İmc Tv
Bin 500 Ermeni çocuğun yetiştiği ve yıkımı şimdilik durdurulan Tuzla’daki Ermeni yetimhanesi Kamp Armen’de direniş nöbeti dördüncü gününde.
Nöbetin dördüncü gününde yıkıma karşı Nor Zartonk’un çağrısı ile bin 500 Ermeni çocuğun yetiştiği Kamp Armen’de bir araya gelenler duvarlara Ermenice yazılamalar yaptı.
Sevag Balıkçı’nın annesi Ani Balıkçı’nın eğitmenliğinde Ermenice dersi verildi.
Tiyatro atölyesi, Ermenice tarihi ve öyküleri üzerine sohbetlerde yapıldı.
Yetimhanenin tarihini anlatan “Kaybolmayın Çocuklar”belgeselinin gösterimi yapıldı.
Kamptaki buluşma saat 22.00’da Vomank konseriyle devam edecek.
‘Bu davada ben de varım’
Kampı ziyaret eden Rakel Dink, buluşmaya gelenlere seslendi:
“Bu kadar üzücü bir mekanda bu kadar üzücü olayların olduğu bir mekanda bir arada bulunmak bizlere güç ve umut veriyor. Hepimizin burada oluş sebebi ‘bu davada ben de varım’ demektir. Bunun için bizim teşekkürlerimizi beklemiyorsunuz elbette ama teşekkür ediyoruz.
“Tanrı’nın sözü diyor ki “şeytan gasp etmeye, çalmaya ve öldürmeye gelir”. Bu üç kelimeden siz çıkarın içinden. Bu kampın her bir adımında biz çocukların emekleri var, anıları var. Bu anılara saygı gösterilmesini istiyoruz. Bu emeğin nasıl yoktan var edildiğinin farkına varılmasını istiyoruz. Ne acıdır ki kaybeden yine kendini ispatlamaya çalışıyor. Bu çok acil bir durum aynı zamanda. Gene şükrediyoruz varız, buradayız.”
Kampın tarihini anlattı
“Burası, 1962’de Gedikpasa Ermeni Protestan Kilisesi’nin alt katında Anadolu’dan kılıç artıkları olan çocukları toplayıp getirdikleri ve o çocuklara yazlık bir nefes almak için düşünülen bir yerdir. Şehrin gürültüsünden, mazotundan uzak, tatilin bir anlamı olsun; çocukların bedensel, ruhsal gelişimine yardımcı olsun diye düşünülen bir yerdir burası.
“Boş bir arazi bulunur. Kilise parasını ödeyerek burayı alır. Devletin izinleri doğrultusunda tapu alınır, inşaat yapılır, elektrik çekilir, su çekilir. Bütün bunlar devlet izniyle olr. Bu işlemlerin hiçbir yerinde devlet “mal alma hakkınız yok” demedi.
“Sonra bir araya geldiler ve biz ne yapalım da malları ellerinden alalım dediler. 36 beyannamesini hatırladılar. Dediler ki, “bu beyannamede bu malınız yokmuş. Evet yoktu, çünkü o zaman yoktu. 86’ya kadar çocuk kampı olarak kullanıldı. Yapılırken bir ustanın organizasyonuyla ve yardımıyla çocukların emeğiyle yapıldı buralar.
“Yolunda benim emeğim var. Taşlar çektik, kumlar çektik el arabasıyla. Çok emekler verdik ayakta tutmak için burayı. Bunlar punduna uydurup dediler ki “burası sizin değil. Aldınız burayı, bari bir şey için değerlendirin. Aldılar ne yaptılar, parayla satın alınmış olan eski sahibine geri hediye ettiler. Ne yapsın hemen elden çıkardı, başkasına verdi, o da hikayeyi duydu elden çıkardı.
“Bunu kim yaptı, devletin işi. Bu utanç nasıl temizlenir? Devlet nasıl “sizin olmaz” dedi şimdi de “sizindir” demeli. Eğer özür dileme erdemine sahipse. Olmazsa da kendi bilir özüre ihtiyacımız yok. Buranın hikayesinin böyle bitmemesi lazım. Onun için buradayız, ele ele vermişiz.”