1937-38 Dersim Soykırımı aradan geçen 84 yıla karşın, halklarımızın vicdanında kapanmayan yara, belleklerinde silinmeyen iz ve vahşet olarak hafızalarımızdaki tazeliğini korumaya devam ediyor…
1937-38, Dersim halkına yönelik baskı ve asimilasyon politikalarının toptan bir imha haline dönüşme tarihidir!
4 Mayıs 1937 tarihinde dönemin TC. Devleti Bakanlar Kurulu oy birliği kararı ile Dersim’e yönelik “Tedip-Tenkil” harekatı fiili olarak başlatılmıştı. Osmanlı’dan günümüze kadar defalarca katliama uğrayan Dersim; Tarihin en vahşi ve en kanlı olanını ise Cumhuriyet döneminde, 1937-38 yılları arasında soykırımla karşı karşıya kalarak yaşamıştır.
Tarihin tanıklık ettiği , insanlığa karşı işlenen suçların sayfasına yazılan bu planlı saldırı ile Dersim insanlık tarihinden silinmek ve toplu olarak yok edilmek istenmiştir.
Türk Ulus Devlet yaratıcı iradenin en yetkin ideolojik formu olarak dönemin sistem temsilcileri ve onların Faşist aygıtlarınca Dersim’in yaşam kaynakları insanı ile birlikte ‘yerinde ve sonsuza kadar’ etkisiz kılınmak kaydıyla ateşe verilmiştir.
Ele geçirilip göçertilmiş olanların topraklarına dönüşleri kanunla yasaklanmıştır.
Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’ın onayı ile 4 Mayıs 1937 tarihinde çıkartılmış olan kararname, Dersim’e yönelik yapılacak olan Soykırım Harekatı’nı karar altına almıştı. Bu nedenle bu gün adını tarihe KARA GÜN olarak yazdırmış, General Abdullah Alpdoğan Komutasında Dersim’e yönelik Tenkil- Tedip ve Tehcir harekatı fiili olarak başlatılmıştı.
Peki neden Dersim’e Yönelik böyle bir Soykırıma başvuruldu?
Dersim’e yönelik Soykırım politikalarının temelleri Osmanlı’da mevcuttu ve sayısız sefer yapılmasına karşın istenilen sonuç elde edilememişti. Osmanlı’dan Cumhuriyet’in kuruluşu ve Cumhuriyet dönemi de dahil, Dersim egemenler açısından daima bir “Çıban” ve kesilip atılması gereken bir “UR“ olarak görülmüş, bu anlamda seri katliam ve soykırım girişimleri ile karşı karşıya kalmıştır.
Kökleri Osmanlı’da bulunan, İttihat ve Terakki döneminden başlanarak, Cumhuriyetin Kuruluşu ile daha da belirginleşen; ” Tek Devlet, Tek Ulus, Tek İnanç, Tek Dil ” eksenli Sünni islamcı, Irkçı, inkârcı Faşist Türk Ulus Devlet Paradigmasının sonuçları olarak; 1925 Şark ıslahat kanunu, 1934 Iskan Kanunu, 1935 Tunç-eli Kanunu Dersim Soykırımı’nın alt yapısını oluşturan kanunlar olarak planlı ve uzun bir dönemi kapsayan hazırlıklar olarak karar altına alınıp, adım adım hayata geçirildi.
Sünni Türk Devlet politikası Dersim’deki soykırımın temelini oluşturmaktaydı. 4 Mayıs 1937 Tenkil harekatı; Dersim toplumunun Türkleştirilmesi ve Alevi-Kızılbaş inancının terbiyesi içindi.
1915 Ermeni Soykırımı, Rum (Pontus), Asuri/ Süryani/ Keldani, Koçgiri, Kürt, Alevi Soykırım ve katliamları aynı mantığa dayanıyordu ve aynı devlet anlayışının sonuçlarıydı.
Bu kapsamlı planların sonucu olarak hayata geçirilen Dersim Soykırımında; on binlerce, Elli binle, Yüz bin arasında insan hayatını kaybetti, kırımdan geçirildi ve bir o kadarı sürgüne gönderildi. Kız çocukları Türk subaylarına peşkeş çekilerek bir çoğu zorla evlendirildi, bir çoğu da evlatlık verilerek asimile ve Türkleştirme politikalarına tabi tutuldu. Deyim yerindeyse Dersim, canlı ve cansız nesneler olarak haritadan silinmek istendi. Dersim Soykırımı çok vahşi, acımasız, büyük bir kin ve öç alma duygusu içerisinde gerçekleştirildi. Önceleri Devletle işbirliği yapan aşiretlerden insanlarında sonradan toplu katliamlardan geçirilmesi; Dersim’i bütünüyle ortadan kaldırmaya yönelik uygulamaların boyutlarını ortaya koyan önemli bir etmendi.
1915 Ermeni Soykırımı’nda Ermeni Halkı’na kucak açan, koruyan ve acılarını paylaşan Dersim halkı; bu tutumu dolayısıyla da TC. Devletinin kara defterine kaydedilmişti. Soykırıma yol açan nedenlerden bir tanesi de bu tutumu idi. Bir diğeri egemenlere yüz yıllar boyunca boyun eğmemesi, kendi içinde otonom, Özerk yaşayışı, TC’nin katliam ve soykırımlarının en ciddi bir diğer nedeni ise sermaye birikimi için Ulus ve azınlıkların mallarına ve değerli varlıklarına el konulması, önemli bir diğer neden ise, Alevi-Kızılbaş inancına sahip olması, kendine özgü yaşayış biçimi ile kültürel-ruhi şekillenmesiydi.
Dersim soykırımında zehirli gazların kullanılması ve Devlet görevlilerinin hatıralarında bunların itiraf edilmesi, soykırımın uluslararası boyutunu ortaya koyan önemli bir gelişmeydi. Bunların belgeleri geçen zaman içerisinde ifşa edilerek soykırımın arka planı gün yüzüne çıkmış oldu.
Almanya Devleti başta olmak üzere, Batılı Emperyalist Devletlerin Dersim soykırımında Türk Devletine zehirli gaz satışları belgeleri ile ortaya çıktı. Bu zehirli gazlar Dersim Kırım’ında deney olarak kullanıldı. Savunmasız Dersim halkı yaşlısı, çocuğu, kadını ile birlikte mağaralarda “fare gibi” zehirlenerek hunharca katledildi.
Almanya İmparatorluğu ve Almanya Devleti, Ermeni ve Dersim Soykırımlarında bizatihi rol alarak Osmanlı İmparatorluğu ve Türk Devleti ile suç ortaklığı içinde olduğu tarihi kayıtlar ve belgeler ile ortaya çıktı.
İnsanlık bu barbar, acımasız, vahşi Soykırımı unutmayacaktır!
Egemenlerin Dersim üzerindeki yok etme plan ve politikaları bugün açısından değişmemiştir. Tarihi soykırımlar değişik şekillerde biçim değiştirerek devam ettirilmektedir. Kültürel ve ekolojik kırım, Dil ve inanç asimilasyonu, HES’ler, Barajlar, zorunlu göçe (iskana) tabi tutma, özüne yabancılaştırma, yozlaştırma politikaları ile 1925 Şark ıslahat planı güncel olarak Dersim’de ve Kürdistan’da sürdürülen TC Devletinin resmî politikaları haline geldi.
Özelliklede 68 Devrimci kuşağı ile birlikte, Devrimci Hareketin her birinin ve Kürt Özgürlük Hareketinin Dersimde yoğun olarak hayat bulması ve teveccüh görmesi sonucunda Dersim’de güçlü Devrimci-Sosyalist siyasi bir kimlik oluşmuştu.
Dersim bu özelliği nedeniyle de TC tarafından günümüze kadar sistematik olarak baskı, katliam ve coğrafyasının işgali ile karşı karşıya kalmış, zulme uğramıştır.
Yapılan onca zulme karşın, Türk Devleti gerçekleştirdiği tarihi soykırımlar ile yüzleşmedi ve özür dilemedi. Dersim toplumunun talepleri kabul edilmedi ve görmezden gelindi.
Dersim ismi iade edilmediği gibi, 4 Mayıs Tertelesi resmi anma günü olarak dahi kabul edilmemiş, İnkar, imha katliam ve soykırım Faşist TC Devletinin ismiyle özdeşleşmiştir.
Faşist AKP ve düzen partileri sürekli olarak Dersim konusunu istismar ederek, oy devşirmeye yönelik Dersimin acılarını istismar etmişlerdir.
Kan, irin akan tarihi ile yüzleşmeyen TC Devleti inkar ve imhaya devam ederek, tarihi karanlık siciline yenilerini eklemiştir. Maraş, Malatya, Sivas, Çorum ve Gazi katliamlarını Sur, Cizre soykırım ve katliamları izlemiş, Kürt şehirleri bombalarla, ağır silahlarla yakılıp, yıkılmıştır.
Bununla da yetinmeyen Faşist Türk Devleti ve AKP, MHP Faşist bloku, sınır ötesinde işgal ve soykırım girişimleri ile Kürt düşmanlığında tarihini aşan bir yönelim ile Efrin, Rojava, Şengal ve Güney Kürdistan’da soykırım girişim ve uygulamalarını sürdürmüştür.
Faşizmin kin ve kanla beslenen öfkesi saldırganlıkta sınır tanımamış, sadece Dersim’e karşı değil, aynı zamanda tüm insanlığa karşı suç işlemiştir.
Bugün başta bizlere ve bütün demokratik kamuoyuna insanlığa karşı işlenmiş bu suçların teşhir edilmesi ve bütün insanlık huzurunda lanetlenmesini sağlamak için görevler düşmektedir.
Faşizmin ezilen her ulus ve inançtan halklarımıza yönelik tarihsel ve güncel saldırılarına karşı, Topyekûn birlikte direniş hattını örerek cevap olmak tarihi ertelenemez bir görevidir.
Halklarımıza karşı güncellenerek sürdürülen soykırım ve katliam girişimleri, birleşik devrimci mücadelemiz ve hakikat yürüyüşümüz ile püskürtülecek, ezilenler özgürlük, eşitlik, hak, hukuk adalet yolunda FAŞİZMİ BİRLİKTE YENECEKLERDİR!
Demokratik Ortak mücadelemizin önemli bir silahı olan ADGB olarak, Dersim Soykırımı ve yaşanan diğer bütün soykırımları nefretle kınıyor, lanetliyor, mağdurlarını ise derin bir saygıyla anıyoruz. Soykırım sorumlularını Halklarımız nezdinde ve uluslararası alanda hesap vermeye, halklarımızı birlikte kenetlenerek mücadele etmeye çağırıyoruz…
Avrupa Demokratik Güç Birliği