Halime ÇAVDAR
Sendika
Modern bellek yazılı kültür üzerinden şekillenir. Toplumsal ve kişisel hafızanın deposu, yazılı olanla temasa geçtikçe hayatla yüzleşir, hayatı yeniden kurar.
Yazının modern belleğe ulaşımı kültürel canlılığı arttırdığı ölçüde; kamusal alana taşınmasının zorunlu sonucu olarak ezberleri aşındırır, politik dedikoduları yorumlatır… Son dönemde modern belleğe ulaşmayı bekleyen yeni bir araştırma kitabı raflara düştü: Ermeni Devrimci Paramaz.
Araştırmacı, Kadir Akın, uzun arşiv araştırmaları ve arşiv taramaları sonucunda ortaya çıkan ikinci el araştırma kitaplarına dayanarak, Osmanlı Ermenilerinin 1915 soykırımı öncesi örgütlenme durumlarını ve dönemin koşulları çerçevesinde Osmanlı devleti ile Ermeni örgütleri arasındaki inişli çıkışlı ilişkileri incelemiş. Resmi tarih yazımında “zararlı cemiyetler” kategorisinde yer alan Taşnak ve Hınçak Partileri başta olmak üzere, Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu, Anayasal Ramgavar Partisi gibi Ermenilerin örgütlendikleri belli başlı yapılara ve bu yapıların siyaset yapma biçimlerine değinilmiş. Ermenilerin özgürlük, eşitlik, adalet ve hak taleplerini Osmanlı kamuoyuna duyurdukları bu legal partilerin seslerinin nasıl kısılmaya çalışıldığına dair ipuçları, Paramaz’ın “serserilik, halkın huzurunu bozmak” suçlamasıyla yargılandığı Van Mahkemesi’ndeki; “…Biz kışkırtıcılar, serseriler değiliz… Böyle davranışlar içine girmek, bizim vicdanımıza, duygularımıza ve görevlerimize aykırıdır… Bu halkın bağrından doğan ve zamanın taleplerini ifade eden halkın öz çocukları olan bizler, sadece ihtilalcileriz… Tarih sahnesine çıkışımızı da Osmanlı devleti gayet iyi bilmektedir…” savunmasından çıkarılabilir.
Eserin merkezinde Ermeni sosyalist Paramaz’ın ( Matheos Sarkisyan) mücadele dolu hayatı yer alır. Enternasyonalist bakışa sahip, Osmanlı’nın ilk sosyalistlerinden Paramaz’ın bitmez tükenmez devrimci azmi, demokrasi isteği, örgütlenme çalışmaları eserde geniş yer bulmuş. Bunun yanı sıra, soykırım provaları olarak da görülebilecek Sason, Zeytun ve Adana katliamlarının dönemin iktidar çevreleri tarafından nasıl ve hangi saiklerle organize edildiği açıklıkla okuyucuya aktarılmıştır. Bu katliamların cezasızlık politikası sonucu (bugün de geçerliliğini koruyan bir politika) etkin bir soruşturma/kovuşturma sürecinden bağışık kılınması XX. yüzyılın en vahşi gelişmelerinden birine kapı aralamıştır. Akın, özellikle Adana katliamı sonrasında meclis araştırma komisyonlarının kurulduğunu, bu komisyona Zabel Yeseyan’ın da dahil olduğunu belirtiyor ancak komisyonun herhangi bir yaptırım gücünün olmadığını da ekliyor. Katliamlarda doğrudan sorumluluğu olan merkez ve yerel iktidar odaklarının yargı önüne çıkartılmaması hatta bu odakların Ermenilerin adalet taleplerini ters yüz ederek ‘Düveli Muazzama’nın oyunları diye lanse etmesi Anadolu’nun kadim halklarından Ermenilerin bu topraklardan kazınmasına neden olduğu araştırmacı tarafından gözler önüne seriliyor.
Dipnot Yayınları’ndan çıkan ve önsözünü Mahir Sayın’ın yazdığı kitabın aynı zamanda bir itiraf niteliği taşıdığını da söylemeden geçemeyeceğim. Kişisel olmakla birlikte sosyalist bellekten geç gelen bir açıklama bu. Akın, bu topraklarda yaşayan sosyalistlerin Ermeni soykırımına “soykırım” demekten imtina etmesinin, iktidarın söylemine takılıp “emperyalist müdahaleler” ile gerekçelendirerek geride durmasının nedenlerini de irdeliyor. Ermeni Soykırımının 100. yılı vesilesiyle daha önce soykırımı gündemleştirmeyen sosyalistlere de ulaşmaya çabalıyor. Kitapta Anadolu’da ortaya çıkan sosyalist hareketin tarihi ve mirası da tartışmaya açılıyor. Ezen ulusun milliyetçiliği ve bağlamından kopuk enternasyonalizm çizgisiyle bu tartışmanın başlayamayacağının da altını çiziliyor.
Ez cümle, 1915 Nisan’ında başlayıp ve Eylül ayında son bulan soykırım çalışmalarının arka planı masaya yatırılmış bu eserde. Çalışmanın bir parçası da Paramaz’ın dahil olduğu 20 Hınçak Parti üyesinin Beyazıt’ta idam edilmesi. İdamlar bu ülkenin nesillerinin yalnız kültürel kodlarını değiştirmekle kalmadı, resmi tarihle sürekli tekrarlanan inkarlar, yalanlar mirasçıların belleklerini de zehirledi. Belleklerimizi yeniden inşa etmek için Paramaz’ın idam edilirkenki sözlerine kulak verelim: “Beyler, insanları onların yaptıkları işle, gelenekleriyle, fikirlerinin bütünlüğü içinde yargılayın. Ben bu ülkeden ayrılmak isteyen biri değilim. Tam tersine, bana ilham veren fikirlerle yüzleşmeyi reddederek kendisini benden ayıran bu ülkedir.”