Neşe İDİL
Radikal
Bugünlerde Avrupa ’da çok tartışılan iki ülke var: İspanya ve Yunanistan… Her iki ülkede solun yükseliyor olması bölgedeki siyasetçileri şaşırtıyor ve bazı ‘piyasa oyuncularını’ tedirgin ediyor. İspanya’da Podemos (Yapabiliriz) ve Yunanistan’da Syriza (Radikal Sol İttifak), yapılan anketlerde bir süredir birinci sırada görünüyorlar. Podemos ve Syriza’nın ana akım partilere alternatif oluşturan programları da birbirleriyle paralellik gösteriyor.
PODEMOS’UN BİR YIL İÇİNDE ELDE ETTİĞİ BÜYÜK BAŞARI
1978 doğumlu Pablo Iglesias tarafından geçen yıl 16 Ocak’ta kurulan Podemos, İspanya’da 2011-2012’de meydana gelen Indignados (Öfkeliler) adlı sokak hareketinin ardından ortaya çıktı. Sokağa çıkan milyonlarca kişi herhangi bir parti tarafından temsil edildiğine inanmıyor, yolsuzluk ve eşitsizlik vurgusu yapıyor ve İspanya’nın siyasi arenasında ciddi bir değişiklik talep ediyordu. İşsizlik 2011’de yüzde 20, 2012’de ise yüzde 26 olarak açıklanmıştı ve gençler bu düzenin değişmesini istiyordu. İşte Podemos, tam da bu “öfkelilerin” taleplerini yönlendirebilecekleri, özellikle gençlerin siyasette yer bulabildiği bir parti olarak kuruldu. Eğitimciler ve aktivistlerin bünyesinde bulunduğu Podemos, yalnızca bir yıl içinde, 32 yıldır iktidarı aralarında değişen Halk Partisi ve Sosyalistlere meydan okuyabilmeyi başardı.
YÜZDE 89 OYLA SEÇİLDİ
Birçok İspanyol’un gözünde ‘yolsuzluğun sözcük anlamı’ haline gelen İspanya Başbakanı Mariano Rajoy’a karşı giderek güçlenen bir aday olan Pablo Iglesias, partinin başına geçmeden önce Madrid’de bulunan Complutence Üniversitesi’nin Siyaset Bilimi bölümünde akademisyenlik yapıyor ve televizyondaki tartışma programlarına katılıyordu. Partinin başına geçtikten sonra Avrupa genelinde şaşkınlık yaratan Iglesias, partisine destek veren veinternet üzerinden oy kullanan 107 bin kişinin yüzde 89’unun isteğiyle Kasım’da parti başkanlığına yeniden seçildi.Aynı ay yapılan bir ankette ise Podemos’un oy oranı yüzde 28 çıkarak başta Başbakan Rajoy olmak üzere İspanyol siyasetçileri endişelendirdi. Bunun yanı sıra, Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu seçimlerine giren Podemos, yüzde 8 oy alarak kuruluşunun yalnızca dördüncü ayında büyük bir başarıya imza atmış oldu.
‘1978 REJİMİNDEN ARINMIŞ’ ANAYASA
Iglesias, sağ ve sol paradigmasını aşarak yeni bir siyaset modeli oluşturma sözü veriyor. Ne var ki, parti içinde yüksek kademede olanların daha önce komünist gruplarda yer almış olmaları nedeniyle, Podemos’un parti programına şüpheyle yaklaşanlar da var. Oligarşiyi ve rejimi sık sık eleştiren Iglesias’ın ana taleplerinden bir tanesi, İspanya anayasasının “1978 rejiminden arınması için” yeniden yazılması. Iglesias’ın bir diğer hedefi, sistemi, yalnızca kendilerine hizmet eden ve yozlaşmış politikacılardan arındırmak. Iglesias, yıllar boyunca kazançlı işleri kendi aralarında paylaşan siyasetçilerin İspanya ekonomisini çökerttiğini savunuyor. Podemos’un şüphesiz en büyük vaatlerinden biri ise Katalanların bağımsızlığı için oylama yapılmasına izin vermesi.
ÇALIŞMA SAATLERİNİ AZALTMAK İSTİYOR
Ekonomik olarak Syriza’yla paralellik gösteren Podemos’un gündeminde İspanya’nın kamu borcunun yeniden yapılandırılması, hükümet müdahalesi ve daha iyi kamu hizmeti için başta yüksek gelirlilerden alınanlar olmak üzere vergilerin artırılması bulunuyor. Parti, Almanya’nın başını çektiği Avrupa kemer sıkma tedbirlerine ve euro bölgesindeki para politikasına meydan okuyor. Iglesias’ın ülkede yüzde 24’lerde seyreden işsizlik oranını azaltmak için çözümü ise İspanyolların daha az çalışması (haftada 35 saat), yeni iş alanlarının kurulması için bir kamu yatırım programı oluşturulması ve iş olanaklarının yeniden dağıtılabilmesi için emeklilik yaşının 60’a çekilmesi. Bunların yanı sıra, Podemos’un programında, “gayrimeşru kısımları bulmak amacıyla İspanya’nın kamu borcunun denetlenmesi” dikkat çekiyor. Kârlı şirketlerin işçileri kovmasını ve azami ücret uygulamasını yasaklamak isteyen genç siyasetçi, ekonomi hakkındaki düşüncelerini açıklarken konuşmasında sık sık Joseph Stiglitz, Paul Krugman ve Kenneth Rogoff gibi isimlerden alıntı yapıyor.
