Bugün Hrant Dink’in katledilişin altıncı yılında hesap sormak için sokakları doldurdunuz. 19 Ocak’ı ve sonrasında yaşananları toplumsal bellek yitiminin kurbanı etmeyeceğinizi, devletin yalancı adaletiyle kandırılamayacağınızı bir kez daha yüzlerine vurdunuz.
Bizler Hrant’ın katillerini çok iyi tanıyoruz. Rakel Dink daha ilk gün, gerçek katili “Bir çocuktan katil yaratan karanlık” diye özetlemişti. Karanlık, ırkçı, katliamcı, kapitalist sistem hâlâ aynı pervasızlıkla öldürmeye devam ediyor. Her seferinde suçunu inkâr ediyor. Ama tüm katledilenlerin hesabını tek tek soracağız!
Uğur Kaymaz’ı yaşından fazla kurşunla, Ceylan Önkol’u sahibinin bir türlü bulunamadığı havan topuyla, Metin Göktepe, Engin Çeber, Şerzan Kurt, Festus Okey, Metin Lokumcu ve daha nicesini, polis şiddeti ve işkenceyle katleden, binlercesini gözaltında kaybeden, devlet ve devletin paramiliter güçleriydi. Hesabını soracağız!
Aynı karanlık Kozlu’da ve birçok yerde maden işçilerini, AVM inşaatlarında çalışan emekçileri katletti. Kışlada askerlik yapan Kürtlerin ve Alevilerin karşısına “intihar” olarak çıkan bu karanlık, Sevag Balıkçı’nın karşısına da “şaka kurşunu”, Samatya’da ise basit bir ‘hırsızlık’ olayı olarak karşımıza çıktı. Hesabını soracağız!
Egemen sınıfların karanlık senaryosu yine yazıldı ve beş yıl süren Hrant Dink davasında, hiçbir devlet görevlisi yargılanmadı. “Bir gece ansızın gelebiliriz” ve “Hrant Dink bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir, hedefimizdir” diye Agos önüne gelen, gözlerini kan ve nefret bürümüş güruh, bizlere hiç yabancı değildi. Biz onları Sivas’tan, Maraş’tan, Çorum’dan, Beyazıt’tan, Dersim’den, 6-7 Eylül’den tanıyorduk ve işte yine orada, Agos’un önündeydiler. Hesabını soracağız!
Tarih 19 Ocak 2007’yi gösterdiğinde, senaryoya TC devletinin tornasından çıkmış olan 17 yaşındaki o tetikçi girdi ve Türkiye sol tarihinde yapılan bütün katliamlarda olduğu gibi, Hrant’ı korkakça, arkasından vurdu. Ardından dönemin emniyet müdürü, bugünün Osmaniye valisi, Celalettin Cerrah, olayın siyasi ve örgütlü bir boyutunun olmadığını, “Basit, milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayet” olduğunu söylüyordu. Hesabını soracağız!
Oysa mahkemesiyle, bakanıyla, askeriyle, medyasıyla Hrant’ı hedef gösteren ve katleden örgütü biz her daim deşifre ederken onlar altı yıl sonra gördü. Ama bizler yılmadık, yılmayacağız! Evde, okulda, fabrikada bir araya geleceğiz, örgütleneceğiz! Barış diyeceğiz! Eşitlik diyeceğiz! Adalet diyeceğiz! Hrant’ın hesabını, mutlaka soracağız!
Yüz yıl önce Ermenileri, Rumları, Süryanileri ve Pontusluları katledenler, bugün aynı kana susamışlıkla Kürtleri katlediyor. Kardeşlerimiz Roboski’de, savaş uçaklarıyla bombalanırken, Paris’te, aynı Hrant’ı katlettikleri gibi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’i de korkakça katletti. Başbakan Ortadoğu yönetimlerine, insan hakları dersi verme derdinde. Bir diğer yandan Cumartesi Anneleri, yakınlarını aramaya devam ediyor. Hesabını soracağız!
Bu topraklarda yaşayan halklar olarak, her türlü sömürü ve tahakkümden arındırılmış bir Dünya tahayyülümüz olduğunu bir kez daha duyuruyoruz. Katlettiğiniz her emekçinin, her kadının, her LGBT’nin, her öğrencinin, her devrimcinin hesabını soracağız! Hrant’ın hesabını soracağız!
Şimdi, Hrant kadar cesur olma zamanıdır!
Şimdi, canımız pahasına olsa da, katillerden hesap sorma zamanıdır!
Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz!
Katil Devlet Hesap Verecek!