Merhaba,
Hrant için, adalet için, bir defa daha adalet nöbeti tutmak üzere mahkeme kapısındayız.
Amacımız, arkadaşımızı katleden şebekenin ortaya çıkarılması, suçluların cezalandırılması. Yani, basit bir şey istiyoruz. Kimsenin itiraz edemeyeceği bir şey istiyoruz: Adalet istiyoruz.
Biraz ötede, Hrant’ı aramızdan alanlar hakim karşısına çıkıyor. Aynı anda, Malatya’da Zirve Yayınevi’nde üç insanı işkence ederek öldüren katillerin de duruşması var. Türkiye, bir günde bu tür iki davanın birden görüldüğü bir ülke olmayı hak etmiyor. Bir vahşet ülkesi gibi görülmeyi hak etmiyor. Bu yüzden bu davalar memleketimiz için bir onur meselesidir.
Geçen duruşmada Hrant’ın katilleri, arkadaşımızın acılı ailesiyle alay etmeye, onlara hakaret etmeye kalkıştı. Sanıklardaki bu rahatlığın nereden ileri geldiğini merak ediyoruz.
Ergenekon davasıyla ilgili olarak ifadesi alınan bir sanık avukatı, hukuk adamı kimliğiyle bağdaşmayacak bir saldırganlık içerisinde. Medya ona mikrofon uzatıyor. Hepimiz için küçültücü olan bu pervasızlığın önlenmesini istiyoruz.
Ama asıl, neredeyse boşa geçen bir yılı aşkın zamandan sonra, sağlıklı bir soruşturma ve etkili bir yargılama istiyoruz.
Samsun ve Trabzon’da bazı güvenlik görevlileri, Hrant Dink cinayeti öncesinde ve sonrasında görevlerini ihmal ettikleri ya da kötüye kullandıkları iddiasıyla yargılanıyor. Bu davalar niçin buradaki esas davayla birleştirilmiyor, anlayamıyoruz.
Cinayet sonrasında yapılan soruşturmanın sağlıklı yürütüldüğünden devletin de şüphesi var ki, İçişleri Bakanı, yeni müfettişler görevlendirdi. Bu müfettişler, Hrant’ın öldürülmesine varan süreçte polis ve jandarmanın ihmali bulunup bulunmadığını yeniden soruşturacak, yapılan incelemelerin doğru dürüst yürütülüp yürütülmediğini yeniden inceleyecek. Niçin yeniden ve yeniden incelemeler gerekiyor? Niçin bu soruşturmalar hakkıyla ve layıkıyla yürütülemiyor, merak ediyoruz.
İhmal veya iştirak varsa, bu suçları işleyen güvenlik görevlileri bulunur ve cezalandırılırsa devlet zayıf mı düşer yoksa adaletin temizliğiyle arınarak güçlenir mi? Biz, “güçlenir” diye düşünüyoruz.
Biz, memleketimizin, “acaba misyoner faaliyeti yürütüyor mu” diye rahiplerin telefonunun dinlendiği, sonra da katledildiği bir yer olmayı hak etmediğine inanıyoruz. Benzer şüphelerle fişlenen insanların işkence edilerek öldürüldüğü, soruşturmalar sırasında katillerin kollandığı bir yer olmayı hak etmediğine inanıyoruz.
Hrant kadar insan sevgisiyle dolu bir arkadaşımızın güpegündüz sokak ortasında katledildiği, bu suçu işleyenlerin ve buna ortak olanların kollandığı bir yer olmayı hak etmediğine inanıyoruz.
Türkiye’nin geleceği, adaletle aydınlanır. Hrant’ın katillerinin, onları yönetenlerin ve kollayanların ibretlik bir şekilde cezalandırılmasıyla aydınlanır. Adalet isteyen insanların çoğalması ve yetkililerin de bu isteğe kulak vermesiyle aydınlanır.
Talebimiz budur. Basittir. Adalettir.
HRANT’IN ARKADAŞLARI