbaşkanı Abdullah) Gül Ermenistan’a maça giderken medeni bir ülkenin son derece erdem sahibi bir lideri olarak, hiçbir ön şart koşmadan ve karşılığında bir şey beklemeden gitmiştir. Bunun da dünyaca çok iyi anlaşılması lazım. Sayın Sarkisyan’ın Bursa’ya gelip gelmemesi kendi iradesidir, biz ona karışamayız ve bu gelişme de ondan bağımsız bir gelişmedir. Ama biz Sayın Gül’ün sergilediği tutumun Sayın Sarkisyan tarafından benimsenmesinin, kendisi için iyi olacağını düşünüyoruz. Ama gelip gelmemesi sürecin doğasını o anlamda etkilemez, tamamıyla kendi kararıdır.”
Bundan Sonra Ne olacak?
Protokollerin paraf edilmesinin ardından ne olacağının sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğunu, gelinen sürecin topluma anlatılması, alınan kararların toplum tarafından benimsenmesinin önem taşıdığını, bunların iç siyasi süreç olduğunu, altı hafta içinde bu doğrultuda çalışmalar ve görüşmeler yapılacağını bildirdi.
“Biz bu 6 haftalık dönemi önemli bir fırsat olarak görüyoruz” diyen Davutoğlu, Başbakan (Recep Tayyip) Erdoğan’ın BM Genel Kurul toplantıları çerçevesinde de bu konunun ele alacağını belirterek, Karabağ sorununun aynı zamanda BM sorunu olduğunu kaydetti. “Biz Kafkasya barışının BM gündeminde olmasına ve daimi olarak takip edilmesine önem veriyoruz” diyen Davutoğlu, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün temin edilmesinin önemine dikkat çekti.
Sınırların Açılması
Davutoğlu, Türkiye-Ermenistan sınırlarının açılıp açılmayacağının sorulmasına karşılık şöyle konuştu:
“İyi komşuluk ilişkilerinin en önemli unsuru, komşuların birbirlerinin sınırlarını tanıması ve bu konuda bir ortak meşru zeminde buluşmasıdır. Tabii ki bu protokollerde zaten büyükelçilik açtığınızda veya diplomatik ilişkiye girdiğinizde sınırların tanınması elzem hale gelir. Ayrıca aradaki bütün meselelerin iyi niyetle, tarih konuları da olmak üzere iyi niyetle ele alınması… Biz buna önem veriyoruz.
Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin, Türk-Ermeni normalleşmesine gitmesini istiyoruz. Bundan kastım, artık ortak tarihi paylaştığımız ve neredeyse on asra yakın sorunsuz bir şekilde yaşadığımız, ama son dönemde birtakım dış faktörlerin de körüklemesi sonucu bazı acılı olayları birlikte yaşadığımız Ermeni dostlarımızla, ortak tarihin güzel yanlarını hatırlatan bir perspektifte buluşmamız lazım. Bunun uzun bir süreç olacağını biliyoruz, ama her uzun süreç bir ilk adımla başlar.”
Davutoğlu, bu ilk adımın sınırların tanınması mı olduğunun sorusuna da, “Evet, sınırların tanınması önemli bir unsur” yanıtını verdi. “Kars anlaşmasıyla ortaya çıkan uluslararası normlar etrafında sınırların tanınmasının temel olduğunu” belirten Davutoğlu, “O olmadığı zaman komşuluk ilişkisinden bahsetmek mümkün olmaz” dedi.
Bakan Davutoğlu, bu protokollerle başlatılanın 6 haftalık bir iç siyasi süreç olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
“Bu altı hafta sonunda bir anlaşma imzalanacak. Zaten bu iki protokol paraf edilmiş. Yani bu ne anlama gelir? ‘Biz buna mutabık kaldık’ diye deklare ediliyor karşılıklı olarak. Şimdi bu imzalanacak, ama fiili uygulama alanı bulması, yürürlüğe girmesi için her iki ülkenin de kendi iç hukuk yolları var.
Bizim için bu parlamentodur, parlamentonun onayına sunulması, onun onayından geçmesidir. Dolayısıyla 6 hafta sonra imzalanması bütün unsurlarıyla hemen yürürlüğe girmesi anlamına gelmez.”
Ermenistan için aklında büyükelçi ismi olup olmadığının sorulmasına karşılık da Davutoğlu, “İnşallah o aşamaya geliriz, bütün Kafkaslar’da kalıcı bir barış olur. Hatta Kafkaslar’daki büyükelçilerin ortak toplantısını Türkiye’de bir yerde yaparız” dedi.
Davutoğlu, protokollerin uygulamaya konulmasıyla ilgili nihai kararı TBMM’nin vereceğini vurgulayarak, “Biz demokratik bir ülkeyiz ve TBMM’nin üzerinde bir şey tanımayız. Halkın ortak vicdanı TBMM’nin tüzel kişiliğinde tecessüm etmiştir. Dolayısıyla bu hususla alakalı ön bir kararda bulunamayız” diyerek, hükümetin tutumunun da bu şekilde olduğunu belirtti.
Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin normalleşip, bölgede barış olmasını istediklerini söyleyen Davutoğlu, “Bakü’den bir araç Türkiye’ye nasıl direk giriş yapar, Avrupa’ya direk nasıl geçer gibi meseleleri konuşmalı ve bir dostluk köprüsü kurmalıyız” diye konuştu.
“Bunların gerçekleşmesi için herkesin ortak irade sergilemesi lazım” diyen Davutoğlu, “Azeri-Ermeni meselesinde Türkiye üzerine düşeni yapmıştır ve bu süreçte özellikle Ermenistan üzerine düşeni yapmalıdır” dedi. “Protokol 6 haftada imzalanır, meclis süreci tamamlanarak onaylanır, ardından yürürlüğe girer ve sonra da uygulamaya geçer. Ancak onay sürecinin ne kadar olacağı belli değildir” diyen Davutoğlu, hükümetin üzerine düşeni yapacağını ama nihai kararın TBMM’nin olacağını söyledi.
Bugünün “Dünya Barış Günü” olduğuna işaret eden Bakan Davutoğlu, “Böyle bir günde bu barış politikasının kapsamlı olarak hayata geçmesi için uğraşıyoruz” dedi.
Kapsamlı olarak yapılan barış sürecinin “çok kırılgan” olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Süreç tek taraflı düşünülmemeli ve gelişmeler bir bütün olarak ele alınmalı” dedi ve başka yerde olan gelişmelerin de izlenmesi gerektiğini belirtti.
“Tarafları doğrudan ilgilendirmese de ülkeler, bölgede yürüyen ilişkileri izlemeli” diyen Davutoğlu, “Bir ayakta yürüyen barış, diğer ayağı da olumlu yönde tetiklesin ve kapsamlı bir barışı gerçekleştirelim” diye konuştu.
Yukarı Karabağ sorununa da değinen Davutoğlu, şunları söyledi: “Eğer taraflar iyi niyet gösterirse bunun gerçekleşebilir olduğunu düşünüyoruz. Şu ana kadar gerçekleşmemiş olması, gerçekleşemeyeceği anlamına gelmez. Barışın gecikmesi, o barışın zaruri olduğunu gösterir ve hatta aciliyetini artırır.”
Bütün büyük barışların önce hayallerle başladığını belirten Davutoğlu, “Eğer zihninizde bu barışa inanmazsanız bu barışı gerçekleştiremezsiniz” dedi ve öncelikle önyargıların bir tarafa itilerek hareket edilmesi gerektiğini kaydetti.
Kafkaslardaki statükonun kimsenin menfaatine olmadığını ifade eden Davutoğlu, “Taşları öyle bir yerden oynatalım ki bir duvar çökmesin ve o duvarı tekrar düzgün hale getirelim” diye konuştu.
Ermeni tarafıyla da görüştüğünü belirten Davutoğlu, Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbantyan’ın “Top artık Türkiye’de” sözüne istinaden, “Top da, saha da, coğrafya da ortak. Biz barışı karşı karşıya atılan toplar olarak görürsek gerçekleştiremeyiz. Topun, kimin sahasında olduğu değil, hangi tarafa gittiği önemli” dedi.
Bölgenin makus bir kaderi olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Balkanlar deyince çatışma, Kafkaslar deyince etnik farklılıklar ve Ortadoğu deyince gerilim akla geliyor. Biz bu 3 bölgenin en güçlü ülkesiyiz ve bu bölgelerdeki düzenden kendimizi sorumlu hissediyoruz. Burada kalıcı düzeni sağlamak için Türkiye ağırlığını koyarak üzerine düşeni yapacaktır” diye konuştu.
Bölgede istikrarı sağlamanın dört ana esası olduğunu belirten Davutoğlu, “siyasi diyalog”, “ekonomik karşılıklı bağlılık”, “kültürel çoğulculuk ve etnik barış”, “uluslararası hukuka saygı” unsurları gerçekleştiğinde bölgenin “ortak bir güvenlik havzası” olmaması için bir neden olmadığını söyledi.
“Yapılan çalışmaların, hem geçmişte hem de şimdi dışarıdan gelecek herhangi bir baskı ya da başka bir ülkenin talebiymiş gibi değerlendirilmemesi gerektiğini” vurgulayan Davutoğlu, “Kimse bunu dışardan gelen bir iradeyle gerçekleşiyor demesin, bu tamamen Ankara’nın iradesidir” diye konuştu.
Davutoğlu, görevi devraldığından beri muhalefetle de temasta olduğunu belirterek, “Mayıs itibarıyla geldiğimiz noktayı, Başbakanın talimatıyla, hükümet ne biliyorsa muhalefete anlattım” dedi ve muhalefetin tüm sorularını açık yüreklilikle cevapladığını söyledi.