GELENEKSEL İKİ PARTİLİ SİSTEMİ YIKACAK MI?
Rajoy’un başında bulunduğu Halk Partisi, Podemos’u, anamuhalefet olan Sosyalistleri zayıflatabilecek radikal bir parti gibi görüyor. Rajoy, yatırımcıların İspanya’dan kaçmasından duyduğu endişeyi dile getiriyor ve Podemos’u, “İspanya’nın diktatörlükten kurtulmasından bu yana kaydettiği ilerlemeyi yok etmeye çalışmakla” suçluyor. Her ne kadar İspanya Başbakanı, “Eğer birileri gelişimi geriye almak ve ilerlemeyi çöpe atmak istiyorsa, sanırım bu cahillikten kaynaklanıyor, ancak bu çok mantıksız” dese de, milyonlarca İspanyol, ilerlemenin önünde engel olarak Rajoy’u görmeye devam ediyor. İspanyol radyo istasyonu Cadena Ser’in yayınladığı bir anket, Podemos’un diğer siyasi partileri geride bırakarak yüzde 27.5 oy alacağını öne sürdü. Kasım’da yapılması planlanan seçimlerde geleneksel iki partili sistemi yıkacağına kesin gözüyle bakılan Podemos’un lideri Iglesias’ın Başbakan olacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 44.
‘REJİMİ VE OLİGARŞİYİ YENEBİLİRİZ!’
İspanya’nın yanı sıra Yunanistan’da da Avrupa Birliği’ne panik yaşatan bir parti yükseliyor. Radikal Sol İttifak’ın (Syriza) lideri Alexis Tsipras, Podemos’un 15 Kasım’da yaptığı ve “Yapabiliriz! Rejimi ve oligarşiyi yenebiliriz!” sloganının yükseldiği bir etkinlikte misafir konuşmacı olarak yer aldığında Batı basınındaki endişeli sesler dikkat çekmiş ve Avrupa’nın yaşadığı panik kendini bir kez daha göstermişti.
1974 doğumlu Alexis Tsipras, Yunanistan Başbakanı olmaya adım adım yaklaşan genç bir siyasetçi. Üç turlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Stavros Dimas’ın 180 oya ulaşamamasıyla alınan erken seçim kararı, Syriza’nın iktidara geliş sürecini hızlandırmış gibi gözüküyor. Yapılan anketleri önde götüren ana muhalefet partisi Syriza, tıpkı Iglesias’ın Podemos’u gibi, kemer sıkma politikalarını bitirmeyi hedefliyor.
BEDAVA ELEKTRİK VE ISITMA
Syriza’nın parti programında ise şunlar yer alıyor: Tahvil sahiplerine kesinti, bedava elektrik, her şeyin Avrupa Merkez Bankası tarafından finanse edilmesi, yüksek gelirli kesime vergi artırımı uygulaması, Avrupa Birliği’nin finanse etmesinin istendiği kapsamlı bir iş olanağı programı oluşturma, banka borçlarını ödeyemeyenlerin borçlarının silinmesi, asgari ücretin yükseltilmesi, toplu sözleşmenin yeniden tanımlanması ve demokrasinin güçlendirilmesi.
Syriza’nın parti programında en çok dikkat çeken adımlar şüphesiz ki bedava elektrik ve ısıtma. Bunun yanı sıra, Tsipras’ın partisi seçimlerden birinci olması durumunda, gıda ve kira yardımı, ücretsiz sağlık servisinin yeniden kurulması ve daha önce çeşitli reformlarla kesilen emekli maaşlarının sağlanması için 13 milyar euroluk plan vaat ediyor. Syriza, tıpkı Podemos gibi, yüksek gelirlilerden alınan verginin artırılması ve gençlerde yüzde 50, ülke genelinde yüzde 25 olan işsizlik oranını azaltmak için iş olanağı programı oluşturulması sözü veriyor. Tsipras, son yıllarda uygulamaya konulan vergilerin birçoğunun kaldırılmasını ve gelir vergisi eşiğinin 5 bin yerine yeniden 12 bin euro olmasını istiyor. İspanya’daki benzeri gibi, Syriza da demokrasi, sosyal adalet, eşitlik, şeffaf siyaset ve dayanışma vurgusu yapıyor.
ANA AKIM PARTİLERE SIRT ÇEVİREN MİLYONLARIN UMUDU
İspanya’da Iglesias liderliğindeki Podemos ve Yunanistan’da Tsipras liderliğindeki Syriza, Avrupa tarafından endişeli gözlerle izleniyor. İki genç siyasetçi, Avrupa’da geleneksel siyasete ve ana akım partilere sırt çeviren milyonların umudu olma özelliğini taşıyor. Iglesias ve Tsipras, birlikte etkinliklere katılıyor ve değişim sözlerini yineliyor; tıpkı Yunanistan’da erken seçim kararı açıklandığında, Iglesias’ın attığı tweet’teki gibi: 2015 İspanya ve Avrupa’da değişimin yılı olacak. Yunanistan’la başlayacağız. Hadi Alexis!! Hadi Syriza!!
Evet, değişim başlıyor. Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor.